Erdoğan-Davutoğlu kader birliği

  • 26.08.2014 00:00

 Başta seçilmiş cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AK Parti yönetimi ve bağlı medya Ahmet Davutoğlu’nun parti başkanı olarak belirlenme şeklini örnek bir demokratik süreç olarak sunmaya çalışıyorlar. Bu konuda o kadar çok istişare yapılmış ki. İstişarenin Erdoğan’ın kendi iradesini kabul ettirme eylemi olduğu açık ve bunun da parti içi demokrasiyle zerre kadar ilgisi yok.

Erdoğan, dış politikada kendisine büyük hatalar yaptıran Davutoğlu ile kader birliği yapmış durumda. Bu nedenle kendinden sonra başkanlığa gelecek kişiyi cumhurbaşkanı seçildiği ilan edildikten sonra, AKP’nin MKYK toplantısına katılarak, anayasayı da ihlal ederek tek başına belirlemiştir. AKP kurultayı usulen ve göstermelik olarak yapılacaktır. Bu takdirde parti organlarına da gerek yoktur. AKP, bu süreçle birlikte parti olmaktan çıkmış, bir tarikata dönüşmüştür. Partinin, parti programında amaçladığı parti içi demokrasi ve ülkede demokrasinin ve özgürlüklerin geliştirilmesi, kucaklayıcı politikalar izlenmesi hedefleriyle bir bağı kalmamıştır.

Abdullah Gül, Bülent Arınç ve partinin kurucu unsurları hoyratça dışlanmış, Erdoğan demokrasi ve hukuk bir yana AKP’yi dümdüz etmiştir. 2011’den bu yana AKP’de ve ülkede olumlu anlamda yeni olabilecek hiçbir gelişme yaşanmamıştır. Parti programını bir tarafa iten, Gezi olayları üzerinden gerilim ve çatışma üreten, 17 ve 25 Aralık operasyonlarından sonra bürokrasi ve yargıyı hallaç pamuğu gibi atan, öfke ve intikam duyguları zirve yapan, etik ve estetik her türlü değeri dışlayarak İstanbul’u rant alanı hâline getiren, Suriye meselesinde tam bir aymazlık politikası uygulayan ve IŞİD gibi soykırım suçu ve insanlığa karşı suçları vahşice işleyen bir tedhiş örgütüne Sünnilik üzerinden yatırım yapan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun kaderleri dış politikada bağlanmıştır. Stratejik derinlik, stratejik yüzeyselliğe dönüşmüş ve Türkiye’nin başına büyük bir bela açılmıştır. Bunun farkında olduklarından, bir istihbarat örgütü olan ve operasyon yapma yetkisi bulunmayan MİT’in gözetimindeki TIR araçlarını durduranlar hain ve casus nitelemeleriyle baskılanmış ve soruşturmaya tabi tutulmuşlardır. Ülke içinde durumun deşifre edilmesine büyük tepki gösterilirken, Almanya’nın bu konuda Türkiye’yi dinlemesi karşısında iktidarın dizlerinin bağı çözülmüştür.

Suriye’nin Libya olmadığı çok açıktı. Üstelik Rusya’nın, güvenlik kriterleri açısından Suriye’de en fazla bulunan ülke olduğu, Suriye’nin Rusya’nın siyasi açıdan uluslararası alandaki kucağı sayıldığı, bu nedenlerle Rusya’nın dünyada hiçbir ülkeye Suriye’ye verdiği düzeyde askerî ve siyasi destek vermediği biliniyordu. Çin’in ise Rusya ile stratejik ortak olarak ve ticari ilişkileri nedeniyle Suriye’deki stabil durumdan memnun olduğu ortadaydı.İran bakımından ise Suriye, gerek jeopolitik konumu gerekse de İsrail ile olan sorunları nedeniyle eşi bulunmaz bir partnerdir. AB ve ABD, bu dengeyi gözetme durumunda kalırken, Türkiye’nin mezhepsel bir tavırla bu bataklığa girmesi ülkenin itibarını, güvenliğini ve geleceğini tehlikeye sokmuştur. Suriye’den gelen mültecilerin sayısının 1,5 milyona yaklaştığı anlaşılmaktadır. Bu insanlar gözümüzün önünde dilenmekte, sokaklarda yaşamakta, suça alet edilmektedir. Var olan gerilimlere başka bir boyut eklenmiştir. Bir ülkenin bu kadar mülteciyi barındıramayacağı, insani bir standart sağlayamayacağı açıkken, Türkiye BM aracılığıyla mültecilerin bir bölümünün başka ülkelere dağıtımını sağlayamamıştır. İzlenen yanlış politikaların hiçbir siyasi bedeli olmamıştır. Aksine Davutoğlu, başbakanlığa terfi etmektedir. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi bu sorumluluk nedeniyle bütünleşmişlerdir.

Barış süreci ve genel demokratikleşme çerçevesinde Kürtlerin haklarını alması kuşkusuz önemli. Ama dış politikada ülkeyi felakete sürükleyip, belayı ülke içine de sirayet ettiren, demokrasiyi, hukuku ve özgürlükleri çiğnemekte beis görmeyen siyasi aktörlerle gerçek bir demokrasiye geçilebilir mi? Sadece Kürtlere tanınacak haklar onlara huzur verebilir mi?

AKP’nin sağduyulu unsurları dâhil herkes şapkayı önüne alıp düşünmeli. Gün fırsatçılık günü değil. Size bahşedilen imkânları ve paraları huzur içinde kullanabilecek misiniz?

[email protected]

www.umitkardas.com

twitter.com/umit_kardas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.