- 5.12.2013 00:00
Türkiye günlerdir 'dershaneler' meselesini tartışıyor. Daha henüz tüm aileleri, çocukları ve eğitim camiasını tatmin eden bir çözüm yolu çıkmadı. Böyle giderse çıkması da mümkün gözükmüyor çünkü kimsenin meseleye eğitim perspektifli bakmaya ve eğitimin sahici sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmaya niyeti yok. Diğer taraftan dershaneler üzerinden ortamın gerginleştirilmeye çalışıldığı da bir gerçek. Mesele gittikçe farklı mecralara doğru çekilmeye çalışılıyor. AK Parti'nin dershaneler üzerinden cemaate bir darbe indirmek istediği yönünde ilginç bir algı üretilmeye çalışılıyor. Daha da kötüsü meselenin, örneğini son Gezi olaylarında gördüğümüz türden AK Parti'yi yıpratma yönünde bir operasyona doğru evrilme ihtimali de söz konusu. Oysa süreci eğitimin temel sorunlarını konuşmaya ve çözüm üretmeye dönük çok şey konuşabileceğimiz bir fırsata dönüştürebiliriz.
Ben AK Parti'nin iddia edildiği gibi bu projeyle cemaati tasfiye etmek ve ortadan kaldırmak gibi despotça bir girişim sergilediğini düşünmüyorum. Kaldı ki bu proje 2003 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'e ait bir projedir. Ayrıca benim de katıldığım 10 Kalkınma Planı Eğitim Kalitesinin Arttırılması Komisyonu'nda; özel sektörün eğitim kurumları açmasının özendirilmesi, eğitimde özel sektör teşviki gibi öneriler yer almaktadır. Netice itibariyle bu proje birazda zorunluluğun getirdiği ve hayatın gelip bize dayattığı bir şeydir. Çünkü bugün eğitim artık 1924 yılında yürürlüğe sokulan kanun ve yönetmeliklerle günün ihtiyaçlarını karşılamaktan bir hayli uzaktır.
DERSHANELERİ CHP EĞİTİM SİSTEMİ DOĞURMUŞTUR
Eğitimdeki bu tekçi yapının temelini de ne yazık ki CHP atmıştır. Türkiye'de kamu okullarında başarının sürekli düşmesinde de etkin olan bir eğitim anlayışıdır bu. Denilebilir ki bugün dershanecilik sektörün doğmasında CHP'nin kurguladığı eğitim sisteminin büyük payı bulunmaktadır. Dolayısıyla eğitimle ilgili yaşanılan tüm sorunların faturasını AK Parti'ye kesmek bu anlamda haksızlıktır. Kaldı ki AK Parti bu militarist eğitim yapısını yaptığı köklü reformlarla mümkün olduğunca kırmaya çalışmaktadır. Daha birçok eksiklikler olmasına rağmen örneğin Andımız'ın ve Milli Güvenlik Bilgisi ders kitabının kaldırılması, MEB Teşkilat Kanunu'nda yapılan değişiklikler, seçmeli dersler, anadilde eğitimin önünü açan uygulamalar, kamuda başörtüsü serbestliği, Aleviliğin müfredata girmesi gibi alanlarda ciddi reformlar yapmıştır. Bu bakımdan proje, öncelikle bu köklü reformlarının devamını getirecek özellikte bir projedir. Bir bakıma eğitimi 19. yüzyıl zihin dünyasından günümüz dünyasına çekme çabasıdır.
EĞİTİMDE ÖZEL SEKTÖR TEŞVİKİ ÖNEMLİ
Belki de eğitimde liberalleşme meselesini en fazla tartışacağımız bir dönemden geçmekteyiz. Bu şu demektir. Siyaset tartışmaları bir yana tarafsız bir bakış açısıyla eğitimin sahici sorunlarını temas etmek ve özgürlükçü çözüm önerileri üretmektir. Eğer meseleye duru bir zihinle yakından bakacak olursak pek öyle içinden çıkılmaz bir durum söz konusu değildir. AK Parti'nin eğitimde özel sektör teşviki anlaşılabilir durum. Bunu sırf cemaate karşı bir hamle olarak görme yanılgısına düşülmemeli. Eğitimin yapısal sorunlarını yazımın başında ifade etmiştim. Bu projenin doğmasında etkili olan bir diğer zorunluluk da eğitimin iktisadi boyutuyla alakalıdır. Bilindiği gibi MEB verilerine göre 2013 yılı bakanlık bütçesi 47 milyar 496 milyon 378 bin 650 TL'dir. Bu rakamın yüzde % 70'e varan dilimi personele giderlerine ayrılmıştır. Bu rakam da vergi mükelleflerinden tedarik edilmektedir ve ne yazık ki 62 bin okulun tüm ihtiyaçlarını gidermeye yetmemektedir. Bunu test etmek için en yakın devlet okuluna gitmeniz yeterlidir. Bu bakımdan özellikle sendika yetkililerinin devlet daha çok versin demesi de yaraya merhem olmamaktadır. Okulların masrafları giderilememektedir bu durum da kalitesizliği beraberinde getirmektedir. Bu yüzden eğitimde sağlık alanında olduğu gibi özel sektörden hizmet alımı yoluna gidilmek istenmektedir. Bununla da kamu okulların yükünün hafifletilmesi ve kalitesinin arttırılması hedeflenmektedir. Sayın Nabi Avcı'nın bir TV programında satır arasında söylediği bir cümle aslında eğitim sorununu özetleyen ve çözüme de işaret eden bir cümleydi. Ne yazık ki bu tartışmalar arasında kimsenin dikkatini çekmedi. Sayın Bakan 'Biz zamanla eğitimin yerel yönetimlere devrini ve eğitimin topluma bırakılmasını düşünüyoruz' demişti. Aslında tartışılması gereken husus tam da burasıdır. Eğitimin topluma bırakılması?
EĞİTİM TOPLUMA BIRAKILMALI
Bugün Hollanda'da eğitimin genel amacı bir cümleyle şöyledir: Çocukların hayatlarını bağımsız bir şekilde idame ettirebilmeleri için gerekli olan bilgi ve becerileri kazandırmaktır. Birçok demokratik ülkede de bu minvaldedir. Eğer bizler eğitimi devletin tek elden çekip çevirdiği okullardan başka bir yerde verilemeyeceğine dair önyargılarımızı kırabilirsek, eğitim sorununu daha düzeyli bir tartışma seviyesine çekebiliriz. Örneğin bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu ve mevcut kamu okullarının çocukların gerisine düştüğü bir çağda neden bizde de demokratik ülkelerde olduğu gibi Montessori, Summerhill, Albany, Homeschool ya da daha orijinal okul modelleri yok? Neden alternatif eğitim modelleri üzerine kafa yormuyoruz. Oysa tam da böylesi bir dönemde bunları konuşabilmeliyiz.
http://yenisafak.mobi/yorum-haber/cozum-egitim-topluma-birakilmalidir-4.12.2013%20-589341
Yorum Yap