Sorunun özü/ hayatın anlamı

  • 27.10.2013 00:00

 Hayatın anlamını öğrenmek isteyen biri yıllarca bu sorununu çözmek için uğraşır ama bir türlü istediği sonuca ulaşmaz. Tüm umudunu yitirmişken biri ona dağlarda yaşayan bilge bir kişinin olduğunu ve eğer ona ulaşabilirse sorusunun cevabını alabileceği söyler.

Bunun üzerine adam dağın yolunu tutarak bilge adama ulaşmaya çalışır ve sonun onu dağlar arasında bir bahçe içersindeki evde bulur. Ona hayatın anlamını öğrenmeye geldiğini söyler. Bilge kişi adama bir çay kaşığı uzatarak içine zeytinyağı doldurur ve şöyle bahçede bir dolaşıp gelmesini ister. Ama kaşıktaki yağı kesinlikle dökmeden geri gelmesini söyler.

Adam yağ dolu kaşığı alarak ondan gözünü ayırmadan bahçede bir tur atarak geri döner. Bilge adam kaşıktaki yağın dökülmediğini görür, dönüp adama dolaştığı bahçeyi nasıl bulduğunu sorar. Adam bahçe falan görmediğini söyler. Bilge adam bu defa tekrar kaşıktaki yağla birlikte bahçeye dönmesini salık vererek bahçeye göz atarak dönmesini söyler.

Adam denileni yapar geri döndüğünde muhteşem bir bahçe manzarasıyla karşılaştığını ifade eder. Bilge adam bu seferde muhteşem bahçe manzarasını gören adam ama kaşıktaki yağın da tümüyle döküldüğünü söyler.

Yağın döküldüğünü fark eden adam muhteşem bahçe manzarası karşısında büyülendiğini ve bu nedenle yağa sahip olamadığını ifade eder. Bunun üzerine bilge adam ona hayatın tek bakış açısıyla kavranılamayacağını söyleyerek hayatı ancak bütünüyle görebilirsen anlamını çözebilirsin der.

İşte bundan dolayı hayatın insan açısından taşıdığı anlam, onun sosyal çevresini algılama biçiminde gizlidir. Dolayısıyla insan çevresinde olup bitenleri anlamlandırırken etkisinde kaldığı değerler üzerinden manalar üreterek hayata ait olgu ve olaylara anlamlılık atfetmeye çalışır.

Bu nedenle her insanın farklı bir dünya olduğu unutulmadan sosyal hayata dair olgu ve olaylara yönelik anlamlılığın üretilmesi gerekir. Her insanın eşsiz ve biricik olduğu ilkesi göz ardı edilmeden üretilen anlamlılık ancak sosyal yaşamın anlamı için temel unsur olabilir.

İnsanın sosyal yaşamı birliktelik unsuru üzerine kurulu olduğundan bu birlikteliğe zarar verebilecek her türlü davranış onun yaşamını anlamsızlaştıran veriler üretir. Bu sebeple İnsanın dünyaya ve sosyal yaşama dair oluşturduğu çerçevelenmiş ideolojik bakışı, ötekine yönelik ötekileştirme oluşturmaktan başka bir anlam taşıyamaz.

Dolayısıyla dünyaya ideolojiler üzerinden bakanlar kendileri gibi olmayanlara hayatı zehir etmekten başka bir şey sunamazlar. Bugün dünyada yaşanan her türlü sorunun altında yer temel mantık budur. Bu mantık ortadan kalkmadıkça sorunların çözülmesini beklemek beyhudedir.

Sosyal hayatın çerçevelenmiş ve dar bakış açısıyla değerlendirilmesi ötekine yönelik sosyal yaşam alanını daraltan bir mantık barındırmaktadır. Bu bakışa ait mantık, sosyal yaşam alanı açısından militarist ve totaliter bir yapıyı hedefleyen düşüncelerden beslenmeyi amaçlar.

Bu türden bir mantık insanda, kendisine ait olan düşüncelerin ötekilerine göre mutlaklık değeri taşıdığı vehminin oluşumuna yol açar. Böyle bir vehim ise, ötekini ona ait olan faklılık üzerinde anlamaya yönelme becerisini ortadan kaldırır. Eğer insan için sosyal yaşamda ötekini farklılığıyla kabul edebilme becerisi ortadan kalkmış ise oluşan bu mantaliteye ait mantık artık problem üretmekten başka bir işlev göremez.

Bu mantık defolu olup at gözlüğü ile sosyal yaşamı algılamayı gerçekleştirmektedir. Yani kendisini mutlak doğru ötekini ise mutlak yanlış olarak değerlendirmektedir. Aslında bu mantık temelde dayatma anlayışına giden yoldan beslendiğinden sizi hiçbir zaman faklılığınızla kabul etmeye hazır olamaz. Sizin farklılığınızı da kendi varlığına yöneltilmiş bir tehdit ve hadsizlik olarak kabul ederek algılar. Öyleyse onun, sizin farklılığınızı hiçbir şekil makul karşılama becerisini gösterebileceğini düşünemezsiniz.

Ki ona göre siz hadsizlik üzerinden yol aldığınız için mutlak suretle had bildirme eylemiyle karşılaşmalısınız. Bu durum ise sizi, size ait olan farklılıklarınızı kabul etme yerine sizi kendisine benzetmenin daha doğru bir yol olacağını düşündürmeye yöneltir. Öyleyse bu mantığın yapmak istediği asıl şey ötekini kendileştirmeye çalışarak onun ortadan kalkmasını sağlamaktır.

Böyle bir düşünce için asıl olan sosyal yaşamı sarmalayan sorunu görmek değil var olan sorunu halı altına süpürerek onun yokluğunu ispatlamaktır. Bu kafa sorun çözen değil sorun üreten kafadır. Yani Cumhuriyet tarihi boyunca bu kafalar hep sorunları asıl nedenleriyle görmek yerine sorunları yok sayarak müssebip gördüklerine had bildirmeyi çözüm yolu olarak gördüler.

İşte bu nedenle ötekinin varlığı görülmeden onun varoluşundan kaynaklanan temel hakları garantiye alınamaz. Tıpkı Kürtlerin yaşadıkları ülke sınırları içersinde varoluşlarının sadece resmi mantığın otoriter anlayışını benimseyebilme oranında onun adıyla var olabilmeleri gibi. Bu ötekini kabul değil onu kendileştirmektir.

İster yaşadığınız coğrafyayı, isterse yaşadığınız ülkeyi veri alın. Mutlaka karşılaşacağınız manzara insan vicdanını dümüra uğratacak sonuçlarla yüklüdür. Bu sorunların sebeplerine odaklandığınızda altında ideolojik çerçeve ile sarmalanmış bir mantalite bulursunuz. Aslında öteki üzerinde oluşturulan baskı mekanizmaları temelde ötekine tahammül göstermeyen bir yapıya dayanmaktadır. Herhangi bir şekilde elde edilmiş güçle oluşturulan bu ideolojik bakış ötekini yok etme mantığını öngörmektedir.

90 yıl boyunca devletin oluşturduğu bu baskı mekanizmaları altında inleyen Kürtlerin bugün esiri oldukları ideolojik bakıştan dolayı kendileriyle aynı şekilde düşünmeyen Kürtlere yönelik tutumları kabul edilebilir değildir.

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums