- 13.10.2013 00:00
Kütüphaneye dayanmış demir karyolada eski bir yorganın altında yatan 41 yaşındaki genç bir adam. Fotoğraf ölümünden yarım saat sonra çekilmiş. Genç adamın adı Reşit Galip. Milyonlarca çocuğun geçen haftaya kadar her sabah okuduğu Andımız’ın yazarı.
Herkesten çok devrimciliğinin ucu bucağı yoktur. En çok da kemiği olmayan dilinin. 1927’de CHP grubunda kulislerde başlayan Kürdistan üzerine bir tartışmada tahrik edilir, kürsüye çıkar, İkinci Adam İsmet Paşa’yı Doğu Sorunu politikasından eleştiri yağmuruna tutar, Kürtlere kötü muamele etmekle suçlar.
“Doktorun bittiği an” gelmiştir artık. Affı için Atatürk’e yazdığı mektupta affını isterken mahcuptur: “Bendenizin aradığı damla damla toplayıp biriktirdiğim en kıymetli şeylerin, yani teveccühlerinizin bana iadesidir.”
İade edilir. Ama durmaz.
Ve kraldan çok kralcılığının ucunun krala dokunduğu an. Müdavimi olduğu Atatürk’ün sofrasında çok içmiştir. Rivayetler muhtelif. Yandaş anılara göre hedefinde gericilikle, yaşlılıkla suçladığı Atatürk’ün de hocalığını yapmış Maarif Bakanı Esat Bey vardır. “Ama benim hocam o” diyen Atatürk’e dönüp “Değil seni, Allah’ını okutsa yine bu adam Maarif Vekili olamaz” dedikten sonra Atatürk onu sofradan kovmuş, “Kalkmam. Burası sizin değil milletin sofrası. Gerçi saraydayız ama hocanız Hace-i Sultani değil, Cumhuriyette tenkit serbesttir” deyip oturmayı sürdürünce de Atatürk sofrayı terk etmiştir.
Daha muhtemel rivayete göre tartışmanın konusu 10 gün önce Atatürk’ün Ayaspaşa’da Beyaz Rus Madam Vera’nın işlettiği Turkuvaz restorana İş Bankası’ndan verdiği yüklü miktardaki kredidir. Reşit Galip bunun uygun olmadığını söyleyince ipler kopmuştur. O geceyi Saray’da bir kanepede kıvrılıp uyuyarak geçirir, ertesi sabah, köşk genel sekreterinden Ankara’ya dönmek için tren bileti parası isteyecek kadar idealisttir.
Sonra aniden Atatürk tarafından Milli Eğitim Bakanı yapılır. Kafatası ölçümlerinden, Andımıza, Türkçe Ezan’dan, devrimleri sessizce izlediği için Darülfunun’un ilgasına kadar bütün devrimci hamlelerde başrollerdedir. Daha fazla başrol, daha fazla devrim ister.
Sonra bir gün üç kızının ve yeğenlerinin ısrarlarını dayanamayıp onları Kalamış’tan bir yelkenle denize götürür. Sığ bir yerde demirleyen yelken bir ara hareket eder. Altı çocuk teknenin gittiğini düşünüp açığa doğru yüzmeye başlarlar. Ayakları yerden kesilir. Reşit Galip elbiseleriyle atlayıp altı çocuğu kurtarır. Ama kabus bitmez. Sonra başka bir sandala binerler. Fener Kalamış arasında gezerken bu kez fırtınayla sandal devrilir. Altı çocuk Reşit Galip’e tutunarak , nefes almak için sırtına çıkarak su üstünde kalır. Zor bela yardıma koşanlar sayesinde kurtulurlar.
O günden sonra hastalanır, hastalık ilerler zatürreye döner. Aynı sıralarda gözden düşmüş, radikal devrimciliği sonunu getirmiştir. Bakanlıktan istifa ettirilir. 41 yaşında genç bir adamdır. Keçirören’deki evine kapanır. Kimseyle konuşmaz. Artık yatağından çıkmamaktadır. Yatağını kütüphanesine dayar ve okuyarak ölür.
Beş parasız kalan eşi, İsmet Paşa’dan yardım isteyerek bir ev satın alacaktır. Çünkü genç kocası varlığını onu bir kenara atan bir rejime armağan etmiştir…
Yorum Yap