‘Gücü gücü yetene’ rejimi

  • 2.02.2015 00:00

  Türkiye’nin yaşadığı tarihsel süreç merkezde sürekli yaşananın bir güçler savaşı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle rejimi, hukukun kurgu olarak dahi yer almadığı bir “gücü gücü yetene rejimi” olarak nitelemek uygun olur. Kenan Evren de insanlar askerî mahkemelerde yargılanırken ve sistematik işkence sonucu bir kısmı ölürken hukuktan, yargının bağımsızlığından söz ediyordu. Bugün de iktidar temsilcileri Türkiye’nin özgürlükler ülkesi olduğunu, özgürlükler hâkimi olarak nitelenen sulh ceza hâkimlerinin bağımsız ve tarafsız olduğunu söylemektedirler.

Türkiye’de yetkilerin anormal bir şekilde toplandığı iç bölge yani devlet, ele geçirilecek bir yer olarak görüldü. İster seçimle gelinsin ister darbeyle bu hiç değişmedi. Güçlerin bir kısmı diğer güçlerden bazılarıyla koalisyon yaparak diğerini hukuk dinlemeden araçsallaştırdığı yargı marifetiyle dövdü, çıkarı gerektirdiğinde koalisyonu bozup, başka bir güçle işbirliği yaparak bu sefer diğerini mağdur etti. Merkezi ele geçiren çevre bir süre sonra yine hukuksuz ve denetimsiz bir güçle muhaliflerini ezdi. Merkez geleneksel olarak Bizans entrikalarının döndüğü bir yer oldu. Bu gelenekte hukukun yeşermesi, hukukun devlete sızması, hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı mümkün olamazdı, nitekim olamadı da. Bunun sonucu devletin çeteleşmesi ve dışındaki çeteleri kullanmasıydı. Tahir Elçi bunun sonucu öldürüldü.

Türk modernleşmesi demokrasi ve hukuk devletini içermediğinden, çevreden gelen muhafazakâr temsilciler de kravat takıp, AVM ve şekilsiz gökdelen dikmeyi becerdiler ama tıpkı modernleşmeciler gibi hukuk ve demokrasi kültürü ve geleneğine sahip olmadıklarından ne demokrasiyi ne de hukuk devletini inşa edebildiler.

Hâkim ve savcılar hak ve özgürlükleri koruyan bir hukuk güvenliği ve geleneği oluşturamadılar aksine gücün isteğine uyarak özgürlükleri kullanılamaz hâle getiren bir pratiği gücün hukuku hâline getirdiler.

Demokratik hukuk devleti olma niteliğine sahip olmak; siyasi iktidarın ve bürokrasinin eylem ve işlem­lerinden yurttaşların haberinin olması (haber alma hakkı) ve bu eylem ve işlemlerin onlar tarafından hukuki bir engelle karşılaşmaksızın yargıya götürülebilmesi (hukuk denetimi) demek. İşte bu noktada Türkiye’de hükümet ve emri altındaki güvenlik kurumları tasarruflarının devlet sırrı kavramı içinde her türlü denetim dışına çıkarılması ve hukuken denetlenememesi durumu ortaya çıkmakta. Ve ülkedeki “gücü gücü yetene rejimi” bir “sırlar rejimi”ne dönüşmekte.

Demokratik bir hukuk devletinde siyasi otoritenin vergi ödeyen bireylerden ve toplumdan saklayacakları bir şey olamaz. Bilgilenme hakkını ve dolayısıyla saydam yönetimi engellemek konusunda en etken silah devlet sırrı sistemidir. Faşizmin çöküşünden sonra devlet sırrı alanı olabildiğince sınırlandı. İtalya, Almanya, Portekiz, İspanya gibi ülkelerdeki düzenlemeler ülkenin yüksek çıkarlarının bilgiyi sır saymakla değil, saydam, bilgilenmeye açık sistemlerle korunabileceğini sağladığını kanıtlamakta.

Bilgilenme hakkı üstün değerde olduğu için sansür niteliğinde haber verme hakkını sınırlayan devlet sırrı saptaması yapılamaz. İsveç’te bilginin sır sayılmasının yerindeliği Ombudsman tarafından denetlenir, karara karşı itirazlar yargı organı tarafından karara bağlanır. ABD’de sır tespiti sansür sayıldığı için ön yasaklama kararı verilemez, açıklanacak bilgi ve belgenin sır niteliğinde olup olmadığı yargı kararıyla belirlenir.

Eleştirel bir görüşe sahip olmak; ancak ifade ve medya özgürlüğünün sağlanması sonucu gerçekleri öğrenme imkânının sağlanmasıyla mümkündür. Bir toplumun demokraside ve yaratıcılıkta gelişmesi buna bağlıdır. Can Dündar ve Erdem Gül’ün fiillerinin gazetecilikle ilgili olmadığı söylemi tam bir mugalâtadır. Tutuklanmaları ise hukuka ve kanuna aykırıdır.

Kapalı devre sistemi çalışarak hukuk güvenliğini yok eden sulh ceza hâkimlikleri kaldırılmalı, Dündar, Gül, Baransu ve Karaca derhal salıverilmelidir. Hukuk bir gün herkese lazım olur.

umitkardas@gmail.com

www.umitkardas.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    21.07.2014 01:23

    Son birkac yazinizi siz mi yaziyorsunuz yoksa babaniz mi? icerik, uslup ve stil olarak tipki babanizin yazilari gibi. Eger siz yaziyorsaniz, kose yazarliginin dna ile cok yakindan baglantisi var demektir.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums