TÜRBAN NEYİ ÖRTER

  • 28.10.2010 00:00

Türban sorunu, geçmişte tartışıldığı biçimin ötesinde çözüm noktasına gelmiş bir olgu olarak duruyor karşımızda. Bir baş örtüsünün tabulaştırılıp, devlet eliyle yaşatılan bir zulme dönüşmesinin sayısız örneklerini yaşadığımız bir süreci geride bırakıyor gibiyiz. Her türlü siyasal istismara açık bir örtü, kaldırıp attığımızda aslında üzerini örttüğü tüm ihlalleri ortaya çıkaracak bir fırsat da aralıyor bize.

  28 Şubat post-modern darbesinin ardından başı örtülü kızların üniversite kapılarından içeri sokulmaması, darbe hazırlıkçıları tarafından aslında ne Laiklik ne de Şeriat ekseninde ele alınmaktaydı. Zira, laik devletin asli görevi siyasal ve dinsel kimliklerini gizlemeden öğrenim görmek isteyen bireylerin bu hakkı kullanmalarını kolaylaştırmaktan başka bir şey değildi. Darbe planlayıcıları, başta Kürt sorunu olmak üzere işsizlik, yoksulluk ve yaygın insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir süreçte yapay gündemler oluşturarak, bu gündemler etrafında kümelenen bir toplumsal yapı inşa etmek istemişlerdi. Cumhuriyet’in temel kazanımlarından olan Laiklik’in, şeriat örgütlenmeleri eliyle ortadan kaldırılmak istendiğini yaygın bir biçimde propaganda eden Kemalist-Laikçi cephe, statükocu-darbeci politik müdahaleyi meşrulaştırarak egemenliklerini pekiştirmek istemişti.

  Üç beş kızın başındaki örtüye el atarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalışan garip bir çabadan, ülkenin gerçek gündemlerine çözüm arayacağımız günümüz gerçekliğine geliyoruz nihayet. Türbanı; toplumsal kanamalarımızın bu gizli örtüsünü bir kez kaldırdığımızda, kardeş kanının aktığı güncel bir yarayı, yani Kürt sorununu daha net görebileceğiz.

  Başörtüsü sorunu, devletçi bürokrasi ve Kemalist yüksek yargı tarafından, yıllarca nasıl istismar alanı haline getirildiyse, bugün benzer bir tehlikenin AKP üzerinden geliştiğini görebilmek mümkün. Toplumsal gelişmişlik düzeyimiz, türban meselesini çözebilecek bir olgunluğa geldiği gibi, son referandumda ortaya çıkan % 58’lik ortak irade, türbanı artık bir sorun olmak yerine çözümünün sağlandığı bir sürecin inşâ edilmesine verilen açık bir güvenceydi. Bu andan itibaren, başta Başbakan olmak üzere AKP yönetimi, türban üzerinden yürüyen polemiklerden özellikle kaçınarak, meseleyi çözecek yasal düzenlemeleri hayata geçirmeliydi.

  Şimdi hükûmetin ivedilikle yapması gereken, bir yandan devletin din, inanç ve giyim-kuşam üzerindeki vesayetini ortadan kaldıracak düzenlemeleri getirmek, diğer yandan aile ve toplumun çocuklar üzerinde kurmaya çalıştığı bağnazlığı meşru kılacak baskılara karşı koruyucu tedbirler almak.

  İlköğretim çağındaki çocukların aile fertleri tarafından başını örtmeye zorlanmasına karşı, başbakanın derhal bir açıklama yaparak toplumsal gerilimi yatıştırması, aile ve toplumun baskıcı yanının devletten daha ağır bastığı ve genel anlamda ailenin otokratik niteliğe sahip, anti-özgürlükçü karakterine dönük bir tedbir alma tutumu anlamına da gelecektir.

  Zira, bilimsel olarak 18’in altındaki her yaş çocuktur ve çocuk ancak, 18 yaşını doldurduğunda kendini başkalarından ayıran bilişsel, duygusal ve davranışsal özgünlükler edinir, kişilik kazanır ve irade sahibi olur. O yaşa kadar dışsal etkenlere karşı korumasızdır ve bu etkenlere göre şekil alır.

  Tüm dinsel inançlarda ergenlik yaş sınırlamasının 18’in altında olması karşısında ölçü alınması gereken mutlaka, insan hakları ve evrensel hukuk normlarında yer alan çocuklara özgün tanımlar ve düzenlemeler olmalıdır. Keza, uluslararası toplumsal düzenlemeler, ailenin negatif kişilik ya da irade kazandıran yaklaşımlarına karşı çocukları korumaya alır ve koruma görevi ve sorumluluğu da devlete verilir.

 

  Sonuç olarak;

 

1-      Devlet, din ve ibadet faaliyetini topluma devretmeli. Bu çerçevede oluşturulan resmî kurumların görevi sonlandırılmalı.Tüm inançlara aynı mesafede durmalı.Toplum, din ve ibadet faaliyetini kendisi örgütlemeli. Hükûmet, tüm inanç gruplarına eşit duyarlılıkla olanak sağlamalıdır.

2-      Devlet türban bağlama dahil, giyim-kuşam üzerindeki tüm baskılara son vermelidir. Bireylerin kültürel, dinsel, etnik v.s özelliklerini yansıtan simgelerle kendilerini ifade etmeleri ve öğrenim görmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

3-      Toplumsal kişilik ve irade sahibi olma süreci tamamlanmadan, çeşitli ikna ve zor araçları devreye sokularak, çocukların aile ve dinî inanç gruplarının belirlediği giyim ve davranış kalıplarına sokulmasına karşı koruyucu tedbirler alınmalıdır.

4-      Son olarak, türban sorunu üniversitelerde yaşanan tek sorun değildir. Yükseköğretim kurumlarında yaşanan tüm sorunlar; YÖK’ün kaldırılması, başta Kürt dili olmak üzere ana dilde eğitim olanaklarının sağlanması, eğitimin bilimselliğinin yeniden düzenlenerek bilimsel tez üretiminde dünyanın en gerilerinde olan konumumuzun yükseklere çıkartılması, eğitimde yönetim süreçlerinin değiştirilerek üniversitelerin aslî unsurları olan öğrencilerin üniversite yönetiminde doğrudan temsil edilmelerinin sağlanması, harç sorunları, yurt sorunları, mediko-sosyal sağlık hizmetleri ile spor ve kültür kompleksleri sorunları ve polisler ve özel güvenlik birimleri eliyle oluşturulmaya çalışılan, üniversitelerin özgürlükçü yanıyla hiç bağdaşmayan baskıcı yönelimler, üniversitelerde yaşanan sorunların aslında sadece türbandan ibaret olmadığı gibi, yüksek öğretimde kapsamlı bir reform paketinin devreye sokulması gerektiğini göstermektedir.

 

 tuncay_t_@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums