- 28.11.2013 00:00
Irak'a ilk 1996 yılında gitmiştim. Refahyol hükümetinde Irak-Türkiye karma ekonomik komisyon başkanı olan (benim de danışmanı olduğum) Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç ile Bağdat programı yapmıştık. Saddam dönemi Bağdat'ı savaşlardan yorgun düşmüş bir şehirdi. Fakirlik ve geri kalmışlık Bağdat'ın tarihi dokusunu ve toplumsal canlılığını yok edememişti. Şehrin üzerine adeta tozdan bir şal örtülmüştü, ama herkes Bağdat'ın bir gün eski canlılığına kavuşacağını, nadide elmasın tozlansa da parlamaya devam edeceğini söylüyordu. Hatta bir arkadaşım 'nasılsa petrolleri var, 20 yıl sonra tanınamayacak şekilde gelişir' demişti. Henüz 17 yıl olsa da önceki gün gittiğim Bağdat 20 yıl öncenin çok gerisine düşmüştü. Bu yüzden bu sefer Bağdat'ı 20 yıl sonra görmek lazım diyen başka bir arkadaşıma aynı umutlarla evet diyemedim, sadece inşallah demekle yetindim.
Salı günü Meclis Başkanımız Cemil Çiçek'le Bağdat'taydık. Meclis Başkanı Nuceyfi, Başbakan Maliki ve Cumhurbaşkanı vekili Huzai ile görüştük, Türkmen toplumunun temsilcileriyle bir araya geldik. Irak'la ilişkilerimizin bir süredir gerilediği herkesin malumu. Karşılıklı sertleşme yerini yumuşamaya bırakıyor. Normalleşme ve yakınlaşma karşılıklı adımlarla devam ediyor. Irak Meclis Başkanı'nın Türkiye ziyaretine Cemil bey karşılık vermiş oldu. Bir süre önce Dışişleri bakanı Davutoğlu Bağdat'taydı, yakın zamanda Enerji Bakanı ile Ticaret Bakanı'nın ziyareti düşünülüyor. Hemen ardından Başbakan Maliki'nin Ankara ziyareti planlanıyor.
Türkiye-Irak ilişkileri bölgesel güven ve istikrar açısından büyük önem taşıyor.
İki hükümetin ilişkileri geliştirme konusunda kararlılık ortaya koyması, süreci hızlandıracaktır.
Bağdat'ı ABD askerlerinin mevcudiyeti döneminde de ziyaret etmiştik. Doğrusu Bağdat'ın olması gerekirken bugün varolan hali yüreklerimizi parçalıyor. Yeşil bölgede hayat, duvarlar ve silahlar arasında geçiyor. Askeri teyakkuz, şehirdeki güvenlik kaygısının üst noktada olduğunu gösteriyor. Şehrin belli bölgelerinde yaşanan bombalı saldırılar, bir çok yeri hayalet şehir haline getirmiş. Saldırıların belli kesimleri yılgınlığa sevketmeyi planladığı konuşuluyor. Adeta gizli bir el toplumsal fay hatlarıyla oynayarak siyaset mühendisliğine soyunmuş görünüyor. Ayrıca Türkmenlerin yaşadığı bölgelerdeki hareketliliğin artması da çok manidar.
Şehrin belki de en canlı caddesi 7'inci imam Musa Kazım'ın türbesine çıkan cadde... Dev kazanlarda aşure kaynıyor ve adeta Bağdat'ın istiklal caddesini andıran bu bölge gerçekten manevi bir atmosfer oluşturuyor.
İmam Kazım türbesi, İmam Azam'ınkinden daha kalabalık görünüyor. Ama ikisinin de manevi havası tartışılmaz.
Türk şehitliğine büyük bir itina ve özenle bakılıyor. 17 yaşında şehit düşen Genç Osman'ın kabri gören herkesi duygulandırıyor. Yüzlerce yıldır bu topraklarda şehit düşen insanlarımızın varlığı kardeşliğimizin ne kadar derin ve gözardı edilemez olduğunu gösteriyor.
Savaşlar, çatışmalar, terör ve şiddet, 'Bağdat gibi diyar olmaz' sözünü içimizi acıtan bir beyana dönüştürmüş durumda.
Temennimiz Irak'ın birlik ve bütünlük içinde gelişmesi ve kalkınmasıdır. Bağdat büyük bir şehirdir ve herşeye rağmen ayağa kalkıp azametini ve ihtişamını yansıtacaktır.
Yorum Yap