Türkiye'nin son dönemine damgasını vuran en büyük 'dönüştürücü güç' AK Parti olmuştur. AK Parti, aynı zamanda siyasetin 'dönüştürme, değiştirme' kapasitesini artırmış, demokratik siyaset üzerinden köklü bir dönüşüm yapılabileceğini ispat etmiştir.

AK Parti'nin dönüştürücü gücünden ve demokratik reformlarından rahatsız olan statükocu odakların öncelikli hedefi, AK Parti'nin birlik ve bütünlüğünü sarsmaya çalışmak olmuştur. Lideri tasfiye edilemeyen siyasi hareketlerin maruz kaldığı müdahale genelde bütünlüğü yıkmaya yönelik girişimlerdir. Çetelerin ve karanlık odaklar her kritik süreçte AK Parti'nin içini karıştırmaya soyunmuşlar ama netice alamamışlardır. Parti içinde manipüle edilen aktörler, hep münferit çıkış olarak kalmışlar ve silinip gitmişlerdir.

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor: AK Parti, ANAP gibi bir terkip partisi değildir. 12 Eylül rejiminin siyasete müdahalesi sonucu gidecek yeri kalmayan farklı eğilimlere mecra olan ANAP, dört eğilimi birleştirmişti. Milliyetçi, muhafazakar, liberal ve sosyal demokrat eğilimdeki insanlar, siyasetin normalleşmesi ve ana akım partilerin tekrar kurulmasının ardından kendi kulvarlarına dönmeye başlamışlardır. Dört eğilim ANAP içinde hep dört damar olarak varlığını korumuş ve eklektik bir görüntü vermiştir.

AK Parti hiçbir zaman farklı eğilimlerin klikleşerek eklektik görüntü verdiği bir terkip partisi olmamıştır. Farklı partilerden gelen veya farklı eğilimlerde olan insanlar ilk günden itibaren var olmuştur, bugün de toplumdaki her kesit AK Parti içinde kendisine yer bulabilmektedir. Ama bugün kimse AK Parti içindeki MHP'lilerden, ANAP'lılardan, CHP'lilerden bahsetmemektedir. Belli amaç ve ilkeler etrafında buluşan bu insanlar, yeni bir sentezi, yeni bir varlık zeminini ifade etmektedir. Bu yüzden AK Parti'nin ANAP gibi ayrışmasını beklemek beyhudedir.

Kendisini aşabilen hareketler, partiler, liderler başarılı olabilirler. AK Parti de kendisini aşmış bir harekettir. Bugün sadece kurucu aktörlerin düşündüğü, sahiplendiği bir partiden bahsetmiyoruz. Kurulduğu gün AK Parti'yi tanımayan milyonlarca insan bugün AK Parti'yi önemsemekte, sahiplenmekte ve geleceğini düşünmektedir. Kurucularını da, kurulduğu günkü misyonunu da aşan daha büyük bir hareket var karşımızda. Bundan dolayı ilgili, ilgisiz bir çok kişi AK Parti'nin geleceğini dert ediyor.

Başbakan'ın rahatsızlığı sebebiyle üzülen, endişe eden, kaygı duyan çevreler AK Partililerle sınırlı değildir. Başbakan'ın durumu, ülkenin geleceğiyle ilişkilendirilmektedir. Bu sebeple şunu da vurgulamak gerekiyor: İstikrar endişesiyle Başbakan'ın sağlığı üzerine titreyenlerin, AK Parti'nin bütünlüğü üzerine de titremesi gerekiyor. Başbakan Erdoğan bugün AK Parti içinde nasıl büyük bir anlam ifade ediyorsa, AK Parti de Türk siyaseti içinde aynı anlamı ifade etmektedir. AK Parti'nin denklemden çıkması, Türkiye'nin birliğiniriske atan bir durum olur. Çünkü her bölgede ve her şehirde varlık gösterebilen, insanlara birlik ruhu aşılayan, adeta ülkenin tutkalı haline gelen siyasi hareket AK Parti'dir. Bugün için Türkiye'nin bütünlüğü, AK Parti'nin bütünlüğünden geçmektedir.

AK Parti bugün bir yönüyle demokratikleşme mücadelesi verenlerin güç birliği ettiği temel zemindir, diğer yönüyle de değişim isteyenleri çekip önünü açan lokomotifdir.

AK Parti'nin başarısı da birlik ve bütünlüğünü koruyabilmesinden geçmektedir. 10 yaşına giren bu büyük hareketin içinde bugüne kadar hiçbir fitne ve karanlık oyun karşılık bulmamıştır. Bugün de bunu değiştirecek yeni bir durum sözkonusu değildir.