Kadınlar plajı ve horon tepenler

  • 27.08.2014 00:00

 Geçen haftaki yazımda iki çocuk annesi kız kardeşimin isyanını dile getirmiştim. Kardeşim, deniz kenarında büyüdüğü halde yüzme bilmemekten yakınarak ”Bizim de denize girmek güneşlenmek hakkıımız. Rize’ye kadınlar plajı istiyoruz. Ey Rize Belediye Başkanı duy sesimizi…” diye talepte bulunmuştu. Kardeşimin bu talebine Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden Antalya’dan ses geldi. Antalya’ya açılan Kadınlar Plajı küçük çapta bir sarsıntı yaptı. Türkiye’de yaşayan insanların kendi belirledikleri standartlarda yaşaması gerektiğine inanan bazı çevreler anında ayaklandı. İlerici olduklarını sanan ama aslında gerinin de gerisine düşen bu çevrelere göre toplum “karanlığa” doğru gidiyordu. Kadınların kendini rahat hissettiği bir ortamda denize girmek istemesinin nasıl bir ”karanlık” yaratacağını pek anlamasam da bunu besleyen korkuyu irdelemekte yarar var sanırım.

İrili ufaklı yüzlerce plajın olduğu bir kentte bir plajın pozitif ayrımcılık gösterilerek sadece kadınlara tahsis edilmesini ”karanlığa gidiyoruz” diye nitelemenin korkuyla beslenen yaşam dayatması olarak görüyorum.

AKP’nin ve özellikle Erdoğan’ın bazı söylemlerinden yola çıkarak kendi yaşamlarına dokunulduğunu ileri sürerek haklı olarak ”dokunma bana” diyenlerin, kendilerinden başka türlü düşünen ve yaşam tarzı benimseyen insanların hayatlarına dokunmakta bir beis görmemesine hatta bunu modern ve ilericilik olarak yutturtmasına alıştık. Onlara göre kardeşim gibi bir yaşam tarzı sürdüren kadınların önce eğitilmeleri ve rehabilite olmaları gerekiyor. Öyle ya çağdaş Türkiye’ye yakışmıyor bu görüntüler. Hem dünya bize ne der, ilerici batıya rezil oluyoruz. Bu kadınlar acilen eğitilmeli ve modern topluma kazandırılmalı! Benim derdim böyle düşünenlerle değil, en fazla asıl bunların eğitilmeye ve rehabilite edilmeye ihtiyacı var der geçerim. Benim derdim kadınlar plajına karşı çıkışı gelecekte kendi yaşam anlayışının değişeceğinin korkusunu yaşayanlarla. Her ne kadar 12 yıllık AKP iktidarında bu korkuya neden olan somut bir veri olmasa da toplumsal çatışmayı besleyen ”yaşam alışkanlıklarının değişmesi” korkusu hâlâ geçerliliğini koruyor.

Kadınlar Plajının açıldığı günlerde bir arkadaşımın bana attığı ”Beş yıl sonra karma plajların günahlılığı üzerine dem vuran bir yüzde ellilik kitleyle başetmeye çalışmayın da”tiviti buna en güzel örneklerden biridir. Bu arkadaşım gibi birçok insan karşı çıkışı kendi yaşamının dayatılarak değiştirilmesi üzerinden yapıyor. Böyle bir dayatmanın olacağını bir an için kabul etsek bile, bu bize başka insanların nasıl yaşayacağını dayatma hakkı vermez. Vermemeli. Kendi yaşam özgürlüğümüz ancak ve ancak bizim gibi düşünmeyen ve yaşamayan insanların özgürlüğünü savunmaktan geçer. Bunu savunmadığımız sürece kendi yaşam özgürlüğümüzün de bir anlamı yoktur. Karşılıklı dayatır gideriz. Ve bunun adı özgürlük değil, ”gücü yeten yetene olur.”

Horon tepilmez!

Horonun kadınlı erkekli oynanmasını caiz bulmayan Samsun Müftüsü’nün fetvası sonrası memleketin endişeli modernleri toptan tepinmeye başladı. Tepinmelerine sözüm olamaz ama horonla ilgili bir kaç kelam etmek bize düşer. Horon, benim gibi o coğrafyada büyüyen insanlar için sadece bir oyun değildir. Bütün yaşama şekil verir. Horonla yaşarız biz. Bizim için sadece horon değil, ibadettir aynı zamanda. O nedenle horon edilir, kurulur, oynanır, horona durulur ibadet sayarcasına ama tepilmez. En azından biz tepmeyiz. Ne yaparsanız yapın ama gözünüzün yağını yiyeyim sakın horonu tepmeyin. Onu ibadet sayanlar, kadınlı erkekli sadece kızlı ya da sadece erkekli oynuyor. Horona saygı lütfen…!

Doğuştan Fenerbahçeli Özgür

Soma’da yaşanan maden katliamında ölenlerin arasında 9 yaşındaki Özgür’ün babası 37 yaşındaki Gazi Osman Sümer’de vardı. Küçük yaşta büyük yük bindi Özgür’ün omuzlarına. Genç yaşta kocasız kalan annesi Selda ve 4 yaşındaki kardeşi Oğuzhan’a erkeklik yapacak. Evin yiğidi o. Bilgisayar bilmeyen annesine yardım ediyor şimdilerde. Bir de küçük kardeşine abilik. Cin gibi bir çocuk Özgür, yaşananların farkında.

ozgur

Anne Selda’nın tek dayanağı iki çocuğu. Evde koliler toplanıyor. Isparta’ya göç edecekler. Selda kocasının ölümünden sonra hiçbir bağının kalmadığı Soma’dan ailesinin yaşadığı Isparta’ya taşınıyor. Tek derdi çocuklarına iyi bir eğitim verebilmek. Onlar Babaları gibi maden ocaklarında ölmesin istiyor Selda… Yatağının üstünde Fenerbahçe örtüsü görünce saçlarını okşayarak ”seni baban mı Fenerbahçeli yaptı?” diye soruyorum Özgür’e. Cin gibi gözleriyle bana bakarak ”Yok ben doğuştan Feenerbahçeliyim” diye cevap veriyor bana. Dün gece Fenerbahçe ve Galatasaray Manisa’da Soma için oynadı. Ve ben maçı, kendi küçük ama yüreği büyük arkadaşımı hissederek izledim. Futbol adına hiçbir şeyin olmadığı maçı penaltılarla da olsa Fenerbahçe’nin kazanmasına üzülmedim. Üzülmedim çünkü uzakta bir yerde Özgür, Fenerbahçe örtülü yatağında ne adına olursa olsun mutlu uyuyacak. İşte bu noktada takımlara büyük işler düşüyor. Kazanmanın her türlü değerin üstünde olduğu bir dönemde kaybeden bir Galatasaraylı olarak Özgürlerin yatağında mutlu yattığını bilmek de güzel. Hayatı değerli ve yaşanır kılan da bu güzellikler değil mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums