- 14.01.2014 00:00
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı, Roboski’de 34 genç insanın hava bombardımanı sonucu öldürülmesi olayına ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karar kapsamında şüpheli olarak dördü general, biri albay rütbesinde olmak üzere beş asker kişi bulunuyor.
Kararda olayın nasıl geliştiği 28/12/2013 tarihindeki insansız hava aracının yaptığı keşiften başlanarak kronolojik olarak sıralanıyor. İHA görüntüleri 23. J. Sınır Komutanı tarafından terörist grup olarak değerlendirilip, yurtdışı topçu atış talebi sıralı komutanlıklara iletiliyor, bu arada Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, topçu atışının yeterli olmayacağı, hava harekâtıyla müdahale edilmesinin gerekli olduğu kararına varıyor, Genelkurmay Başkanı, havadan bombalama kararını onaylıyor. Bu işlemler saat 20:00’de sona ererken, yurtdışı topçu ateşleri19:28’te başlıyor. 20:21’e kadar ikisi aydınlatma mühimmatıyla olmak üzere 12 top atışı yapılıyor. Grupların hareket etmeye devam etmesi üzerine 21:39- 22:24 arasında uçaklarla dört ayrı bombalama yapıldığı anlaşılıyor.
Öncelikle Askerî Savcı, ancak mahkemece yapılabilecek kusurluluk değerlendirmesine, yani kaçınılmaz hata üzerinden sorumluluk tartışmasına girerek alanının dışına taşıyor. Savcılık kararında, İHA görüntülerinin tek başına yeterli olamayacağı bunun başkaca bilgilerle ilişkilendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bunun için de son üç aylık istihbarat bilgilerinin dikkate alınması gerektiği öne sürülüyor. Oysa bölgede örgüt üyelerinin hareketliliğine ilişkin istihbarat olmasının yeterli olamayacağı ortaya çıkan sonuçtan belli oluyor. Bölge insanının zaruri yaşam biçimi hâline gelmiş sınır dışı ticaret yapma fiili yerel güvenlik güçlerince açıkça biliniyor. Yerel istihbarat nerede, sorusu havada kalıyor. Bunun yanı sıra MİT’in Genelkurmay ve Emniyet’e ulaştırdığı, Fehman Hüseyin’in Türkiye’ye geçeceği bilgisinin soruşturma kapsamında değerlendirilmemiş olması önemli bir eksiklik. Acaba bu bir tuzak mıydı? Tuzaksa kime kuruldu? Kim 34 insanın kasten öldürülmesine neden oldu?
Kararda, grubun aydınlatma ve diğer topçu ateşlerinden, İHA’nın bölgede bulunduğundan ve kendilerini izlediğinden haberdar olmalarına rağmen yürümeye devam etmesi öldürülenlerin hanesine kusur yazılıyor. Kaçağa giderseniz başınıza bu gelir mi denmek isteniyor?
Kararda ayrıca, akrabalarından bazıları takip edilen grupta bulunan korucuların güvenlik güçlerine veya kamu idarelerine kaçağa gidenler olduğuna dair bilgi iletmemeleri korucuların hanesine kusur yazılıyor. O hâlde korucular da mı sonuçtan sorumlu?
Savcılık kararını şöyle gerekçelendiriyor. “Terörist olarak değerlendirilen grubun büyüklüğü, Irak’ın kuzeyinde bulunması, arazide kuzey- güney istikametinde 1150 metre derinliğinde gruplar halinde yayılmış olması, gece şartlarında sınır ötesi bölgeye helikopterle veya yaya birlik gönderilmesinin personel zayiatı dahil pek çok riski beraberinde getirmesi, grubun derinliğinin fazla olması nedeniyle sadece önceki grubun etkisiz hale getirilmesinin etkin bir mücadele yöntemi olmaması nedenleriyle gruba hava taarruzuyla müdahale edilmesinin en etkin yöntem olduğunun düşünülmesi birlikte değerlendirildiğinde;” Bu değerlendirme sonucu TSK personelinin kaçınılmaz hataya düştükleri belirtiliyor.
Türk Ceza Kanunu’nda suçun manevi unsuru kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir olarak belirlenmiştir. 34 kişinin bombalanarak öldürüldüğü bir olayda hatadan kaçınılması yolunda gerekli özen gösterilmiştir denebilir mi? Trafik kazalarında bir kişinin ölümünde tali kusuru olan kişi hakkında dahi dava açılırken, savcılığın hem eksik soruşturma yapması hem de kusurlulukdeğerlendirmesini mahkemeye bırakmaması hukuka uygun değildir.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
http://www.taraf.com.tr/umit-kardas/makale-roboski-nin-hesabi-bu-dunyada-sorulmali.htm
Yorum Yap