Eğitim tarihimizden manzaralar ve bugünkü halimiz

  •  

 Türkiye’de örgün eğitimin Sultan II. Mahmut zamanında yayımlanan bir genelge ile başladığı kabul edilmektedir. İlköğretimi zorunlu yapan bu genelge hemen meyvesini vermemiş olsa da kısa zamanda Osmanlı toplumu geleneksel eğitim tarzından uzaklaşmaya başlayarak, modern eğitim kurumları, daha doğrusu zihniyeti ile tanışmıştır.

İlköğretimden sonra devletin muhtaç olduğu değişim yükünü üstlenecek olan memurların yetiştirilmesini amaçlayan Rüştiyelerin açılması ile bu süreç geliştirilmiştir.

ÜNİVERSİTE TARİHİMİZ

Genç padişah Sultan Abdülmecid, saltanatının üçüncü yılında, 1842’de bir Üniversite (Darülfünun) açarak eğitim tarihimize yeni bir heyecan katmıştır. Sultan Abdülaziz zamanında yayımlanan ve bugüne kadar gelen eğitim teşkilatımızın ve zihniyetimizin temelini oluşturan Maarif-i Umûmiye Nizamnâmesi İmparatorluğun pek çok yerinde okullaşmaya imkan tanımıştır.

Sultan II. Abdülhamid’in eğitim tarihimizde apayrı bir yeri vardır. Onun zamanına kadar yapılanların, bırakın modern bilimi üreten veya transfer eden bir çevreyi çıkarması; devlet çarkını döndürecek yeterlilikte Müslüman memur bile yetiştiremediğini görüp yeni bir hamle başlatmıştır. İlk öğretime düzen vermek, Rüştiyelerin üstünde öğrencileri Üniversite’ye hazırlayacak olan İdadilerin (liselerin) yaygınlaştırılması, çeşitli meslek okulları ve özellikle kendi sonunu da hazırlayan ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar etkin olan Mülkiye Mektebi’nin yeniden tanzimi hemen akla gelen ilk reformlarıdır. Her ne kadar daha önce kuruldu ise de modern manada Üniversite’nin kurucusu da II. Abdülhamid’tir. II. Meşrutiyet, bütün bu eğitim süreçlerinin bir sonucu olduğu gibi bugün yaşadıklarımızın da laboratuvarı olmuştur.

Gazı Mustafa Kemal, Millî Mücadelenin hemen ardından eğitime el atarak Muallimler Birliği Kongresini toplamış, eğitimi çok güvendiği ve ciddi bir öğretmen reformu yapacak olan Mustafa Necati’ye emanet etmiştir. Bu heyecanlı genç, reformlarını tamamlamadan hayata veda edince, başlatılan seferberlik yarım kalmıştır. Diğer taraftan Gazı, aslında dönüşümü ve ıslahı mümkün olan İstanbul’daki Darülfünunun beklentilerine cevap vermediğini düşünerek, Üniversite reformuna girişmesi bugünkü Üniversite serüvenimizi başlatmıştır.

FORMEL VE NORMAL ARASINDA SIKIŞAN EĞİTİM

Bütün bu anlatılanlar eğitim tarihçilerimiz tarafında detaylı bir şekilde defalarca incelenmiştir. Ancak mesele sadece bir tarih meselesi değildir. Topyekûn milletin kaderinde yeri olan bu dönüşümün gerekçeleri ve zihniyeti meselesidir. Her bir gelişme bir öncekinin yetersizliği ve çağdaş ihtiyaçlara cevap vermemesi üzerine bina edilirken, geleneği de tahrip ettiğinde kuşku yoktur. Modern eğitimi adapte etme gayretleri daha çok sekli olarak sağlanırken zihniyete nasıl tesir edeceği hesaplanmamıştır. Yeni sistemler, daha çok okul, daha çok öğrenci ve daha çok öğretmen ve öğretim üyesi ortaya çıkarırken aynı oranda bilgi, bilim ve felsefeyi ortaya koyamamıştır. Zaten bu kifayetsizlik sürekli yeni arayışları beraberinde getirerek eğitim sistemimizi herkesin diline pelesenk olmuş “yaz-boz” tahtasına çevirmiştir.

Kağit üstünde, eğitim şûralarında, yılsonu raporlarında, konferans ve sempozyumlarda; yani ‘formel’ bakışların nazarında mükemmel görülen eğitim sistemimiz, ‘normali’ yakalayamamıştır. Bütün gelişmeler göstermektedir ki; on dokuzuncu yüzyılın başından itibaren eğitimden beklentilerimiz sürekli önde görülen Batı modelini transfer etmenin ötesine gidememiştir. Şekli olarak transferde başarı sağlanmış ise de modelin içi ‘millî bir ufukla’ doldurulamamıştır.

BUGÜNKÜ MANZARA

Bugün ülkenin hemen her yerinde ilkokuldan üniversiteye kadar kamu ve özel eğitim kurumlarına sahibiz. Görüntü oldukça gurur verici. Ancak sonuçları bakımından eğitim ve öğretimden şikayet etmeyen var mı? Öğrenci müfredattan, öğretmen uygulamadan, öğretim üyesi öğrenci ve sistemden şikâyet etmiyor mu? Birçok devletin nüfusundan daha fazla olması bir yana; ülke nüfusunun çeyreğinin öğrenci olduğu bir yerde şikâyetlerin olması kaçınılmaz ise de bu denli olmasının mutlaka ciddî izahlara muhtaç tarafı vardır.

Üniversitelerde Eğitim ve Öğretim yılının açılışı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü manzarayı bir kere daha ortaya koymuştur.

Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında, yükseköğretimin sayısal olarak çok iyi bir yerde olduğuna işaret ederken, bu sayıdan dünyanın ilk beş yüz üniversitesinin içinde daha fazla yer alınması temennisi gerçek durumumuzu özetlemiştir. Aynı konuşmada yine öğrencilerin durumunun iyileştirilmesi müjdesi verilerek çıtanın yüksek tutulduğu görülmektedir. Cumhurbaşkanı, eğitimde değişime, reforma ve yeniliğe sahip çıkılmasını önerirken; bunun “mimarlarının, inşacılarının, taşıyıcılarının hocaların olması gerektiğini” belirtmesi aslında bir serzenişi ve sitemi içermektedir.

Şimdi ilköğretimden Üniversite’ye hemen herkes elini taşın altına koyması gerekmektedir. Bunun tek yolu her şeyde olduğu gibi özellikle eğitimde liyakatten ödün vermemektir. Cumhurbaşkanının konuşmasında yer aldığı gibi, “üniversitelerimizden yetişen en iyi öğrenciler, özel fırsatlar ile üniversitelere, eğitime ve kamuya kazandırılmadığı müddetçe” Türkiye’nin geleceğinin güvende olması mümkün değildir. Özellikle Üniversite eğitimin temel amacı en liyakatli olanları tespit ve imkân hazırlayarak desteklemek olmalıdır.

Bütün bunları Cumhurbaşkanı yapmayacaktır. Bu işten ve sürecin takibinden liyakatlerine güvenilip Milli Eğitim’de ve Üniversite’de görev verilenler sorumludur. Başarısız olanlar ya onurlarıyla kenara çekilip yapabilecekleri işlerine dönmeli ya da görevden el çektirilmelidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums