- 24.10.2015 00:00
Masumluk karinesi, bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır şeklinde ifade edilir. (AİHS 6/2, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 14/2,Anayasa 38/4) Bir kimse hakkında suçu işlemiştir demekle, bir kimsenin suçtan şüpheli olduğunu söylemek arasında fark bulunmakta. Masumluk karinesi bu nedenle soruşturmanın gizliliği ilkesiyle bağlantılı.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesine göre; kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. Bu düzenlemenin en önemli gerekçesi kişinin lekelenmesine engel olmak. İhbar veya şikâyet üzerine ya da kolluk ve savcının kendiliğinden öğrenmesiyle başlayan ve iddianamenin kabul edilmesiyle sona eren soruşturma evresinin sonunda yeterli delil bulunmayabilir. Bu durumda dava açılmayacağından, kişinin toplum karşısında itibarının ve onurunun zedelenmemesi istenmiştir. Gizliliğin diğer bir nedeni de şüpheli kişilerin veya başka kimselerin delillerin elde edilmesinde engel çıkarmalarını ve delilleri karartmalarını önlemek.
Bu nedenlerle soruşturma evresinde yapılan işlemlerde ancak kanunda sayılmış olan ilgililer hazır bulunabilir ve yapılan işlemlerin sonuçları kamuya açıklanamaz. Sözkonusu gizliliği ihlal edenler bakımından Türk Ceza Kanunu’nda yaptırım öngörülmüştür. TCK 285. maddesine göre soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu maddenin keyfî uygulanmasını önlemek amacıyla 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı kanunla suçun unsurları daha açık hâle getirildi. Bu suçun oluşabilmesi için, soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu sayılmama karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin ya da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi ve soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye elverişli olması gerekir.
Maddenin 2. fıkrasına göre, soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. 3. fıkraya göre kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlal eden kişi de aynı şekilde cezalandırılır. 5. fıkraya göre, soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına yol açacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 6. fıkraya göre ise, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın haber konusu yapılması suç oluşturmaz.
Görüldüğü gibi adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olan masumluk karinesi soruşturmanın gizliliği ilkesiyle korunmakta. Soruşturmanın gizliliği ilkesinin ihlali de TCK 285. maddeyle yaptırıma bağlanmış durumda. Bu nedenle adli soruşturmalarda millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının önlenmesi gerekçeleriyle yayın yasağı kararı alınmasının adil yargılanma hakkı bakımından bir güvence oluşturmadığı aksine medya özgürlüğü ve haber alma hak ve özgürlüğünü ortadan kaldırma sonucunu doğurduğu açık.
Sorumluluğun iktidara yöneldiği çok ölümlü katliam soruşturmalarında yayın yasağı kararı alınmasının ceza soruşturmasının gizliliğini sağlama bakımından bir ihtiyacı karşılamadığı görülmekte. Bu kararlar ifade özgürlüğü kapsamında olan haber veya fikir almak ya da vermek özgürlüğünü yok etmekte.
Bu nedenle TCK ve CMK hükümleri adil bir yargılamayı masumluk karinesi ve soruşturmanın gizliliği bakımından sağlamaya yetmekte.Yayın yasağı sadece haber alma hakkının kullanılamamasına yönelik bir işlev görmekte.Yargı adeta alışkanlık hâline getirdiği hukuka ve kamu yararına aykırı bu kararları vermekten vazgeçmeli.
umitkardas@gmail.com
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yorum Yap