- 11.05.2014 00:00
Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı M. Şimşek, "Birçok alanda yeni bir endüstriyel devrimden geçiyoruz. Enerjide bir devrim yaşanacak. Şu anda en büyük darboğazımız enerji. 2017-18 yılında güneş enerjisinden elde edeceğimiz enerjinin maliyeti kömürün çok altında olacak. Panellerin verimi artıyor, kendisi ucuzluyor. Bir iki yıla kalmaz bu teknoloji çok yaygınlaşacak, sanayicimiz de enerji maliyetleri konusunda rahat bir nefes alacak" şeklinde yenilenebilir enerji kaynakların-dan biri olan güneş enerjisinin ülkemizdeki geleceği konusunda önemli bir açıklamada bulundu.
Şimdiye dek rüzgar yada hidrolik enerjilerin yanında –anlaşılmaz bir şekilde- Türkiye’de „üvey evlat“ muamelesi gören bu önemli enerji kaynağı üzerinde, yenilenebilir enerji kaynakları genelinden hareket ederek özel olarak durmak istiyoruz.
Yenilenebilir enerji kaynakları !
İnsanlık tarihinde pratikte sonsuz olarak kullanıma açık olarak doğada bulunan ve kendini göreceli hızlı şekilde yeniden üreten, yenileyen, doğal kaynaklardan elde edilen enerjiye yenilenebilir enerji diyoruz. Sürdürülebilir kaynağı ifade eden bu enerji, alternatif ya da regeneratif enerji olarak da isimlendiriliyor. Bu kaynakların başlıcaları şunlar:
· Su (akarsular, dalgalar)
· Rüzgar enerjisi
· Güneş enerjisi
· Jeotermik enerji (gayzerler, sıcak sular vs. gibi yeryüzü ısı kaynakları)
· Biyo-Kütle (Odun, bitkisel yağ, bitkisel mazot, bio gaz vs.)
Sadece bir örnek verecek olursak; güneşdeki füzyonlar yolu ile oluşan ve dünyamıza ulaşan solar ışınlama, yaklaşık 1.070 Ewh (Exawatt saati) olarak tespit ediliyor ve bu küremizin şu anki yıllık enerji ihtiyacının yaklaşık 10.000 katına tekabül ediyor. Yukardaki diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının insanlığa sunduğu olanaklar hesaba katıldığında, fiziksel olarak gelecek yıllarda insanların ihtiyaçlarını doğal yollardan fazlası ile kaşılayacak bir enerji potansiyeli teorik olarak var.
Bu kısa bilgilerden sonra artık konunun ekonomi politiğine giriş yapabiliriz. Kıyaslamalı örneklerimizi genellikle Avrupa’dan, özellikle de yenilenebilir enerji kullanımında öncü ülkelerden biri olan Almanya’dan vereceğiz.
Yenilenebilir enerji sektörünün ekonomik gelişme ve katma değer açısından önemi
Almanya’nin önde gelen ekonomi enstitülerinden DIW, alternatif enerji sektörünün şimdiki yaygınlaştırılmasının uzun vadedeki sonuclarının, “kuvvetli bir ekonomik gelişme ile talep ve tüketim de artış” olacağını tespit ediyor.[1] Benzeri sonuçlara Heidelberg Enerji ve Çevre Araştırma Kuruluşu (gws) de varıyor: Ne kadar fazla “yenilenebilir enerji etkinliği” varsa, o kadar daha fazla makro katma ekonomik değer oluşuyor. Bu ise ek yatırımları ve istihdamı, uzun vadede de daha az enerji maliyetlerini beraberinde getiriyor.[2]
Ayrıca rüzgar ve güneş enerjisinden elde edilen elektriğin, borsada belirlenen elektrik fiyatı üzerine düşürücü etkisi de bilinen bir gerçek.[3] Fraunhofer Enstitüsü ISI’nin bir araştırması, 2010 yılında alternatif kaynaklardan elde edilen elektriğin borsadaki fiyatlara kWh başına 0,5 cent düşürücü etki yaptığını ortaya koyuyor. Bu ise enerji-yoğun çalışan işletmeler için 2,8 milyar daha az maliyet demek. Alternatif enerji üretim araçları, tesisleri üretme kabiliyetinde olan ülkelerin bununla ek bir istahdam olanağının yanı sıra ihracat olanaklarını da artırması, ilgili sektörün sunduğu diğer bir makro katma değer olanakları arasında sayılmalı.
Hangi enerji kaynağı daha ekonomik (olacak)?
Maliyetler konusunda objektif bir analiz için enerji üretimindeki giderleri direkt ve dışsal giderler olarak ikiye ayırıyoruz. Direkt giderler, söz konusu enerjinin tesislerdeki üretiminin maliyetini ifade ediyor. Dışsal giderleri ise, ilgili enerji kaynaklarının makro kullanımı ile oluşan ve enerji fiyatı üzerinden finanse edilemeyip toplum tarafından karşılanan giderlerdir. Mesela; kullanılan enerji üretim tekniğinin olası çevreyi kirletmesinin yol açacağı maliyetler böylesi giderlerdir.
Enerjinin direkt olarak oluşan maliyetine ilişkin olarak; gelecekte fosil ve nükleer yoldan elde edilen enerjinin giderek pahalılaşma, yenilenebilir enerji maliyetlerinin ise giderek düşme eğilimi göstereceklerinin beklendiğini belirterek söze başlayalım.[4] Fraunhofer Enstitü’sünün 2012 Mayıs ayında yayınladığı bir araştırmasında, küçük Foto-Voltaik (FV) tesislerde güneş enerjisinden üretilen elektriğin maliyeti 14-16 €-Cent/kWh, açık alanlara yerleştirilen tesislerdeki birim maliyeti 13-14 €-Cent/kWh olarak hesaplanıyor.[5]Almanya’dan daha fazla güneş ışınlarına sahip olan bölgeler için ise bu rakamın 10 €-Cent/kWh olacağı tahmin ediliyor. Bu maliyet fiyatlarının, Almanya’da tüketicilerin şu an elektriğe ödedikleri fiyat olan 25,3
€-Cent/kWh’nin altında kaldığına işaret edelim. Söz konusu araştırmaya göre, karada uygun pozisyonlardaki rüzgar gülleri (Onshore tesisler) konvansiyonel enerji tesisleri ile kıyaslandığında daha şimdiden rekabet gücüne sahip. Çünkü, rüzgar güllerindeki elektrik üretim maliyetleri 6 ila 8 €-Cent/kWh arasında bulunuyor. Denizlerdeki Offshore rüzgar gülü tesislerindeki maliyetler ise, buradaki finansman ve işletme giderlerinin göreceli yüksekliğinden dolayı şimdilik 12-16 €-Cent/kWh civarında bulunuyor. Solar termik tesislerde üretim ise FV tesislerindeki üretime nazaran daha pahalı (18-24 €-Cent/kWh). İspanya’daki solar termik tesislerindeki (güneş enerjisini ısı enerjisi dönüştürme tesisleri)) üretim maliyet ise 19 €-Cent/kWh.
Diğer bir tahmin ise, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin bölgeler yada ülkeler arası işbirliği çerçevesinde (daha optimal) kullanılması sayesinde ulusal maliyet birim fiyatlarının ilerde 9-12 €-Cent/kWh’dan 6-7 €-Cent/kWh’ya düşebileceği yönünde (ki bu fiyata, elde edilen enejinin dağıtımı için gerekli olan ağın kurulma masrafları da dahil). Bu açıdan bakıldığında, Almanya’da ilgili ağın kurulma maliyetinin, elektrik direkt gider birim fiyatına 1-2 €-Cent/kWh eklenerek karşılanabileceğinin hesaplandığını da belirtelim.[6]
Almanya Çevre bakanlığına bağlı „Umweltbundesamt“ kurumunun verilerine göre 2012 yılında enerji üretiminin kaynağına göre dışsal (makro) maliyetleri kilowatt/saat enerji başına aşağıdaki şekilde oluşmuş:[7]
Linyit kömür 10,7 €-Cent/kWh
Taşkömür 8,9 “ “ “
Doğal gaz 4,9 “ “ “
Rüzgar 0,3 “ “ “
Su 0,2 “ “ “
Fotovoltaik 1,2 “ “ “
Bio Kütle 3,8 “ “ “
Almanya’da değişik kaynaklardan elde edilen elektrik üretiminin toplam dışsal maliyeti, nükleer enerji de hesaba katıldığında 7,8 €-Cent/kWh’ı buluyor; nükleer enerjisiz bu rakam 7,0 €-Cent olarak tespit ediliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının dışsal maliyeti ise 1,8 €-Cent’i buluyor. Yukardaki tüm sayıların –belli istisnalar dışında- dünyanın heryerinde baz olarak alınabilecek, örnek teşkil edebilecek sayılar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sonuç olarak, hiç de yabana atılamayacak, klasik enerji kaynakları ile rahatça rekabet edebilecek “ekonomik” rakamlar!..
Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminin başlangıçta, sistemin kurulum ve gelişim dönemlerinde göreceli maliyetli olması normal. Ancak, 2015 yılında ortalama 13,1€-Cent/kWh olması beklenen yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik maliyetinin, 2050 yılında 6,3
€-Cent/kWh’e kadar düşeceği tahmin ediliyor. Her iki alanın, 2020-2030 yılları arası, gider açısından bir “break-even” (eşitlik) noktasına erişecekleri ifade ediliyor. Bu noktadan itibaren, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi giderek daha tasarruflu duruma gelecek ve enerjinin %100 alternatif kaynaklardan sağlanacağı beklenen 2050 yılına kadar Almanya’da (2010-2050 yılları arası itibarı ile fosil kaynaklardan enerji üretimine göre) 567 milyar € gider tasarrufu sağlanmış olacak. Buradan çıkan sonuç, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik, sadece geleceğin enerji ve ekoloji sorununa cevap vermekle kalmıyor, bu cevap aynı zamanda ekonomik de oluyor.[8]
Yatırılan sermayenin geri dönüşü açısından manzara ise kısaca şöyle: Ortalama ömrü 25 yıl olan RES türbinlerinde bu süre 9,8 yıl olarak tespit ediliyor. Geri dönüşüm, jeotermal tesislerde 5,8, HES’lerde ise 4 yıl olarak veriliyor. Ömrü 20-25 yıl olarak verilen biyogaz tesislerine yatırılan sermayenin geri dönüş süresi ise tesislerin büyüklüğüne göre 5 ila 8,5 yıl arasında değişiyor.[9]
İstihdam açısından yenilenebilir enerji sektörü
Türkiye’de henüz başlangıç aşamasında olan bu sektörde, Avrupa’da - özellikle rüzgar gülü teknolojisinin önderlerinden olan Almanya’da - durum biraz farklı; ki bu da asla şaşırtıcı bir durum değil; zira orada bu teknoloji üzerinde 80’li yıllardan beri çalışılıyor. Almanya Çevre Bakanlığının (BMU) verilerine göre 2004 yılında 160.500 olan çalışan sayısı 2010 yılında ikiden fazlasına katlanarak 367.400’e ulaştı. 2020 yıIında yenilenebilir kaynaklardan enerji üretim sektöründe istihdam edilecek kişi sayısının 400.000 üzerinde olacağı tahmin ediliyor.[10] Tüm bunlar Yenilenebilir enerji sektörünün etkin bir enerji faktörü olmasının yanı sıra, giderek artan istihdam, yani yeni iç talep sağlamasından dolayı ek makro ekonomik katma değer sunduğunu gösteriyor.
Yenilenebilir enerjiler ve “Mülkiyetin demokratikleşmesi”
Aşağıdaki tablo „ademi merkeziyetçi ekonomi“ konusunda ilginç bir manzarayı bize sunuyor:
Almanya’da yenilenebilir enerji tesislerinde mülkiyet ilişkileri (2010)
Mülk Sahibi Maximal enerji kapasitesindeki payı
Özel kişiler %39,7
Projeciler %14,4
Çiftçiler %10,8
Endüstrie/İmalat sektörü %9,3
Bankalar / Fonlar %11
Enerji tekelleri %6,5
Yöresel üreticiler %1,6
Diğer %6,7
Kaynak:KNI, Klau Novy Institut e.V.: Marktakteure Erneuerbare – Energien – Anlagen in der Stromerzeugung
Im Rahmen des Forschungsprojektes:Genossenschaftliche Unterstützungsstrukturen für eine sozialräumliche
Energiewirtschaft, trend:research-Institut für Trend- und Marktforschung August 2011, Köln-Almanya
Yukardaki istatistik Almanya’daki yenilenebilir enerjinin tüm alanlarını kapsıyor.Denebilir ki, 4 büyük enerji tekeli dışında tüm girişimciler –ufak ve orta boy şahsi girişimcilerden orta-boy özel işletmeler ve komünal firmalara kadar- üretim kapasitesinin önemli bölümünü ellerinde tutuyorlar. „Endüstri/İmalat“ adı altında bu alanda faaliyet gösteren firmalar, genelde „biyo kütle enerjisi“ alanında yaklaşık %40’lık pazar payı ile aktif olan Orman Endüstrisi, ki bunlar da orta sermaye sınıfı olarak görülmelidir. Bankalar ve Fonlar üzerinde elimizde yeterli bilgi olmamasına rağmen, bunların arasında özellikle „yeşil yada ekolojik fon“ olarak faaliyet gösteren nispeten küçük boy sermaye gruplarının olduğu bir gerçek. „Yöresel üreticiler ve Diğerleri“, genelde bölgenin enerji-trafik-su işleri ile uğraşan geleneksel „Stadtwerke“ler olup bunların mülkiyeti şehir belediyelerindedir, yani komünaldir. Projeciler ise, genelde ilgili tesislerde başından beri aktif olan küçük-orta boy (mesela mühendislik büroları gibi) şirket grupları oluyor. Son olarak; özel girişimciler ve çiftçilerin toplam kapasitedeki payları %50’yi geçiyor. „Büyüklerin“ gücü, sadece sahip oldukları hidroelektrik santrallerine dayanıyor; geçmiş yıllardaki paylarındaki nispi artışlar ise, Offshore alanlardaki maliyeti yüksek rüzgar enerjisi sektöründeki yatırımlardan ileri geliyor.[11]
Bu sayılara güneş enerjisini toplayan solar tesislerin %21’nin, biyo-gaz üreten tesislerin %80’ninden fazlasının irili-ufaklı çiftçilerin mülkiyetinde olduğunu ekleyelim.[12] Bugün Almanya’da özellikle tarımsal bölgelerde hemen hemen heryerde, her işletmede rastlanan damlardaki güneş panalleri ve biyo-gaz üretim birimleri, çiftçilerin yeni-ek kaynak alanları olmuş. Bunlar, tarımdaki değişimin, dönüşümün, yıllardır süren yapısal krizden çıkışın, sorunlara çözüm bulmanın yolları olmuş. Kuzey Almanya’daki Schleswig-Holstein Rüzgâr Enerjisi Birliği'nden Nicole Knudsen yeşil enerji kaynaklarının büyük şirketlere değil, özel şahıslara ait olduğunu şöyle anlatıyor:
“Kuzey Frizonya'daki her on rüzgâr türbininden dokuzunun özel sahibi var. Yüzde 51'lik sanayi ortaklığından değil, yüzde 90'lık halk sermayesinden söz ediyoruz. Belde ve belediyeler el ele verip rüzgâr gülü (RES) parkları kurmaya ya da yel değirmenleri dikmeye karar vermişler. 800 nüfuslu köyde yaşayanların 600'ü bu tesislere ortak olmuş. Bu santraller, tesadüfen aynı yerde yaşayan birkaç büyük sermayedarın değil, bütün bölge sakinlerinin malı.” Kapısının önündeki enerji dönüşümüne ortak binlerce Frizonyalıdan biri olan Ernst Hinrichsen,“Yeni yatırım modeli burada olumlu karşılandı ve kendi rüzgâr parkımızı kurduk. Köyde yaşayan 500 kişiden 430'u tesislere ortak olmak istiyor. 4 milyon euroya ihtiyacımız vardı, on milyonluk hisse talebi geldi. Bu projeyi halka açmanın ne kadar yararlı olduğu, gösterilen yüksek ilgiden de belli" şeklinde konuşuyor.[13]
İşin ilginç yanı; söz konusu orjinal yapılanmada gelecek yıllarda ve perspektif olarak –sürdürülen Enerji Dönüşümü politikasınının terkedilmemesi durumunda- herhangi bir değişikliğin beklenmemesi. Yaygın „demokratik mülkiyet“ ve serbest rekabete açık, anti-tekel bir sektör olarak „büyüklerin egemenliğine“ en büyük engel olarak görülüyor. Bu yapının özellikle Onshore alanlarda, mesela yeni kurulacak enerji kooperatifleri ile daha da sağlamlaşması bekleniyor ve bu gelişmenin önünün açık tutulması öngörülüyor.[14]
Özetle günümüzde kapitalizmin klasik gelişme örnekleri ile pek benzeşmeyen bir ademi merkeziyetçi yapı ile karşı karşıyayız. Böylesine istisnai yapılanmaların ana nedenlerinden birini şüphesiz yenilenebilir enerji teknolojilerin tek tek kişiler, küçük üretici ve girişimciler tarafından „ulaşılabilir“ ve „kullanılabilir“ olması oluşturuyor. Buna 80’li yıllardan itibaren, zamanında çoğu kişinin alaylı bir şekilde gülümseyerek izlediği çevreci hareketin kendi alternatif yaşam alanlarını sivil-ekonomik anlamda kurmaya başlamasını da eklemek gerekiyor.
Sonuç olarak; 21. yüzyıl kapitalizmine özgü „teknoloji üzerindeki tekellerin kırılması“, „mülkiyetin ademi merkeziyetçi şekilde yaygınlaşması“ ve dolayısıyle „serbest rekabetin yeniden keşfedilmesi“ konusunda en iyi örneklerden biri olarak Almanya’daki yenilenebilir enerji sektöründeki bugünkü yapı ortaya çıkıyor. Burada bilinmesi gereken önemli noktalardan birisi de, bu orjinal yapılanmanın herhangi bir “toplumsal mühendislik, geleceği projelendirme” olmadan, hayatın kendi doğal diyalektiği içinde, soruna çözüm üretilerek ortaya çıkması.
Güneşin sofrasındayız !
Almanya’da 2010 yılında kabul edilen enerji sektörünün yol haritası niteliğindeki „Energy Concept 2050“ye göre elektrik üretiminin 2020 yılında %35’ini, 2050 yılında en az %80’ini yenilenebilir enerjiden karşılanması hedefleniyor.[15]
„Enerjide Dönüşüm“ adı verilen uzun erimli politikanın başarı şansı tartışılırken bir örnek olarak 2012 yılının Mayıs ayının sonunda Almanya’daki tüm solar tesislerin rekor kırarak bir günde tam 20.000 Megawatt’ın üzerinde elektrik enerjisi üretmiş oldukları örnek gösteriliyor. Bu rakam, 15 adet yeni tipten NGS’lerin (1.400 MW ile çalışan Nükleer Güç Santrali) randımanına denk geliyor. Güney ülkelerine göre daha az güneş ışınımına sahip Almanya’nın dışında, güneş ışınlarından bir günde 20.000 Megawatt enerji üretebilecek başka bir ülkenin olmadığı iddia edilmesinin maddi koşullarını, şu an ülkede kurulu olan 1 milyondan fazla solar tesisler oluşturuyor. Teşvik politikaları ve Çin’den gelen rekabet baskısı ile fiyatların oldukça düşmesi, ülke vatandaşlarının damlarına daha fazla Fotovoltaik tesisleri monte etmelerini sağlamış. Sadece 2010 ve 2011 yıllarında kurulan solar tesis gücü 15.000 Megawatt’ı buluyor.[16]
Tüm bunlar tesadüf olmayıp bilakis bilinçli politikaların ürünü. 2010 yılı itibarıyla Almanya güneş enerjisi kurulu kapasitesi 17.320 MW ile dünyada birinci sırayı alırken, güneşi daha bol olan ülkemiz yalnızca 6,0 MW ile 29. sırayı almış.[17]
Bu bağlamda güneş kollektörleri ile elektrik üretmek için Almanya’da 2008 yılında var olan 1,7 km2 açık alan, 2020 yılı için 10,5 km2 olarak belirlenmiş. Binalarda aynı yıl kullanılan 58 km2 alanın ise 2020 yılında 370 km2’ye çıkartılması hedefleniyor. Binalarda kullanıma açık olan alanın potansiyeli ise 2.344 km2 olarak tespit ediliyor.[18] Güneşi daha bol olan bir Türkiye’nin km2 başına düşen insan sayısı (yaklaşık 92 kişi) bakımından da Almanya’ya göre (yaklaşık 229 kişi) avantajlı konumda olduğu, başka bir deyimle daha büyük potansiyelleri barındırdığı aşikar. Bunun için aşağıda iki örnek vereceğiz:
Birinci örneğimiz, insanların Orta Almanya’da güneş enerjisini elektriğe dönüştüren Fotovoltaik (FV) tesisi hangi koşullarda damına monte ettiği konusunda. Bunun için 4 kişilik bir aile için öngörülen 5 kWp gücünde bir FV-tesisi damda yaklaşık 40 m2 yer alıyor. Bu tesis kurulu güç başına yıllık ortalama 910 kWh, yani toplam 5 x 910 = 4.550 kWh elektrik üretiyor. Ki bu miktar dört kişilik bir ailenin yıllık elektrik tüketimine denk gelen bir rakam. Bu tesise sahip bir aile 2012 yılında EEG adlı “yenilenebilir enerjisini yasası”na göre, ürettiği enerjiyi sisteme verirse (yani satarsa) bunun karşılığında 4.450 kWh x 24,43 cent/kWh = 1.111,57 € alıyor. Bu tesisi kurma fiyatı ise yaklaşık 8.500 € civarında. Kurulu tesisin işletme-bakım masrafları maliyetinin %2’si bile değil, ki buna sigorta vs. masrafları da dahil. Üretilen elektriği depolamanın ucuzlaştırıcı bir etkisi de var. Bunun için öngörülen en ucuz Akü’nün devlet destekli fiyatı 3.000 € civarında. Sonuç olarak; bu ve benzeri türden yatırımlar için özel destekli kredilerin varlığını da bunlara ekleyelim.[19]„Herkesin kesesine uyabilecek hesap“ işte bu. Neden bizde yok?
İkinci örneğimiz, toplumsal bazda, solar tarlalar vasıtasiyle kitlesel elektrik üretimine dayalı „elektrik üretim sektörünün“ oluşmasıyla ilgili: Buna bir örnek olarak Almanya’nın Bayern eyaletinde 0,77 km2 büyüklüğündeki bir alana (117 futbol sahası büyüklüğünde), 15 ay içinde 70 milyon € harcanılarak kurulan bir solar güç santralini (Solarfeld Erlasee) ele alıyoruz. Bu santral 1.408 adet solar modülden oluşuyor (kurulu güç 11,4 MWh’lık Fotovoltaik tesis) ve yılda yaklaşık 14 GWh elektrik üretiyor. 2007/2008 yılına kadar dünyanın en büyük solar güç tarlası olup 3.500 aile ekonomisini elektrikle besleyecek kapasitede olan bu tesisin gücü, saatte sürekli 1,6 Megawatt üreten bir güç santraline eşit.[20]Sanırız şimdi Almanya’nın güneş ışınımından enerji üretme kapasitesinde neden dünyada birinci sırada olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Dünyanın en büyük ve daha randımanlı solar termik tarlası ise İspanya’nın Andalusien bölgesinde bulunuyor. 0,51 km2’lik bir alanda 50 MW gücünde, yaklaşık iki yıllık bir inşa sürecinden sonra yılda 179 GWh elektrik üretimi ile 200.000 kişiyi çevre dostu bir enerji ile besleyecek olan bu dev tesis, termik enerji depolama tekniğine sahip olduğu için güneşsiz zamanlarda da sürekli elektrik verme yeteneğinde. Yatırımın tutarı 300 Milyon Euro.[21]
Karşılaştırma için bir iki rakam da Türkiye’den: Avrupa’da en fazla güneş ışınımı alan ülkeler arasında Türkiye 2. sırada. Metrekare başına ışınım miktarı ortalama 1.300 kWh (Almanya: 900 kWh). Yılda toplam 2.640 saat güneşlenme kapasitesi bulunan ülkemizde bu, 380 milyon MWh’lık enerji kapasitesi anlamına geliyor. Bu kapasiteyi enerjiye dönüştürmek için uygun olabilecek alan ise 4.600 km2 olarak tespit ediliyor.[22]Biz bu rakamın titiz bir çalışma ile daha da büyüyeceği kanısındayız. 380 Milyon MWh, en az 10 adet Akkuyu NGS demek. Özetle Maliye Bakanı M. Şimşek yazımızın girişinde bahsettiğimiz açıklamaları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı T. Yıldız’ın bahsettiği Konya’da kurulacak Güneş Panelleri Tarlası, Türkiye’e yılda yaklaşık 60 milyar dolar cari açığa mal olan enerji sorunun ekonomik ve ekolojik olarak çözülmesi konusunda önem taşıyor.
Yazının girişinde de belirttiğimiz gibi yenilenebilir enerji kaynakları sadece güneş ve rüzgar enerjisi ile sınırlı değil; baz enerji kaynağı olarak da kullanabilecek, yani sürekli enerji sağlayabilecek geniş potansiyelli daha başka yenilenebilir enerji kaynaklarımız da var. Bunlar da gelecek yazımızın konusu olsun.
[1]Deutsches Institut für Wirtschaftsforschung, Wirtschaft, Politik, Wissenschaft (DIW), Wochenbericht, Nr.50/2010, Berlin „Ausbau erneuerbarer Energien erhöht Wirtschaftsleistung in Deutschland“
http://www.diw.de/documents/publikationen/73/diw_01.c.364647.de/10-50.pdf
[2]Volkswirtschaftliche Effekte der Energiewende:Erneuerbare Energien und Energieeffizienz
Gesellschaft für Wirtschaftliche Strukturforschung mbH Osnabrück, ifeu-Institut für Energie- und Umweltforschung Heidelberg 2012, http://www.ifeu.de/energie/pdf/volkswirtschaftl_%20effekte_%20energiewende_broschuere_pehnt_RZ.pdf
[3]Deutschlands Informationspostal zu Erneurbarer Energie: http://www.unendlich-viel-energie.de/de/detailansicht/article/4/erneuerbare-energien-sind-keine-preistreiber-fuer-industriestrom.html
[4]http://www.umweltbundesamt.de/daten/umwelt-wirtschaft#strap1
[5]Fraunhofer ISE, Studie: Stromgestehungskosten erneuerbare Energien, 2012, Freiburg-Almanya
[6]Sachverständigenrat für Umweltfragen SRU Berlin Internet: www.umweltrat.de , 2010 Berlin-Almanya
[7]Schätzung der Umweltkosten in den Bereichen Energie und Verkehr, Umweltbundesamtes, 2012 Dessau-Almanya
[8]Energiekonzept 2050, Eine Vision für ein nachhaltiges Energiekonzept auf Basis vonEnergieeffizienz und 100 % erneuerbaren Energien , Beitrag der Institute: Fraunhofer IBP, Fraunhofer ISE, Fraunhofer IWES, ISFH, IZES GmbH, ZAE Bayern und ZSW, die im ForschungsVerbund Erneuerbare Energien (FVEE) zusammengeschlossen sind, für das Energiekonzept der Bundesregierung, Juni 2010 – Berlin , Erstellt vom Fachausschuss „Nachhaltiges Energiesystem 2050“ des ForschungsVerbunds Erneuerbare Energien
[9]Atık Teknolojileri Dergisi, Sayı 1, Temmuz-Ağustos 2009 İstanbul, S.48-51: “Türkiye’nin Hayvan Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi” ; YEKSEM’09 Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, 2009 Diyarbakır, S.37-41, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Maliyet Analizi ev Sürdürülebilir Yek Uygulamaları”
[10]BMU: Arbeitsplätze im Bereich der Erneuerbaren Energien, unter: http://www.erneuerbare-energien.de/die-themen/arbeitsplatzeffekte-qualifizierung-akzeptanz/arbeitsplaetze/
[11]Kaynak:KNI, Klau Novy Institut e.V.: Marktakteure Erneuerbare – Energien – Anlagen in der Stromerzeugung Im Rahmen des Forschungs-projektes:Genossenschaftliche Unterstützungsstrukturen für eine sozialräumliche Energiewirtschaft, trend:research-Institut für Trend- und Marktforschung August 2011, Köln-Almanya
[12]a.g.e
[13](Deutsche-Welle türkçe portalı: „Rüzgâr Kuzey Almanya'yı zengin etti”
http://www.dw.de/r%C3%BCzg%C3%A2r-kuzey-almanyay%C4%B1-zengin-etti/a-17138256)
[14]Kaynak:KNI, Klau Novy Institut e.V.: Marktakteure .., a.g.e
[15]Sinem ÇAYNAK : Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Stratejisi ICCI 2012 27 Nisan 2012 İstanbul, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
[16]Handelsblatt, 26.05.2012
[17]Enerji Bakanlığı, “Dünya’da ve Türkiye’de Enerji Görünümü”, S.54
[18]Agentur für Erneuerbare Energien e.V.:Erneuerbare Energien 2020, Potenzialatlas Deutschland 2009, S.11 Berlin- Almanya
[19]http://www.solaranlagen-portal.com/photovoltaik/kosten
http://pv2energie.de.webmakers.info
[20]http://www.solarserver.de/solarmagazin/anlagenovember2006.html
[21]http://www.ipp.mpg.de/ippcms/ep/ausgaben/ep200701/0107_solarthermie.html
[22]Ş. DEMİR, “Güneş Enerjisi Başvuru Süreçleri ve Gelecek Stratejileri”, UFTP Çalıştayı, Antalya, Ekim 2011
Yorum Yap