Dershaneler ve çözüm süreci

  • 26.11.2013 00:00

 Dershanelerin kapatılması meselesi, son 15 gündür AKP ile Gülen Cemaati arasında sinirleri geriyordu. Fettullah Gülen yaptığı “Firavun” benzetmesiyle gerginliği doruğa çıkardı. Başbakan ise katıldığı bir programda (AHaber, 20.11.2013), artık başka türlü söz etmenin mümkün olmadığından bahisle Gülen Cemaati’ni “karşı taraf” olarak niteledi. Cemaat’in kendileri aleyhine bir kara propaganda başlattığını ve yayın organlarında yakışıksız ifadelerin kullanıldığını belirten Erdoğan, buna karşın geri adım atmayacaklarını ilan etti ve deyim yerindeyse tüm köprüleri attı.

Karşılıklı restleşmelerin AKP ile Cemaat arasındaki tansiyonu yükselteceği muhakkak. Bir süre daha -özelikle bu konudaki hazırlıklar kamuoyuna sunulduktan sonra- dershane tartışmasının gündemin önemli maddelerinden bir olacağı da kesin. Her iki taraf da kamuoyunu kendi tezlerine ikna etmek için yoğun bir çaba harcayacak. Bu noktada hem AKP’nin hem de Cemaat’in izlediği siyasette ciddi sıkıntılar var.

Sosyolojik ihtiyaç

Dershanelerin kapatılmasının -başlıca- üç açıdan yanlış olduğu kanaatindeyim. Birincisi, dershaneler sosyolojik bir ihtiyaca cevap verir durumda. Bugün Türkiye ’de sınıf atlamak ve kaderini değiştirmek halen çok büyük bir oranda eğitimden geçiyor. Aileler bunun bilincinde, bu sebeple hemen her aile çocuğunun daha iyi bir eğitim alması için canını dişine takıyor. Ekonomik olarak en altta yer alan aileler, kıt imkanlarını eğitime yönlendiriyor, evlatlarının geride kalmaması için çabalıyor.

Türkiye’de eğitimin her kademesinde öğrenciler sınava tabi tutuluyor; iyi bir okulu kazanmak ve iyi bir eğitim almak için bu sınavları geçmek gerekiyor. Fakat okullarda verilen eğitim bu sınavları geçmek için yetersiz kalıyor. Ayrıca iyi okul sayısı az ve onu talep eden öğrenci sayısı da çok fazla olduğundan öğrenciler arasında muazzam bir rekabet doğuyor. Bu rekabette altta kalmamak için aileler çocuklarını ekstra bilgilerle donatmaya gayret ediyor.

Dershaneler bu noktada devreye giriyor, okulun eksik bıraktıklarını tamamlama, öğrencileri sınava hazır hale getirme ve kendileriyle girilmesi halinde öğrencinin yarış ipini önde göğüsleyeceği iddiasını taşıyorlar. Ailelerin dershanelere rağbet etmelerinin altında eğitimin bu hali yatıyor. Dolayısıyla eğitim sistemi aynı kaldıkça dershanelere duyulan ihtiyaç devam eder ve dershaneler bir şekilde varlığını idame ettirir. Dershaneleri kapatmak çare değil; aksine yeni dertler yaratır. Mesela, dershaneler olmadığında, sadece ekonomik gücü yerinde aileler çocuklarına özel ders aldırabilir hale gelirler, bu da fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirir.

Hazırlık da yok

İkincisi, hukuki olarak, birçok soruna kapı aralar. Anayasada ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, çalışma hakkı, eğitim hakkı ve teşebbüs hürriyeti gibi hak ve özgürlükler teminat altındadır. Elbette bu hak ve özgürlükler mutlak değildir; sınırlanmaları mümkün. Ancak söz konusu sınırlamaların da kriterleri var. Sınırlamaların gerekli, ölçülü ve demokratik toplumun gereklerine uygun olması gerekir. Taslak resmi olarak ortaya konduktan sonra değerlendirme yapmak daha kolaylaşır ama hükümet kanadından şimdiye kadar yapılan açıklamalar bu hukuki kaygıları bertaraf edecek nitelikte değil.

Üçüncüsü, iktidarın bu devasa sorunu çözebilecek yeterlilikte bir hazırlığının görülmemesi. Milli Eğitim, AKP’nin en sıkıntılı olduğu alan. AKP burada bir türlü dikiş tutturamadı, istikrar sağlayamadı. On yılda beş bakan eskitti, her gelen bakan bir öncekinden tamamen farklı bir rota takip etti. Dershaneler konusunda da AKP içinde bir anlayış birliği yok. Farklı sesler çıkıyor yine iktidar kanadından; Bakan Avcı, dershaneleri kaldırmaktan, Müsteşar Yusuf Tekin ise dershaneleri bakanlık denetiminin dışına çıkarmaktan bahsediyor. Arınç, konuyu paydaşlarla görüşüp bir uzlaşma yolunun aranacağını söylüyor ama Erdoğan ise kararın verildiğinin ve bundan geri dönüşün mümkün olmadığının altını çiziyor. Dershanelerinin sebep olacağı boşluğun nasıl giderileceği de belirsiz. Bakanlık yetkilileri, Halk Eğitim Merkezleri ve okullarda verilecek kurslardan söz ediyor ki, bunların başarı şansının çok düşük olduğu belli. Bu kafa karışıklığı ile atılacak bir adım, çözdüğünden çok daha fazla sorun yaratabilir.

Süreci vurmak

Dershane sahiplerinin önemli bir kısmı, bu ve benzeri eksikliklere ve hatalara işaret ederek hükümeti bu kararından vazgeçirmeye çalışıyor. Makul olan da bu. Lakin -Başbakan’ın tespitiyle- dershanecilik sektörünün yüzde 25’ini elde tutan Gülen Cemaati burada farklı ve tehlikeli bir strateji izliyor. Diğer dershaneler yöneticileri dershanecilikle ilintili sosyolojik, hukuki ve siyasi gereklerden hareketle hükümete karşı çıkarken, Gülen Cemaati çözüm sürecine karşıtlık üzerinden bir hat oluşturmaya çalışıyor.

Cemaatinin yazarları ve mensupları, bilhassa sosyal medyada, AKP’nin dershanelerle ilgili kararını, çözüm sürecinden duydukları rahatsızlıkları dillendirmek için bir fırsat olarak kullanıyor. Örneğin, “Oslo sürecinin gereği yapılıyor, dershaneler kapatılıyor”, “AKP, teröristlerle barışıyor, halkla kavga ediyor”, “ PKK tek tek yakıyor, AKP toptan kapatıyor”, “Hapishaneler boşaltılıyor, dershaneler kapatılıyor”, “Dershaneleri kapatmak PKK’yı sevindirmektir” vb. yollu çok sayıda mesaj yayınlanıyor. Eğitimde, sosyal hayatta, ekonomide vb. alanlarda dershanelerin oynadığı önemli rolden hareketle dershaneleri savunmak mümkünken, Cemaat mensupları çözüm sürecini vurarak bir savunma inşa etmeyi tercih ediyor. AKP’nin eli kanlı teröristlerle masaya oturduğunu ama eli kalem tutanları saf dışı ettiğini belirtiyorlar.

Cemaat’in yürüttüğü bu politika iki bakımdan yanlış: Bir kere, çözüm süreci ile dershane mevzuu arasında bazen doğrudan bir bağ ve bazen de doğrudan bir karşıtlık kurmak ikna edici değil. Herhalde aklı başında bir kimseyi, dershaneleri kapatmanın Oslo’nun bir şartı olduğuna inandıramazsınız. Bu argüman sürece kategorik olarak karşı duranları memnun eder. İkinci olarak da, dershaneleri kapatmanın yanlış olduğunu düşünen ama bunun yanında çözüm sürecini de canı gönülden destekleyen geniş bir kesim var. Süreç aleyhtarlığına dayanarak muhalefet örgütleme çabası, bu kesimi rahatsız ediyor, bunu barışı torpilleme çabası olarak yorumluyor. Cemaat’in böylesine bir dille, çözüm hassasiyeti taşıyan kesimlerin gönlünü alması ve onların desteğini arkasına alması imkansız. Tamam, dershaneler önemli ama barış çok daha önemli.

Radikal 2

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar