General Muğlalı ve Kürdler (2)

  • 31.10.2016 00:00

 Mustafa Muğlalı ve Karakol Cemiyeti

Birinci Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı’da devlet yönetimini elinde bulunduran siyasi anlayış olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir. Osmanlı’nın yaşadığı savaş yenilgisinin baş sorumlusu kabul edilen bu yapının liderliğini sürdürmüş kadroların bir süre ortalıkta olmaması düşünüldü. Bu nedenle ittihatçı mantığa dayalı eylem ve faaliyetlerin başka bir isim altında yürütülmesi zorunluluk haline gelmişti. İttihatçı çalışmaların başka örgütlenme ve yapılarla sürdürülmesi kararlaştırıldı. Bunun sonucunda ise yeni yapılanmalar ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri de Karakol Cemiyeti’dir.

Karakol Cemiyeti bu çerçevede ittihatçı mantığın gizlenmesini sağlamak ve bu mantık çerçevesinde yeni çalışmaların yürütülmesi için kurulan gizli bir teşkilatlanmadır. Karakol Cemiyeti’nin kurulmasında eski ittihatçı kadroların ön saflarda yer alması[1] cemiyetin ittihatçı mantığı yeni dönemde kurumsallaştırma amacında olduğunun göstergesidir.

Karakol Cemiyeti’nin kuruluş ve organizasyonunu gerçekleştiren isimlere bakıldığında kurucularının ve idarecilerinin eski ittihatçılardan oluştuğu görülmektedir. “Reis: Kara Vasıf, Miralay Şevket, Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı Kaymakam Kemalettin Sami, Kaymakam Edip, Binbaşı Ali Rıza, Mütekait Yüzbaşı Baha Sait, Dava vekili Refik İsmail, Dr. Abdülhak Adnan (Adıvar) ve Erkan-ı Harp Kaymakamı Çolak Selahattin Beylerden oluşuyordu.”  İttihatçı mantıktan beslenen bu kadroların ön planda olması Karakol Cemiyeti’nin ittihatçı bir yapılanma üzerinden oluşturulduğunu kolaylıkla belirlemektedir.

Cemiyetin kuruluşu 20 Ekim 1918’de İstanbul'da gerçekleşmiştir[2]. Kuruluş amacı şöyle ifade edilmektedir: “Bir tanesi, Türk halkını ve özellikle liderleri ülkeyi terk ettikten sonra ülkede kalan ittihatçıları, itilaf devletlerinin ve Hristiyan azınlıkların misillemelerinden korumaktı: Bunu yapmanın en emin yolu da, bu kişileri, itilaf kuvvetlerinin işgalindeki yörelerden (özellikle İstanbul'dan) Anadolu'ya geçirmekti. Bu aynı zamanda karakolun ikinci amacının gerçekleşmesine de yarıyordu: Ülkenin işgal altında olmayan kısımlarında bir direniş hareketi kurmak ve bir kadro oluşturacak en yetenekli kişileri Anadolu'ya göndererek bu hareketi olabildiğince güçlendirmek.”[3]

Kuruluş gerekçesini ifade eden bu belirtme öncelikle şunu açığa çıkartmaktadır. Hristiyan unsurlardan kast edilen Ermenilerdir. Bu durum ittihatçıların tehcir olayındaki suçlarını ve sorumluluklarını kabul ettiklerini ve karşı önlem alma girişimine kalkıştıklarının göstergesidir. Bunun yanında Anadolu’da adına direniş hareketi denilen yapılanmaya kadro oluşturmaktan kasıt ittihatçıları yeniden devreye sokmaktır. Ki Anadolu’daki yapılanmanın öncü kadrosuna bakıldığında ittihatçı askeri ve siyasi eğitimden geçenlerin olduğu görülür. Bu kadrolarında ittihatçıların tedrisatından geçenlerle eski ittihatçılar olduğu yukarıda Karakol Cemiyeti’nin amacında açıkça belirtilmiştir. Karakol Cemiyeti’nin amaç ve çalışmaları sayesinde ittihatçı mantıktan beslenen ve tekçi ulusçuluğa dayanan Türk milliyetçiliğini temel hedef haline getiren bu kadroların büyük bir kısmı İstanbul'dan kaçarak Ankara'ya gelmeyi Karakol Cemiyeti’nin yapılanması sayesinde başarmıştır.

Karakol Cemiyeti’nin 1. Dünya Savaşı sonrasında Anadolu üzerinden örgütlenmeye çalışan ittihatçı mantığın hem dünya kamuoyundan gizlenmesini sağladığı hem de Anadolu’daki kadrolara lojistik destek sağlanması amacıyla faaliyete geçirildiği şu belgeyle sabittir. Sivas Kongresi’nin gerçekleştirildiği günlerde Mustafa Kemal Paşa ile Kara Vasıf Bey arasında geçen konuşmada, Mustafa Kemal Paşa'nın Kara Vasıf'a; "Ben Mondros Mütarekesi üzerine İstanbul'a gelince kurulmuş olan bu Karakol Teşkilatı'nın hedefini çok iyi öğrendim. Galip devletlerin' nazarından İttihat ve Terakki'nin faaliyetlerini gizlemek için bulduğunuz usul budur[4]..." dediği belirtilmektedir. Bu da Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal’in bu yapılanmayla ilişkisinin olduğunu açıklamaktadır. Dolayısıyla Cumhuriyeti kuran kadroların ittihatçılar tarafından örgütlendirildiğinin işaretidir.

Cemiyet’in bizzat Enver ve Talat Paşaların emri ile kurulduğuna dair kanıt ise şu belgeye dayanmaktadır. "Büyük Harbin son senesi ve son aylarında bir gün, Kuruçeşme'deki Enver Paşa'nın, yalısında giderayak Talat Paşa'dan talimat alan ittihatçıların Meşhur Kara Kemal'i, gene eski ittihatçılardan Erkan-ı Harp Miralayı Kara Vasıf Bey'i evine gizlice davet etmiş ve kendisine; "Vasıf" demişti, "Talat Paşa'dan giderken aldığım emir mucibince, ittihatçılıkta sebat edecekler, gizli bir teşekkülle birbirlerine bağlanmalı ve bir parola kabul ederek bu suretle birbirlerini tanımalıdırlar.[5] Buradan anlaşılan İttihatçı mantığın devamını sağlamak aynı zamanda İttihatçılar arasında haberleşme ve irtibatın sağlanması amacıyla böyle bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğudur.

Cemiyet’in amaçlarına ulaşmak için çalışmalarını gerçekleştirmek için beş başlık seçtiği ve bu başlıklar altında çalıştığı görülmektedir.[6]Cemiyetin faaliyet alanlarına bakıldığında Anadolu’daki kadroların her türlü lojistik ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflediği ve önüne çıkması muhtemel engelleri kaldırmayı vazife edindiği görülür. Betül Aslan Azerbaycan’daki belgelere dayanarak Cemiyet’in Dâhiliye şubesine bağlı olarak çalışan “Terör” şubesinin bulunduğunu ve bu şubenin verilen görevleri ‘layıkıyla’ yerine getirdiğini de ifade etmektedir. Terör şubesi için ‘Şimdiye kadar bu vazifeyi layıkıyla ifa ettiği’ cümlesi cemiyetin amaçlarının gerçekleştirilmesi önünde engel gördüğü kişilere yönelik tedhiş eylemlerine başvurmaktan kaçınmadığını göstermektedir.

Cemiyetin amaçları önünde engel olarak gördüğü kişilere veya yapılara yönelik tedhiş eylemlerine yönelmesi aynı zamanda Anadolu’da oluşturulan yeni rejimin imhacı ve tek tipleştirici anlayışının altında yatan mantığın nereden kaynaklandığını da temellendirmektedir.  Yani,“benimle birlikte değil isen karşımda yer almaktasın ve bundan ötürü de yaşamam için senin yaşam hakkını elinden almam gerekir” anlayışıyla hareket edilmiştir.

Cemiyet’in İstanbul dışında da örgütlenmiş olması Anadolu’daki İttihat ve Terakki Fırkası’na ait eski teşkilatlardan faydalanma yoluyla çalışmalar yaptığını ortaya koymaktadır. Bununla amaçlanan ise, gelecekte ikame edilmesi düşünülen siyasi anlayışın tabandan gelebilecek reflekslere karşı yerel dinamiklerle denetlemesi ve karşı çıkanların yerel dinamikler eliyle tasfiye çalışmalarında destek oluşturulmasıydı. Ki bu amaçların istenilen biçimde gerçekleştirildiği ise, Anadolu’nun herhangi bir yöresinde Cumhuriyet kadrolarına karşı baş gösteren çıkışa diğer yörelerin destek vermekten imtina etmelerinden anlaşılmaktadır.

Şu dikkate alınmalıdır. Cumhuriyet döneminde ve öncesindeki ayaklanmaların tümünün yerel ölçek dışına çıkamamasında oluşturulan bu teşkilatlanma anlayışında gizlidir. Hatta iddia edilebilir ki, Cemiyet’in Kürdistan coğrafyasında da -bu çalışmalardan faydalanarak- oluşabilecek sorunlar karşısında kimlerle işbirliğine gidilebileceğinin fizibilete çalışmalarını yaptığıdır. Ki sonradan ortaya çıkan karşı duruşların Kürd toplumu içerisinde genele yayılmaması da bu sayede başarılmıştır. Tıpkı Abdülhamit gibi ittihatçılarda Kürdler içerisinde zaafları olanlar tespit etmiş ve ortaya çıkan sorunlara karşı bunları devreye sokmuşlardır.[7]

Devletin Demir Yumruğu ünvanlı Mustafa Muğlalı Karakol Cemiyeti’nin aktif üyelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. O dönemde kurmay yarbay olan Mustafa Muğlalı cemiyetin Üsküdar Şubesi Reisi olarak görev yapmıştır. Cemiyet’in çalışmalarında Üsküdar şubesine tevdi edilen menzil hattı -bir noktadan başka bir noktaya gizlice ve güvenli bir şekilde asker, malzeme, silâh ve cephane göndermek için seçilmiş ve kullanılan yol- ile Anadolu’daki ittihatçılarla bağlantılar kurmuştur.[8] Muğlalı’nın bu cemiyetle ilişkisi olduğu hakkındaki belge, Hasene Ilgaz’ın,[9] 1981 yılında yayımlanan makalesinde geçen şu isimlere dayandırılmaktadır. “Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Kara Kemal, Davavekili Refik İsmail Bey, Emekli Yüzbaşı Bahâ Said Bey dışında, Beşiktaş’ta Resne Kadısı Halil İbrahim ve muavini Binbaşı İsmail Hakkı (Şinanay), İstanbul tarafında Muğlalı Mustafa ve Kaymakam Hâfız Besim ve arkadaşları, Üsküdar’da Jandarma Binbaşısı Remzi, Topçu İhsan (Eski Bahriye Nazırı)”

Karakol Cemiyeti’nin yürüttüğü çalışmalar ve Üsküdar şubesine tevdi edilen görev, çalışmalardaki gizliliğin titizlikle korunması gerektiğini açıkça belirlemektedir. Bu nedenle Mustafa Muğlalı’nın cemiyet içerisinde haberleşme ve bağlantıları gerçekleştirme konumunda olduğunu göstermektedir. Bu da onun cemiyetin zihin dünyasını oluşturan ittihatçı mantığın “Teşkilatı Mahsusa” yöntemleriyle çalıştığını ve ona bağlılığını belirlemektedir. İttihatçıların Teşkilatı Mahsusa aracılığıyla gerçekleştirdiği eylemlerde farklılıklara tahammül konusunda tavizsiz oldukları görülür. Bu durum dikkate alınınca, Muğlalı’nın Cumhuriyet rejiminin kurulmasından sonra ifa ettiği görevlerdeki müsamahasız tutumunun altında yatan gerekçe rahatlıkla anlaşılır. Örneğin Muğlalı Cumhuriyet döneminde atandığı her görevde baskı ve imha ile çözüm üreten biri olarak karşımıza çıkması onun zihin dünyasının nasıl şekillendiğini açıklamaktadır.

Zabitan Grubu ve Mustafa Muğlalı

Karakol Cemiyeti bir süre sonra Anadolu’da çalışan Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir ile ters düşmeye başladı.  Özellikle Cemiyetin Başkanı olan Bahâ Said Bey’in Bolşeviklerle Mustafa Kemal’in bilgisi dışında anlaşma yapması, Anadolu grubunca tepkiyle karşılanmış ve bu tepki Kazım Karabekir ile Mustafa Kemal arasındaki yazışmalara yansımıştır.[10] Bununla birlikte cemiyetin el altından dağıttığı ileri sürülen bildirilerde Cemiyet’e karşı gelmenin tek cezası olduğu ve bunun da ölüm olduğunun belirtilmesi Anadolu grubu nezdinde kuşku uyandırmıştı. Bunun yanında Hintli Mustafa Sagîr[11] olayın da oluşan kuşkularında etkili olduğu ileri sürülebilir. Ki kanaatimize göre Mustafa Kemal ve ekibi Cemiyet’in el altından dağıtığı bildirilerin bir gün kendi bireysel amaçlarını gerçekleştirme önünde engel oluşturacağı endişesine kapıldıklarıdır. Ki burada iddia edilen bu gerekçeler Karakol Cemiyeti’nin lağvedilmesinde etkili olmuştur.

Lağvedilen bu Cemiyet yerine Mustafa Muğlalı hemen kolları yeniden sıvayacaktır. Yeni bir yapılanmayla yola devam edilmesi gereğince Zabitan Grubu kurulacaktır. Dönemin Erkân-ı Harp Kaymakamı olan MuğlalıMustafa Bey başkanlığında 23 Nisan 1920 tarihinde Zabitan Grubu namıyla yeni bir yapılanma oluşturacaktır.[12]Tarihin seçimine dikkat edilmeli ve bunun yeniden koordineli bir çalışma içine girilmiş olduğu izlenimi verdiği göz ününde bulundurulmalıdır.

Muğlalı’nın başkanlığında faaliyet gösteren Zabitan Grubu’nun başlıca üyeleri: Ali Rıza Artungal, Levâzım Binbaşısı İbrahim Bey, Yüzbaşı Filibeli Halim Bey, Mitralyöz Yüzbaşısı Fatihli Latif Bey, Süvari Yarbayı Nidai Bey, Hafız Besim Bey, İstihkâm Yarbayı Kasım Bey, Beykozlu Yarbay Reşat Beydir. Seçilen ekibin asker olmasında kuşku götürmeyen bir açıklıkla ittihatçı mantığın başka bir yapılanmayla yeniden sahne almasıdır. Kurucuların büyük çoğunluğunun asker olması yapılanmanın da adından anlaşılacağı gibi sorunların askeri mantıkla çözümlenmesini amaçladığını göstermektedir. Askeri mantıkla çözüm arayan bir yapılanmanın sivil çözümlere kapalı olduğu ve karşı duruşları affetmeyen anlayışla şekillendiği söylenebilir.

Muğlalı’nın bu yapılanmada söz konusu tarihte tekrar karşımıza çıkışı onun Mustafa Kemal ve ekibinin emrine hazır olduğu mesajını ifade etmektedir. Grubun kuruluşunun Ankara’da meclis açılışıyla aynı güne denk getirilmesi bu nedenle manidardır. Muğlalı bu grup üzerinden İstanbul’daki çalışmaları 20 Eylül 1921’e kadar sürdürmüştür. Bu tarihten itibaren İstanbul’dan ayrılarak Anadolu’ya geçmiştir.

Ortaya çıkan belgelerde Zabitan Grubu’nun çalışmalarında Karkakol Cemiyeti’nin mührünü kullandığı belirtilmektedir. Zabitan Grubu’nun Ankara’ya gönderdiği Hintli Mustafa Sagîr’ın İngiliz ajanı çıkması grupla Ankara ekibi arasında bazı sıkıntılar doğurmuştur. Ankara ekibince Hintli Mustafa Sagîr’ın ajan olduğunun tespit edilmesiyle grup gözden geçirilmiştir. Bir müddet sonra da adı değiştirilerek yine Muğlalı Mustafa Bey başkanlığında Yavuz Grubu olarak faaliyetini devam ettirmiştir.[13]

Lakin Yavuz Grubu’nun çalışmalarında da bazı sıkıntıların ortaya çıkması[14] Ankara ekibinin Mustafa Muğlalı’ya yönelik tutumunda güvensiz bir yaklaşımım oluştuğuna yönelik izlenimlerin ortaya çıkışına yol açmıştır. “Mustafa Muğlalı’nın Yavuz Grubu, Ankara’nın olumsuz düşüncelerine rağmen, İstanbul’daki çalışmalarına devam etmeye çaba harcamıştır. Ancak bu çalışmalar Ankara’nın Grup’la ilgili fikrini fazla değiştirmemiştir. Fevzi Paşa’nın Yavuz Grubu ve Muğlalı ile ilgili gönderdiği iki şifrede, grupla ilgili görüşleri bu durumu açıkça göstermektedir. Anadolu’ya gönderilen subayların bazılarının İtilâf Devletleri’ne hizmet etmelerinin anlaşılması, kendilerine tepki gösterilmesine sebep olmuştur. Anadolu’ya gönderilen bu kişilerden en çok ilgi çekeni ise, İngiliz ajanı olarak çalışan Hintli Mustafa Sagîr’dir. İstanbul’a gönderdiği bir mektubun ele geçirilmesi sonucu özel kimyasallar kullanarak şifreler halinde bilgi ve Mustafa Kemal’e suikast düzenleme suçundan yargılanıp idam edilmiştir[15].”

Yavuz grubu adına Muğlalı tarafından Ankara ekibine gönderilen iki şifreli mektuba Fevzi Paşa’nın verdiği tepki, Muğlalı’nın Ankara ekibi nezdindeki imajının sarsılmana yol açmıştır. 20 Eylül 1921’den Cumhuriyet’in kurulması aşamasına ve sonraki süreçte Muğlalı’nın pekte görünür olmaması bu üç Gruptaki çalışmaların getirdiği olumsuzlukların etkili olduğu ileri sürülebilir. Muğlalı için sıkıntı oluşturan bu geçmiş onun Ankara ekibi nezdinde gözden düşmesine yol açmıştır. Bu durumun Muğlalıyı yeniden kendisine verilen şansları nasıl değerlendirmesi gerektiğine inandırmış ve kendisini bu konuda ispata zorladığı düşünülebilir. Kİ 1925 ve sonrasındaki tutumu buna dair göstergeler sunmaktadır.

Muğlalı, zihin dünyası olarak Ankara ekibiyle aynı düşünceye sahip olduğunu ispatlama şansını ancak Elazığ Havali Komutanlığına atanmasıyla mümkün olabilmiştir. 1920 ile 1925 sürecinde sahada pek görünmeyen Muğlalı Elazığ havali komutanı olarak atanınca 1925 süreci sonrasındaki olaylarda baş aktör olarak rol alma imkânı bulmuştur. Ki hem Koçuşağı hem de 1926 yılında Şeyh Fahrettin ve Umer-i Faro komutasındaki Kürd savaşçılarının 25, süvari alayını yok etmeleri, Muğlalının önünü açan ve kendisine aradığı imkânı sunan durumu oluşturmuşlardır.[16]

Buradaki uygulamalarıyla -Koçuşağı ve Peçar Tenkil Harekâtlarındaki- kendisine verilen şansı tepmek istemediği ve kendisini tekrardan ispat etme isteğinde olduğu görülmektedir. Bu durumun açık delili ise görevlendirildiği Koçuşağı ve Pêçar Tedip ve Tenkil Harekâtlarındaki acımasız uygulamalarıyla ün yapmasıdır. Ki sergilediği acımasız tutum nedeniyle Ankara nezdinde güven tazeleyerek tümgeneralliğe terfi ettirilmesi bunun açık delilidir.[17] Konu Muğlalının Komutanlığında sürdürülen Koçuşağı ve Peçar (Bicar) Tenkil ve Tedip Harekatlarıyla devam edecektir.

Yazının birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.


[1]Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasi Partiler, İstanbul, 1952 adlı kitabının 520. Sayfasında şu bilgileri aktarmaktadır. Cemiyet; Kasım 1919'da kuruldu.  Kuruluş yeri ve merkezi, Baha Sait Bey’e ait olan "Bab-ı Ali Caddesindeki Resme Fotoğrafhanesidir. Kurucu ve idarecileri ise; Reis: Kara Vasıf, Miralay Şevket, Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı Kaymakam Kemalettin Sami, Kaymakam Edip, Binbaşı Ali Rıza, Mütekait Yüzbaşı Baha Sait, Dava vekili Refik İsmail, Dr. Abdülhak Adnan (Adıvar) ve Erkan-ı Harp Kaymakamı Çolak Selahattin Beylerden oluşmaktaydı.

[2]Yrd. Doç. Dr. ASLAN, Betül, Yeni Belgeler Işığında Karakol Cemiyeti, Uşak Kongresi ve Karakol Cemiyeti’nin Bolşeviklerle Yaptığı Anlaşma s.32 (Betül Aslan bu bilgi için şu dipnotu kullanmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti Merkezi Devlet En Yeni Tarih Arşivi (Azerb. Cum. MDEYTA), Fond (F): 894, Opis (Qp); 10, Delo (D.): 17, List (L): 5.)

[3]Zürcher, Milli Mücadele'de İttihatçılık, s.128. (Bu bilgi Yrd. Doç. Dr. ASLAN a,g.e. s.34’te yer almaktadır.)

[4]Yrd. Doç. Dr. ASLAN, Betül Yeni Belgeler Işığında Karakol Cemiyeti, Uşak Kongresi Ve Karakol Cemiyeti’nin Bolşeviklerle Yaptığı Anlaşma s.31

[5]Ertürk, Hüsamettin, İki Devrin Perde Arkası, Hatıraları Kaleme Alan: Samih Nafiz Tansu, İstanbul, 1996, s.204-205.

[6]Yrd. Doç. Dr. ASLAN, Betül Yeni Belgeler Işığında Karakol Cemiyeti, Uşak Kongresi Ve Karakol Cemiyeti’nin Bolşeviklerle Yaptığı Anlaşma s.37 (Cemiyetin şu başlıklar altında çalıştığı belirtilmektedir. 1-Siyaset, İstihbarat ve Hariciye Dairesi, 2-Milli Ordu, Muharebe Çeteleri ve Seferberlik Dairesi, 3-Sevkiyat, Nakliyat, Muhabere ve Muvasal Dairesi, 4-Maliye Dairesi, 5-Muamelat-ı Zatiye ve Propaganda Dairesi)

[7] Atatürk’ün Cemile Çeto ve Diyap Ağa ile kurduğu ilişkiler bunun delili olarak kullanılabilir. (Yusuf Ziya Döger) Kazım Karabekir’in bu açıklaması da delil olarak kullanılabilir. "Dikkat edeceğimiz önemli bir meselede Kürdi cereyandır. İstanbul’da bu hususta büyük faaliyet gördüm. Ben mıntıkamızdaki aşiretleri nizama koyup ve beylerini bizzat tarafıma çekerek onları tutabilirim. Nasıl mı? Bütün Kürd mıntıkasında en mühim manevi kuvvet dindir. Kürdistan’ın Ermenistan olacağını anlatırız olur biter”

[8] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1952, s.521

[9]VII. Dönem Hatay, VIII. Dönemde Çorum Milletvekilliği yapmış olan Hasene Ilgaz, makalesini yazarken o dönemde General olan Mustafa Muğlalı ile de görüşmüştür. (Bu bilgi; Ertem, Barış, Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın Askeri Kişiliği Yüksek lisans Tezi. Marmara Üniversitesi 2006 s.2 ve 3’te yer almaktadır)

[10]Ertem, Barış, Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın Askeri Kişiliği Yüksek lisans Tezi. Marmara Üniversitesi 2006 s.4

[11]Anadolu’ya gönderilen Hintli Mustafa Sagîr’in İngiliz ajanı olduğu ve Mustafa Kemal’e suikast düzenleme suçundan tutuklanarak yargılanıp idama mahkûm edilmiştir.

[12]Hüsnü, Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul ve Yardımları, Ankara,1975, s.86

[13] Ertem, Barış bu bilgi için şu dipnotu kullanmıştır. (Zeki Çevik, a.g.e, 504; ayrıca Mesut Aydın da, Ankara’nın denetimi dışında ve İttihatçı kökenli olarak görülen bir grup olduğu için ve grup içine İngiliz ajanları sızdığı ve bunların çoğunun Ankara’ ya gönderildiği için, Ankara’nın Zâbıtan Grubu’ndan yararlanmaktan kaçındığını belirtmiştir. Mesut Aydın, Milli Mücadele Sırasında T.B.M.M. Hükümeti Tarafından İstanbul’ da Kurulan Gizli Gruplar Ve Faaliyetleri, İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 1992)

[14] Barış, Ertem’in a.g.e. 8/9/10. sayfalarına bakılabilir.

[15] Barış, Ertem’in a.g.e. s.8

[16] Yusuf Ziya Döger, Şeyh Said Hareketi Sonrası PÊÇAR TENKİL HAREKÂTI/1927, NÛbihar Yayınları, s.70 ve sonrasında yer alan “Lis Dağı Çatışması” başlığı altındaki açıklamalara bakınız.

[17]1882 yılında Muğla’da doğdu. Harp okulunu (1901), Harp akademisini (1904) bitirdi. Balkan savaşında görev aldı. Birinci dünya savaşı sırasında Adana bölge komutanlığı kurmay başkanlığı yaptı. Tümen komutanı olarak kurtuluş savaşına katıldı. (1921). 1922'de Albay, 1927'de Tümgeneral, 1931'de Korgeneral ve 1942'de Orgeneralliğe yükseltildi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums