Bakanlık tarafından ivedilikle!

  • 17.02.2019 00:00

 Haberi Duvar gazetesinden okudum, ama “Nevşehir/DHA” mahreçli olduğuna göre, çok yerde benzeri çıkmıştır. En hafifi ve geriden geleni haber aktarma dilimiz, tarzımız olmak üzere, “devlet nedir?”, “burası nasıl bir yerdir?” gibi çok daha okkalı başlıklara uzanan çeşitli konularda bir laboratuvara altı ay yetecek inceleme malzemesi sunuyor bu haber.


Şöyle başlıyoruz: “Nevşehir merkez ilçeye bağlı Göreme beldesinde…” Böyle bir başlangıç Türkiye’de hiç yadırganmaz, aksine, söylenen söze bir tür sağlamlık kazandırır. Resmî hiçbir şey, kelimenin azıcık olsun felsefe yüklü, içi dolu anlamında “sağlam” olmasa, herkes bunu bilse dahi, devletle, resmî evrakla ilişkilendiren her şeye yine de bir tür sağlamlık atfedilir. “Az maaş alsın, ama memur olsun, neme lazım” düsturuna can vermiş gerçeklik. Burada resmî olana atfedilen, aslında sağlamlık falan değil, otoritedir, kudrettir; istediğini bize dayatabilecek oluşudur.

Niye resmî olanla uğraşıyoruz? Çünkü başa o konmuş. Gazetecinin söyleyeceği söz, “sivil” insanın konuşacağı kısım, yukarıda aktardığım giriş parçacığından hemen sonra geliyor: “…Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesinde…” Haberi haber kılan da bu. Şu ilaveyle: “…peribacalarının yanında…” Haber, “Kapadokya’da” diye de başlayabilirdi. Bol bol yeterdi. Ancak evraka göz atmak ve resmî ifadeye sadık kalmak çoktan yerleşmiş alışkanlık. Yakalanmış şüpheliyi kafadan suçlu ilan eden polis tutanağından başlar, mahkemeye iletilmeden evvel sızdırılmış iddianame taslağından geçer, siyasî sorunu veya ilaç zammını yetkili devlet adamının münasip gördüğü sıfatla anmaya sıçrar, vesaire…

Ricam şu: Her muhabir, “bilmemne merkez ilçeye bağlı bilmemne beldesi…” ifadesinin masumane olup olmadığı üzerine düşünsün. Arkadaşına anlatacak olsan nasıl başlarsın anlatmaya? Belki başta Kapadokya bile demez, doğrudan peribacalarından sözü girersin. O halde bu niye bu kadar yaygın?

Mevzuya gazetecilik faslından girdik ama burası yan yol; anacaddeye geçelim: “Yılda 2 milyona yakın turistin ziyaret ettiği Kapadokya bölgesinde, Mesit mevkisindeki Müze Yolu üzerinde peribacalarının yanında yaklaşık 2 ay önce otel inşaatına başlandı.” Belediye başkanı falan birtakım kravatlı takımlı mühimadamlar birşeyler dediler, sinirimden tamamını okumadım, galiba “canım, her şey yasaya uygun, ruhsatı var, şusu var, busu var” falan anlamında laf geveliyorlardı. Kimse “yahu buraya böyle bir şey yapılır mı?” dememiş, demeye kalkan çıkmış mı, aklından geçiren olmuş mu, bilmiyoruz. Kimler tereddüt etti de bu tereddütler hangi yoldan giderildi, bilmiyoruz. Karşı konmaz teklifler, fazlasıyla ikna edici jestler filan sözkonusu oldu mu yoksa bunlara bile gerek mi kalmadı?

Dehşet verici olan şu: Bunun olabileceğine inandılar. Yaparız, olur, dediler. Peribacalarına acımadılar mı, yok, memleketin doğal-turistik değerlerine nasıl kıydılar, falan, bunları geçiyorum. Geçmeyip ne yapayım? Fakat olabileceğine inandılar. Yediririz, dediler. Çakallığın düpedüz hıyarlıkla birleşmesi sözkonusu. Şuursuzluk kötülüğü öyle sarıp sarmalıyor ki, kendine ya da daha iyisi bize özgü bir bileşim çıkıyor ortaya. Peribacasının yanına oteli dikeceğine inandı herif. Haydi o inandı, yetkili metkili birileri var orada. Güya seçimle geliyorlar.

Bu paragrafın anahtar kelimesini bulunuz. Cevap: Güya.

Utanmaz sıkılmazlıkla dangıllığın ortaya çıkardığı manzara öyle yüz kızartıcı ki, haber mecburen rumuzla devam ediyor: “İş insanı M.K. tarafından yaptırılan ve 5 ayda tamamlanması planlanan, yanyana 2 binadan oluşan otel inşaatı, görenlerin tepkisini çekti.” Nasıl? Bir marifetinizden ötürü bir haberde isminizin M.K. diye geçmesini ister miydiniz? Faili tarafından kavranmayacak, hattâ laf edene tepki duyulacak ve muhtemelen dualar eşliğinde bayrakla örtülecek, ne muazzam pespayeliktir bu. Pespayelik muazzam olur mu? Olur. Bize özgü bileşimden yukarıda sözettim.

İnşaat “görenlerin tepkisini” çekti. Pek güzel. Çekmese ne olacaktı? Buna da girmiyorum. Memleketin pek çok yerinin içine nasıl ediliyorsa öyle bir şey olacaktı. Vakayı âdiye. Görenlerin tepkisini çekti, ama yapılacağını bilenlerin, planı projeyi görenlerin tepkisini çekmemişti. Nasıl oluyor? İki ayrı insan cinsi mi var? Evet. Var: İlk grup, peribacalarının yanına otel dikip para kazanma ihtirasıyla memleketin içine edenler ve çıkar karşılığı onlara bu imkânları sağlayanlardan meydana geliyor ve aşağı yukarı her zaman bu ülkede iktidarın önemli bölümünü elinde tuttu. Öbür grupsa, yahu yapmayın, memlekete yazık etmeyin, diyebilenlerden oluşuyor. Başka konulardaki tutuculuğuna, şaşkınlığına, olmayacak yerlerden kurtarıcı bekler haline rağmen böyle konularda neyse ki şuurlu ve etkili tavırlar alabiliyor. Ve, şaşılacak şey, bunlar bazen sonuç da verebiliyor.

Bize özgü olanla devam edelim: “Kültür ve Turizm Bakanlığı, peribacaları yanında yükselen otel inşaatıyla ilgili basına yansıyan haberlerin ardından açıklama yaptı.” Özel bilgi veriyormuş gibi görünmeyen, olumlu ya da olumsuz havaya bürünmemiş bu cümle aslında ne kadar zengin içeriğe sahip. Bakanlık -ki ilk gruptan sayılması gerekir- “basına yansıyan haberlerin ardından” bir şey yapmış. Ardından. Haberlerin. Onlar yansımış, bakanlık da bir şey yapmış. Yahu otel dikilirken neredeydiniz! Soramıyoruz. İlk gruba mensuplar. Onların dünyasında peribacalarının yanına otel de dikiliyor, insanlar hapse atılıp ömürleri gasp edilirken “bir tanecik bile insan hakları ihlali yoktur” yalanları söyleniyor, üstelik on altı senedir, bir de üstüne namaz kılınıyor.
Devam: “Bakanlıktan yapılan açıklamada, Nevşehir ili, Göreme beldesinde otel inşaatı yapıldığına dair haberlerin basına yansıdığı hatırlatılarak…” Çok güzel demiş muhabir: “hatırlatılarak”. Hakikaten bir hatırlatma işlemi var burada. Fakat hatırlatan biziz, hatırlaması gereken bakanlık. İşler tersine dönmüş.

Fakat ben niye durup durup “Nevşehir ili, Göreme beldesinde otel inşaatı yapıldığına dair haberlerin basına yansıdığı hatırlatılarak” ibaresini okuyorum. Tekrar tekrar okuyorum. Böylece içimden geçen, zihnimin her köşesine virüs gibi yayılan ve her an yüksek sesle dışarı dökülebilecek olan tehlikeli ifadelerin önüne set çekebiliyorum. Barikat savaşı cereyan ediyor. Zavallı çay fincanını mı duvara çarpsam, bu havada atletle dışarı çıkıp göğsüm buz kesene ve üşümeden başka şey hissetmez olana kadar dolaşsam mı?

Yatıştırıyor bakanlık beni. Yatışmamı hatırlatıyor: “Konu Bakanlığımız tarafından ivedilikle incelemeye alınmış olup, Anadolu ve dünya kültürünün istisnai değerlerinden olan peri bacalarına yakın bir noktada, 2 pafta 9423 parselde başlatıldığı belirlenen inşaat durdurulmuştur.”

Hüzünle yerime çöküyorum. Az önce geçirdiğim buhrandan ötürü utanıyorum. Pafta-parsel numarası vermiş bakanlık! Sekiz defa ardarda okuyorum: “Konu Bakanlığımız tarafından ivedilikle incelemeye alınmış olup - Konu Bakanlığımız tarafından ivedilikle incelemeye alınmış olup - Konu Bakanlığımız tarafından ivedilikle incelemeye alınmış olup - Konu Bakanlığımız tarafından ivedilikle incelemeye alınmış olup…” Konu bakanlığımız tarafından incelemeye alındıysa ben niye delleniyorum? Alınmış işte. Olup. Üstelik ivedilikle! Yani inşaat görenlerin tepkisini çekince, bu haber olunca, haber basına yansıyınca. İvedilik böyle bir şey bakanlık lügatinde. İlâhi…

Hayret ama, bu yazı bildiğiniz gibi mutlu sonla bitecek. O inşaat durduruldu. Marifetinden ötürü insan içine bundan böyle ancak rumuzla çıkabilecek iş insanı M.K. da cinayet suçu işlemekten kurtuldu, kalan ömrünü cinayete teşebbüs sanığı olarak geçirecek. Ve başka peribacaları, yeşil alanlar, kumsallar kollayacak, yeni oteller dikmek için. Ona peribacalarını kötü yola düşürme imkânını sağlayanlar bu “ara yapıcılık” hizmetlerine başka yerlerde başkaları için devam edecekler ya da belki kendi otellerini dikmek için kendilerinin yerini almış başka “aracı”ları yemeklere götürüp böyle bir işi hallettirmek için nereleri uygunsa oraları yalayacaklar.

Merak etmeyin. “Konu” bakanlık tarafından mutlaka incelemeye alınacaktır. İvedilikle. Yenen haltı görenlerin tepkisini çekerse. Birileri cesaret edip ve imkân bulup bunu “haber” haline getirebilirse. Bu haber “basına yansır”sa. Filan.

Bazen düşünüyorum da, ne âlemi var? Memleket dediğin, öyle vatan gibi, millet gibi, savaşla, kanla, fetihle metihle içiçe geçmiş kavram değil. Güzelliği var, duygusu, mânâsı var, kudreti yok. Sarıp sarmalar, dövüştürmez seni. Beri taraftaki bir çıkar çarkı. Adam din istismarcısı, Allah’tan da korkmuyor. Kime ne anlatıyoruz…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums