Seçim öncesinde başlayan CHP-BDP flörtünün etkileri, seçim sonrasındaki tutumlara da yansımış durumda. 'Kriz siyaseti' her iki partinin de siyaset tarzı haline gelmiş görünüyor. Dayatmayla netice alma, sistemi kilitleme çabası da iki partinin ortak tutumu...

BDP yıllardır sistemi kilitleme, oyunu bozma, dayatmayla netice alma yaklaşımını takip ediyordu. Ana muhalefet partisi CHP'nin benzer davranışlar sergilemesi, öncelikle kendi aleyhine olacaktır. Çünkü CHP kendisini sistem partisi olarak, BDP ise sistem muhalifi bir parti olarak görmektedir. CHP, marjinal bir parti gibi tepkiler verdiği sürece küçülme trendine girecektir. Kitle partilerinin gerilimle, krizle, irrasyonel tepkisellikle hareket etmesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu, yüzde 25 oy alan büyük bir partiyi, yüzde 1 oy almış marjinal bir parti gibi idare etmeye, tepkisel bir çizgide tutmaya çalışmaktadır.

CHP, mevcut yönetimin siyasi basiretsizliği sebebiyle ciddi bir savrulma yaşamaktadır.

CHP'nin dayatmaları üzerinden Ergenekon davasını sulandırma taktiği, sadece demokrasiye, hukuk sistemine değil, CHP'ye de zarar verir.

Kemal Kılıçdaroğlu bocalayan, ne yaptığını bilmeyen bir genel başkan haline geliyor.

Çark etmek, kişisel bir özellik olmaktan çıkıp, CHP'nin partisel bir özelliğine dönüşüyor.

CHP lideri önce, Ergenekon sanıklarını aday yapmayacağını söyledi, ardından aday yaptı.

Sonra Haberal ve Balbay'la ilgili yargıdan olumsuz karar çıkması halinde saygı duyacaklarını söyledi, ardından büyük bir infiale kapıldı.

CHP yaşanan sıkıntıyı aşmak için önce yasa teklifi vereceğini açıkladı, ardından vazgeçti.

Önce yasal değişiklikle sorunun aşılacağını söyledi, ardından çözümün bu olmadığını ifade etti.

Önce CHP'nin yasa teklifinde bulunacağını vurguladı, ardından AK Parti'nin teklif getirmesi istendi.

CHP'nin ne yaptığını, ne dediğini bilmeyen bir görüntü vermesi, içeride tam bir keşmekeşlik yaşandığını gösteriyor.

Meclis'e gelip and içmeyen ve çalışmalara katılmayan ana muhalefet partisi, hükümetin Meclis'te yasa çıkarmasını istiyor, hükümete "gel sorunumu çöz" diyor.

Peki kendi sorununu çözmek için Meclis'te mücadele edemeyen, yasa teklifi veremeyen, makul bir yaklaşım geliştiremeyen CHP, bu milletin sorunlarını, memleketin meselelerini nasıl çözebilir?

CHP giderek darboğaza sürükleniyor. Bu, sadece Kılıçdaroğlu liderliğini zafiyete uğratmıyor, CHP gibi köklü bir partiyi türbülansa sokuyor.

Kılıçdaroğlu sanki birilerine diyet ödüyormuş gibi irrasyonel davranışlar sergiliyor, büyük bir partiyi uçurumun kenarına doğru sürüklüyor.

Bu arada Devlet Bahçeli'nin dün yaptığı açıklama da yeni dönemde MHP'nin her türlü diyalog ve uzlaşı arayışına kapalı olacağını gösteriyor.

Seçim öncesinde CHP yakınlaşmasından büyük faydalar elde eden MHP, seçimden sonra CHP'yle arasına mesafe koymaya, farklı bir görüntü vermeye çalışıyor.

MHP yönetiminin Sayın Cumhurbaşkanı'nın davetini reddetmesi, üstüne nezaketsiz açıklamalar yapması, diyaloga kapalı, rijit tutumunun süreceğini ortaya koyuyor.

MHP açıklaması, sadece Cumhurbaşkanı'na hoş olmayan yakıştırmalarda bulunmakla kalmıyor, hasmane ve nezaketsiz bir dil kullanma cüretini de gösteriyor.

Muhalefetin siniri bozuk, ağzı bozuk, kimyası bozuk bu hali, Türk siyasetinin bir süre yüksek tansiyonla yaşayacağı anlamına geliyor.