Milli sığlıktan stratejik derinliğe

  • 11.07.2012 00:00

 Çankaya semalarında nazlı nazlı dalgalanan sarı, kırmızı yeşilli bayrağı gören savcılar iyi ki KCK soruşturması kapsamında Köşk’ü basmadılar dün. Cumhurbaşkanı Thomas Boni Yayi, zor bela Benin’in nerede olduğunu tarif ederdi belki ama Köşk’te ne işi olduğu konusunda klasik Türk dış politikası paradigması içinde doğmuş polisler için ikna edici bir cevap bulması zor olurdu.

Sahi, Benin Cumhurbaşkanı’nın Ankara’da ne işi var? Ne işimiz olur ki Benin’le, hangi çıkarımız, menfaatimiz sebebiyle Benin’le ilişki kuruyoruz?

Şöyle anlatmaya çalışayım:

Benin, dünya tarihi için mühim bir ülke. 15. yüzyıldan itibaren Afrika’dan Batı’ya giden köleler Benin Limanı’ndan gemilere bindirildi. 300 yıl köle ticaretinin merkezi olduğu için “Köle Sahili” diye anılan toprakların batılı emperyalistlerle işbirliği içindeki eski hükümdarları Dahomey’lerden gelen eski kirli adı, ancak 1960’da bağımsızlık kazanılınca ülkeden akan Benin nehrinin adıyla yıkanabildi

Bu 10 milyonluk küçük ülke, kısa tarihinde bizim memlekette hayal edilip yapılamayan her şeyi yaşadı. 1972 yılında iktidarı “Ne kapitalist, ne sosyalistiz biz bize benzerizci” Kekekou ele geçirdi. 1975’te ülkenin resmi ideolojisinin Marksizm olduğunu ilan etti, ülkenin adını da Benin Halk Cumhuriyeti diye değiştirdi. 1980’de birdenbire hidayete eren Mathieu Kerekou, Müslüman oluverdi adını da Ahmed yaptı.

1989’da demir perde ile birlikte yıkıldı bu Müslüman sosyalist rejim. 1990’da ülkenin adı yeniden Benin Cumhuriyeti oldu. Kara kıtada sivil anayasasını yapan ilk ülke olmanın da, seçimle gelen ilk devlet başkanına sahip olmanın şanı da Benin’e ait. Şimdiki devlet başkanı Yayi Boni, 2006’da uluslar arası gözlemciler tarafından adil bulunan bir seçimle iktidara geldi. Yolsuzluklarla mücadele etmesiyle ünlendi. Benin, fakir bir ülke ama Dünya Özgürlükler Endeksi’ne bakılırsa demokrasi ve özgürlükler konusundaki karnesi pek çok açıdan bizden iyi.

Ama geleneksel Türk dış politikası perspektifinden bakınca hala “Benin Cumhurbaşkanı’nın Ankara’da ne işi var” sorusuna bir cevap verememiş durumdayız. Bunun ancak üç sebebi olabilir: Benin KKTC’nin bağımsızlığını tanımaya hazırlanıyordur. Benin Meclisi’nden Ermeni Soykırımı yasasının geçmesini engelliyoruzdur.  Benin bir dahaki yıl Güvenlik Konseyi’nde olacak, tanışma ziyaretidir bu.

Hadi bir tane de sürpriz oynayalım: Abdullah Gül, BM Genel Sekreteri olmak istiyor o yüzden ada, yarım ada, mercan kayalığı demeden oy hakkı olan bütün ülkeleri ağırlıyor Köşk’te.

Ama reel duruma bakınca sanki dördü de değil. Cevap daha basit: Beninliler de insan ve onlarla aynı dünyada yaşamaktayız. Türkiye Afrika açılımı yapıyor. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Gül, Gana’ya gidip balıkçılarla poz falan verdi.

Komşularla sıfır sorun politikası deyince kafalarında Eurovision’da birbirilerine 12 puan veren komşuları anlayanlara bunu anlatmak kolay olmayacak. Suriye ile kan ciğer kuzu sarması iken neden bir anda düşman olduk diye soranlara “komşumuz o ara binlerce vatandaşını öldürdü ama” demek hiçbir şey ifade etmiyor çünkü.

Çünkü eski dış politika paradigmasının mottosu olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” içerdiği aşırı dozdaki sulh sizi aldatmasın aslında dünyaya huysuz ve bencil bir teyze gibi bakmak demek: Şimdi ne lüzumu var, başka işimiz mi kalmadı, bize ne, karışma başın ağrır, aman senin üzerine vazife mi, her koyun kendi bacağından asılır.

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” mottosu ilk kez karşımıza Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 seçimleri için hazırladığı Atatürk imzalı seçim beyannamesinde çıktı. Tam cümle şöyle: “Cumhuriyet Halk Fırkası’nın müstakar umumi siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim: Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.”

Yıl 1931. Cumhuriyetimizin “Yurtta sulh”den ne anladığı artık tamamen belli olmuş durumda. Önce art arda çıkan Kürt ayaklanmaları şiddetle bastırılmış. Muhalefet bin bir hileyle susturulmuş. Son olarak 1930 yerel seçimlerinde büyük başarı elde eden Serbest Cumhuriyet Fırka kapatılmış.  Sözün sahibi Atatürk de “Yurtta sulh” konusundaki kararlığını bu mottoyu bulmadan bir süre önce isyan çıkan Menemen’i “ville maudite” ilan ederek göstermiş. İnönü engel olmazsa “sulh için şehir boşaltılıp, yakılacakmış. O denli bir sulh tutkusu bu.

1931 seçimlerine de Türkiye “sulh” içinde girmiş. Bütün adayların Atatürk tarafından belirlendiği seçimlerden sonra Türkiye, dünyadaki diğer “sulh” içindeki ülkelerle önce Faşist İtalya’yla, bir süre sonra da  Almanya’da sulhu sağlayan Hitler hazretleriyle güçlü diplomatik bağlar kurmuş.

 

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, “Yurtta sus, cihanda sus” demek olmuş. On yıllarca devletimiz bu motto ışığında dünyayla şöyle bir anlaşma yapmış: Ülke içinde “sulhu” sağlamama karışma, ben de sizin dünya işlerindeki “sulhu” sağlamanıza karışmayayım.

Bugün Türkiye bu ahlaksızlık anlaşmayı bozuyor. Bugün “stratejik derinlik” kavramı üzerinden yapılan türlü esprinin altında bu ahlaksız anlaşmanın bozulmasından duyulan rahatsızlık var.

Son dönemde Milli Görüş sınırlarına doğru çekilme emareleri gösteren AKP’nin halen en ümitvar tarafı bu enternasyonalist dış politikasıdır.

Günün sonunda “Bütün dünyaya karışırım” motivasyonu, “bütün dünya da bize karışırın” kabulüne neden olacak. Suriye’yle insan hakları ve demokrasi için kavga eden bir Türkiye, kendi ülkesindeki insan hakları ve demokrasi sicilini düzeltmek için daha çok heyecanlanacak.

Dünyanın meseleleriyle ilgilendikçe, daha az milliyetçi olacağız. Dünyalılarla iletişime geçtikçe, uzaylılıklarımızdan feragat edeceğiz. Kendimizi gerçek bir boy aynasında göreceğiz.

Milli sığlıklarda debelenmektense, stratejik derinliklerde bata çıkan yüzmeyi öğrenmek ciğerlerimizi genişletecek.

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” adam sendeciliğiyle, komşumuzun ev yangınında yumurtamızı pişirmektense, dünyanın meseleleriyle başımızı ağrıtmak zihnimizi açacak.

Mesela bir bakacağız ki Benin, dünya basın özgürlüğü listesinde bizden daha yukarıda. Sarı, kırmızı, yeşil yan yana gelince kötü bir şey olmuyor.

Bakın Benin’den bile şimdiden neler öğrendik.

yildirayogur@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • Zama Zingo
    Zama Zingo
    9.07.2012 06:59

    Sağcılar faşistlerden, faşistler nasyonal sosyalistlerden yidir kafanı yorma. Yani AKP MHP den, MHP CHP den iyidir. Beterin beteri var.

  • Zama Zingo
    Zama Zingo
    9.07.2012 06:59

    Sağcılar faşistlerden, faşistler nasyonal sosyalistlerden yidir kafanı yorma. Yani AKP MHP den, MHP CHP den iyidir. Beterin beteri var.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums