- 30.09.2023 06:36
Ağaçları kesen, kıyıları, ormanları gasp ededen arsız kapitalistlerinizi, polis ve jandarmayı kulluk gücü yaparak koruyor, kolluyorsunuz; ağaçları korumak isteyene ise küfür, hakaret, nefret, kin, gaz, cop, mermi… hapis, hapis, hapis! Demokratlığınız zaten kendinden menkul de… İnanç, adalet, muhakeme, hafıza, hak, hakkaniyet, varsa vicdan ve utanç dünyanız da kinle malul!
Önce "Sezar'ın aklını Sezar'a" teslim etmeye çalışalım; bir ihtimal diye.
Olmadı "Sezar'ın hafızasını Sezar'a…" Olmazsa da Sezar'ın arşivini halka!
Cumhurbaşkanı, mahkemeler ve Yargıtay, yürütme ve yargının muhteşem uyumu içinde, Gezi'yi onlarca yıldan müebbete kadar mahkûm ediyor.
Aslında bir hukuk devletinde olmayacak şeye mahkûmiyet demek de zor; suçlu ilan edip hapsediyor diyelim.
Şimdi birkaç maddede Sezar'a hatırlatayım:
1. Gencecik onca insanın canını alan şiddetin kökeni ve sorumlusu devletti.
2. O sırada "devletin başı" sayılan Cumhurbaşkanı Gül'ün sağduyulu, akıllı, makul davranma arzusuna rağmen, dönemin Başbakanının öfkesi ve nefreti baskın çıktı! (Kimi iddiaya göre iktidar ortağı bulunan ve devlet içinde aktif olan kimi "FETÖ'cü amir"in de tezgâhıyla!)
Demek ki devletin, hatta yürütmenin tamamı Başbakan ile aynı fikir, öfke, nefret ve şiddeti paylaşmıyordu.
3. Epeydir iktidar ortağı olan Devlet Bahçeli ve MHP, o gün muhalefette, bana göre iktidarı ve Başbakan Erdoğan karşısında; "Gezi direnişi"ne sahip çıkan en tutarlı, oturaklı savunmanın ve iktidara en kapsamlı siyasi eleştirinin sahibiydi.
Yani Gezi direnişine, Erdoğan ve önyargı ile sonyargının "darbe" muamelesi de yaptığı vaka ve insanlara sahip çıkmış bir lider ile partisi bugün iktidar ortağı.
O da hafızasını kaybetmemişse!
O günler MHP bayraklarıyla Taksim'de ve başka şehirlerde sokaklara dökülmüş gençlerini, ülkücülerini unutmamışsa!
Şimdi ne biri diğerine bir şey diyebiliyor, ne öteki berikine!
Kaldı ki, Gezi'de, başta Taksim ve İstanbul, Türkiye'de binlerce, on binlerce insan sokaklardaydı. Neden sadece 5 kişi ve bir de hâlâ yargılanan Çarşı Yüksek Mahkemem, hakimim, savcım, Cumhurbaşkanım? Alın o binlerce kişiyi de, adaletiniz hiç olmaz öyle adil olsun!
4. Erdoğan unutmamışsa; Gezi'den sadece 2 yıl önce, Mısır'da iktidar (ve devlet) karşıtı gösteriler için; öyle ya da böyle 4 kez seçimle iktidar olmuş Mübarek gitmek üzereyken ne demişti Tahrir Meydanı'ndaki ayaklanma veya direniş için? Mısır devletine nasıl seslenmişti:
"Mısır'ın huzuru, güvenliği, istikrarı adına önce siz adım atın. Herkesi tatmin edecek adımlar atın."
İki sene önce protestolarla yüz yüze gelen Mısır devletine ve devrilmekte olan iktidara "önce siz adım atın" deyip Gezi'de "Ezin" komutuyla 10 yıl sonunda bu cezalara ulaşan bir demokratlık!
Daha sonra aynı Tahrir'de Mursi iktidarına destekle toplananlar için de "Tahrir'de siyasal iradelerinin peşine düşmüş binlerce insana sıkılan her kurşun…"
Kimi (silahsız) meydanı meşru gören, kimini gayri meşru ve suçlu sayan bir ayıklamacı demokratlık ve hukuk anlayışı.
5. Erdoğan unutmamışsa; aslında Erbakan'ı yasaklı yapıp kendisine bir nevi yol açan 28 Şubat müdahalesi sonrasında, bilhassa 1998 başörtüsü eylemleri, hani Beyazıt Meydanı'nda büyüyen protestolar da onun için demokratikti. Benim için de öyleydi. Gezi de öyle benim için. Seçmece demokratlıkta, ayrımcı ve kinci siyasette tutarlılık arıyoruz aptal gibi!
Erdoğan unutmamışsa; o eylemlerde "solcu" öğrenciler, başörtüsüz genç kızlar, belki yıllar sonrasının Gezicilerinden bir kısmı da, ama AKP iktidarının ölümüne ezmek istediği Grup Yorum da, misal Cerrahpaşa'da "öğrenim hakkı" için destek veriyordu.
Hem de "Dağlara gel dağlara" diye hep bir ağızdan söyleyerek; parmak ile yumruğu aynı anda havaya kaldırarak.
Ama siz bu çocuklardan da hiçbir şey öğrenememişsiniz!
O günün devleti de polislerini o gençlerin üzerine saldırtmıştı! Ne farkınız var ki? Hatta kin ve intikam hukuku ile daha da mı ötesine geçmek şarttı?
6. Arap Baharı'nın bir kısmının, kankası Esad'a karşı protestolarla başlayan direniş, ayaklanma ve iç savaşın nasıl meşru görüldüğünü eklememiş olayım; çünkü Gezi'nin bunlarla en ufak ilgisi yok. Ama halkın bir kesimindeki tepkileri hemen darbe sayanların tutarlı tutarsızlığıyla alakası çok!
7. Gelelim "esas darbeciler"e!
Gezi günlerinde, ABD ziyaretindeki Erdoğan'ın da isteğiyle Bülent Arınç Fethullah Gülen'e "aracı" gitti mi gitmedi mi? Mayıs 2013'tü. Ne dedi Arınç?
"Benim düşünceme göre, Tayyip Bey'e göre de bir AK Partili Fethullah Gülen beklemiyor ve istemiyoruz. Bizimle ilgili bir sorun görünmüyor. Bize çok büyük iltifatlarda bulundu. Geçmiş dostluğumuzun arttığını gördük. Daha dikkatli olmamızı, dünya politikasıyla ilgili konularda daha dikkatli olmamız gerektiğini tavsiye etti. Sayın Başbakana da kısmen aktardım"
Dahası, Erdoğan'ın muhabbetini de şöyle aktarmıştı:
"Sayın Başbakanımıza da gitmeden önce konuyu açtım, 'fırsat bulursam böyle bir ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz' dedim. Çok memnun oldu. Hatta 'keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek. Bizden bir emirleri olur mu, bir tavsiyeleri olur mu, onu da öğren' dedi. Ama programları çok yoğundu. Bu programlardan fırsat bulup da böyle bir mesafeli ziyaret olabilir miydi O, pek ihtimal vermedi. Ama 'selamlarımızı, sevgilerimizi götürürsünüz' dedi."
Ya…
Siz Gezi'ye "darbe girişimi" derken esas müstakbel darbecilerinizi, yıllarca ne istedilerse verdikten sonra, o günlerde bile kucaklamaya çabalıyordunuz.
Gezi darbe girişimi filan değildi elbette, ama o "FETÖ'cü" denen o darbe girişimi oldu. Arınç nerede? Başbakan ne oldu? Kaçanlar ve içeridekiler dışında, AKP kadrolarındaki "Gülen'i övüp duran" bakanlar, gazeteciler nerede? Kim o askerleri, paşaları, polisleri, amirleri terfi ettirmişti? Nerede o imza sahipleri?
Hatay halkının milletvekili seçtiği Can Atalay mıydı o? Tayfun Kahraman mıydı? Osman Kavala mıydı? Çiğdem Mater, Mine Özerden miydi?
Ağaçları kesen, kıyıları, ormanları gasp ededen arsız kapitalistlerinizi, polis ve jandarmayı kulluk gücü yaparak koruyor, kolluyorsunuz; ağaçları korumak isteyene ise küfür, hakaret, nefret, kin, gaz, cop, mermi… hapis, hapis, hapis!
Demokratlığınız zaten kendinden menkul de…
İnanç, adalet, muhakeme, hafıza, hak, hakkaniyet, varsa vicdan ve utanç dünyanız da kinle malul!
Yargı başka şey, hukuk bambaşka. Önyargınız bol; daryargınız el altında. Hukuk hak getire.
Katilleri, çocuk istismarcılarını salan, lakin hakikat ve hak arayana kin ve nefret dolan bir adalet sistemi!
Çok inançlısınız ya, o zaman öyle diyelim bir de: Hak da biliyor, görüyor, yazıyor bu haksızlıkları, kul hakkı yemeleri!
Tamam Ömer Hayyam, sen de esirgeme sözünü, bu düzenden dizeni:
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Allah kanar mı bunlara?
Not: Bahçeli'nin o günkü sözleri için:
https://www.gazeteduvar.com.tr/sayin-bahceli-o-gun-orada-mhpliler-de-yok-muydu-makale-1567489
Başörtüsü eylemleri için bir örnek:
Yorum Yap