Karadeniz karadur

  • 7.12.2012 00:00

 “Allah büyük ama kayık küçük” demiş Yahudi. Karadeniz’in dev dalgalarına karşı yardıma koşmak için kocaman bir yürek vardı var olmasına da kayık küçüktü. Şile açıklarında dev dalgalarla boğuşan Ukrayna bandıralı geminin imdadına yetişmek istemişlerdi. Gemi, batmadan önce SOS çağrısı yapmış, yardım istemişti. Kıyı Emniyeti’nin emrinde küçük bir kurtarma botu vardı. Evlerinden çağrıldı denizciler. Şile limanında güç bela duran kurtarma botuyla açılmak istemediler. Dev dalgalar Şile mendireğindeki kayalıkları döverek, limanda bulunan balıkçı teknelerini havalandırıyordu. Diğer yanda ise batmak üzere olan gemide 12 can vardı. KIYEM-7 botu limandan çıkmak istese de başarılı olamadı. Dalgalar denize açılmalarına izin vermiyordu. Bottaki denizciler huzursuzdu. Bunun üzerine ömrünü denizlerde geçirmiş, 30 yıllık kaptan Cemil Özben çağrıldı evinden. Cemil Kaptan tecrübesinin yanında Karadeniz’i ve dalgalarını iyi tanıyordu. Kurtarma botunun dümenine bu kez o geçti. Botta bulunan diğer üç denizci ise açılmak istemiyorlardı fırtınalı havada. İşin ucunda soruşturma geçirmek, bu soruşturma sonrasında işlerinden olmak vardı. Bindiler bota. Daha limanın ağzında dev bir dalga havada aslı bıraktı botu. Motor, durdu... İkinci bir dalga geldi bütün öfkesiyle kayalıklara çarptı botu. Kâğıt gibi parçalanan bottan denize döküldü dört denizci. Can yelekleri giymeyen denizcilerle, Karadeniz’in dev dalgaları arasında savaş başladı. Cemil Kaptan son bir umutla bir kayaya tutundu. Ölümle yaşam arasında gidip gelirken limanda bulunan balıkçılar koştu yardıma. Bunlardan biri de balıkçı Mümin Akgün’dü, uzattı elini Cemil Kaptan’a. Derken, dev bir dalga geldi. Dalgalar çekildiğinde ikisi de yoktu o kayalıkta. Denizcileri kurtarmaya giden dört kişiden sadece birisi kurtuldu. Kurtarma gemisindeki denizcilere yardım elini uzatan balıkçı Mümin’le birlikte dört kişiden geriye acılı ailelerin denize dökülen gözyaşları kaldı.

Salı günü Şile’de meydana gelen iki deniz faciasından yukarıda yazdığım gibi bir kahramanlık öyküsü çıkarabilirsiniz. Hatta yazdığınız öykünün hüznüne kapılıp ağlarsınız da. Ama o insanların neden öldüklerini sorgulayamaz, hesap soramazsınız. Hadi sordunuz diyelim, bundan bir sonuç çıkaramazsınız. Yıl içinde ölen 802 işçinin hesabının sorulmadığı, bu ölümlerin olmaması için önlem alınmadığı gibi... Denizciler kurtarma gemisine binmek istemediler. Dalgaları görüyorlardı limanın ağzını ve mendireği nasıl aştığını. Gemi küçüktü... Hatta Cemil Kaptan’dan önce gemiyi kumanda eden kaptan “bu havada kurtarılmaya çıkılmaz” diye tutanak tutmuştu. Sonra zoraki getirilen ikinci ekip bindi botaBiniş o biniş işte...

Kasım ayı içinde 82 işçi çalışırken hayatını kaybetti. Duyan oldu mu hiç? Bu işçilerin ölmemesi için “kader” demenin dışında alınan önlemler var mı? Her sekiz saatte bir, işçi ölümüne rastlanan bir ülkede yaşamak bir kader mi? Yoksa bunu sorgulayıp, bu ölümlerin olmaması için mücadele etmek mi insan gibi yaşamayı gerektirir. Hem otoyollarımız var bastın mı gaza vınnn diye akıp giden. Oralarda da kazalar oluyor insanlar ölüyor. Demek ki buraya kadarmış. İşçilik de böyle bir şey işte, çıkar gurbete, günlük yevmiye 50 lira alır... Kalır inşaatın konteynerinde çoluk çocuk. Soğuktur hava, ısınmak isterler ve zehirlenip ölürler. Bir başka yerde Samsun Eti Bakır Fabrikası’nda altı işçi 300 tonluk kapağın altında kalıp, can verir. Sonra bu ölümler birer ikişer toplanır. Aylık, yıllık istatistik olur. Yer alır gazetelerin alt köşelerinde rakam olarak. Bütün bunlar yaşanırken ölenlerin yerlerine geçecek işçiler arka sıralarda beklemektedir. Kimsenin aklına da “bu insanlar neden ölüyor” diye sormak gelmez. Mukadderat diyelim biz de...



tuncerkoseoglu@gmail.com

twitter@TncrK

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ali denizci
    Ali denizci
    14.11.2013 10:05

    Yazıda kategorik bir kesim genelleştirilmiş. Kişisel olarak Arınçı hep ayrı ve daha saygın bir noktaya koydum. Demokrat yazarlar da öyle yaptı çoğunlukla. Ekşisözlük yazarları ne kadar geneli yansıtıyor ki? Yazıda bir kesime yüklenip madalyonun öbür tarafına 3,5 satır ayırmak hoş değil. Şikayetçi herkesi aydınlık veya sözcü insanı olarak görmeyi bırakın.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums