Mehmed Uzun’u anarken

  • 19.10.2017 00:00

 Mehmed’i 1971–74 yılları arasında Diyarbekir Sıkıyönetim Askeri Cezaevi’nde oluşan "Ocak Komünü" ve çevresindeki arkadaşları tarafından, 1975 yılında ilk olarak DDKO Dosyası 1 kitabı ile yayın hayatına başlayan Komal Yayınevi kuruluşunda, Ankara Zafer Çarşısındaki kitapçı dükkânımda tanımıştım. Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’nda okumak için Siverek’ten Ankara’ya gelmişti; ama politikaya ilgi duymuş, Kürt siyasi dünyasında yer almayı ve zamanının çoğunu Komal’ın İzmir Caddesi’ndeki bürosunda faaliyetlere katılarak geçirmeyi tercih etmişti. Fırsat buldukça dükkânıma gelir, neredeyse bütün gün süren siyasi tartışma ve sohbetlere katılır, yeni kitapları incelerdi. Güler yüzlü, esprili, genç bir delikanlıydı. Tabii sadece Mehmed değil, birlikte olduğu bütün arkadaşlarıyla sıcak bir dostluk ve yakınlığımız vardı.

Bu süreçte Komal bünyesinde sahipliğini Ruşen Aslan’ın üstlendiği, Mümtaz Kotan, Orhan Kotan, İbrahim Güçlü, İkram Delen, Hatice Yaşar gibi arkadaşların öncülüğünde hazırlanıp, 21 Mart 1976 Newroz’unda yayına başlayan Rızgari Dergisi’nin sorumlu müdürlüğüne getirilmişti. İsmail Beşikçi’nin de derginin yayınında büyük katkıları vardı. Periyodik bir yayındı, ama düzenli olarak yayınlanamıyordu; 4 yıllık yayın hayatında 9 sayı çıkabilmişti ve bütün sayıları toplatılmıştı. Mehmed Uzun, sorumlu olduğu ilk 2 sayıdan dolayı Orhan Kotan ile birlikte tutuklanarak 8 ay Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde kalmıştı.

Tahliye olduktan sonra fazla ortalıkta gözükmedi. Ceza alacağını tahmin ediyordu ve haksız da değildi. Bir zaman sonra da Türkiye’yi terk ettiğini öğrendim. İyi ki de terk etmiş; aksi halde sadece yargılandığı basın suçundan alacağı ceza ile kalmayacak, birçok arkadaşı gibi örgütten suçlanıp, Diyarbekir 5 No’lu işkence merkezinde yaşanan insanlık dışı muamelelere maruz kalacaktı.

1986 yılında ben hapisten çıktıktan sonra da, İsveç’te yaşadığını sürgünde öğrenmiştim. Sürgün hayatında Kürtçesini geliştirmiş, Kürtçe yazmaya başlamış ve artık edebiyata yönelmişti. Zaman zaman telefonla arayıp hatırımı sorardı.

1985 yılında bazı yazar ve akademisyenler bir araya gelerek, tarih, sosyoloji, felsefe, edebiyat, siyaset, ekonomi vb. konularda konferans ve seminerler düzenlemek üzere alternatif bir eğitim kurumu olan BİLAR’ı kurmuşlardı. 1991 güzüydü; BİLAR yönetiminde görev alan Semra Somersan ve Ertuğrul Kürkçü arayıp, Kürt Meselesi ve Kürdoloji konularında konferanslar düzenlemeyi planladıklarını, benim de kendilerine yardımda bulunmamı istemişlerdi. Kürtler ve Kürdistan hakkında Avrupa’da bazı akademik çalışmalar yapılıyordu, ama Türkiye’de İsmail Beşikçi dışında hiç kimsenin akademik bir çalışması yoktu. Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan’la yakın arkadaşlığım nedeniyle arayıp kendisinden yardım ve destek istedim. Avrupa’dan birkaç isim tespit ettik ve konferanslar başladı.

Bu süreçte Mehmed Uzun da BİLAR’daki konferanslardan haberdar olmuş. Beni arayıp, hakkındaki davaların düştüğünü, artık Türkiye’ye gelip gitmek istediğini söyleyip, ‘Modern Kürt Edebiyatına Giriş’ konulu bir çalışması olduğunu ve bir davet alırsa bunu bir konferansta sunabileceğini, böylece de, Türkiye’ye gelmesi için bir vesile yaratılmış olacağını bildirdi.

Hemen programa aldık ama öngördüğümüz tarihte gelemedi, çünkü 1992 yılına girerken kızı Zerya dünyaya geldi. Yeniden kesin bir tarih belirledik ve ilan tahtasına asıldı. Bu arada kendisi de Ankara’da bazı arkadaşlarla temaslarda bulunmuş; yeni kurulan DYP-SHP hükümetini de dikkate alarak, şayet girişte bir problem yaşanırsa, siyasetçilerin müdahale edebileceğini düşünerek önce Ankara’ya inmenin daha güvenli olacağına karar vermiş. Tabii hakkındaki davalar zaman aşımına uğramış olsa da, polis kayıtlarının henüz silinmemiş olması nedeniyle sıkıntılı birkaç gün yaşandı ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in ilgilenmesiyle engeller aşılabildi; ama konferans gününe de yetişemedi. Neticede konferansı yakın bir tarihe erteledik ve gerçekleştirdik.

Benim evim müsait olduğu için bana misafir olmuştu. 2004 yılında kendisine bir ev satın alıncaya kadar da, geldiğinde çoğunlukla bana misafir olurdu. Aynı yılın baharında ikinci kez yine gelmişti ve birlikte ‘Sevgili’  filmini izlemiştik. Sinema çıkışında, tesadüfen rastladığımız Muhsin Kızılkaya ile tanıştırmıştım. Muhsin daha sonra kitaplarını Türkçe çevirmeni ve aynı zamanda eşi Zozan’ın küçük kardeşi Gülistan’la evlenerek bacanağı olacaktı.

Yine bu gelişinde daha sonra ‘Nar Çiçekleri’ isimli kitabında yer alacak bir deneme yazısını okumam için bana vermişti. Yazıyı okuyup çok beğendiğimi söylemiş ve bunu Birikim dergisinde yayınlamayı teklif etmiştim. Memnuniyetle kabul etmişti ve ben de yazıyı değerli arkadaşım Murat Belge’ye vermiş, uygun görürlerse dergide yayınlanmasını istemiştim. Yaz, Birikim ’in Mayıs 1992 sayısında ‘Sürgünler: Bir Hüzündür Ayrılık’ başlığıyla yayınlandı.

Kürt siyasi gruplarına mensup bazı arkadaşlar, sürgündeki hayatlarında edebiyat, tarih, dil gibi politika dışı alanlara ilgi duydular. Mehmed de birçok siyasi sürgün gibi önceki konumundan farklı bir yol izlemiş ve edebiyata yönelmişti. Mehmet Uzun’un edebi yönü üzerine bir şeyler söylemek benim işim değil. Ama O’nun Kürtçe yazmaya yönelmesi, başlı başına büyük bir başarıdır. Anadili Kürtçe olan milyonlarca insanın yasaklanmış bir dil olan kendi dillerinde yazmayı ve okumayı bilmedikleri bir ülkede, kısa vadede okunmayacağını, satılmayacağını bile bile kocaman kitaplar yazmak, büyük bir riskti, ama birçok kişinin anadili ile yazmaya ve okumaya başlaması da, ancak bu tür özverili çabalarla olurdu. Zamanla Kürtçe okuyup yazma oranı hızla gelişti ve bu gelişmede Mehmed’in payı büyüktür.

2006 yılına beraber girmiştik; Mart ayında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde koordinasyonunu benim yaptığım bir Kürt Konferansı düzenleyeceğimizi ve kendisinin de konuşmacı olmasını istemiştim. Memnuniyetle kabul etmişti. Ne yazı ki,  hızla bozulan sağlık durumu nedeniyle İsveç’ten gelecek durumda olmadığını bildirdi. Sağlığı çok kritik bir evreye girmişti. Oradaki doktorların riskli bulmalarına rağmen Kürdistan’a geldi ve tedavisine Diyarbekir’de Onkolog Dr. Mahmut İlhan devam etti; 15 ay kadar daha yaşayabildi.

11 Ekim 2007’de hayata veda edeli 10 yıl oldu. Diyarbekir’de büyük bir katılımla düzenlenen cenaze töreni vasiyet ettiği gibi gerçekleşti.

Kendisiyle burada anlatmakla bitiremeyeceğim kadar özel anım var. Birçok yakın dostum ve arkadaşım gibi Mehmed de erken bir zamanda aramızdan ayrıldı. Hasret ve sevgiyle andığım değerli ve yeri farklı bir dosttu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums