ISPARTALIYANLAR VE KORDON’DAKİ KONAK

  • 10.01.2016 00:00

 Ispartalıyanlar İzmir’in tanınmış ailelerindendir. Bu yazı bu aile ve Kordon’da yaptırdıkları konağın başından geçenler üstünedir. Ispartalıyan konağı bugün “İzmir Atatürk Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Önce, önde gelen bireyleri üzerinden aileyi tanıyalım:

Ispartalıyan ailesi halı ticaretiyle uğraşır. Özellikle Isparta, Kula, Uşak ve Gördes’te dokuttuğu halıları  Avrupa’ya satar. İşyerleri Zeytun Çarşısı’ndadır (1). Zenginliğin kaynağı ticarettir, ama ünlenmeleri sadece zenginlikten gelmez. Aile büyüğü Agop Ispartalıyan, 1876’da Meşrutiyet ilânı ertesinde toplanan ilk Meclis’e Aydın, Saruhan ve Menteşe vilayetleri adına giden İzmirli mebuslardan biridir.

Eşit haklı anayasal düzenden hoşnut olmayan ayan-eşraf  İslâm ileri gelenleri Sultan Abdülhamit’e baskı yapıp, Meşrutiyet’i askıya aldırınca, Agop Efendi İzmir’e, işinin başına döner gelir ve on dokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru girdikleri halı işini hızla büyütür. 1875-1880 Yıllarında  Kordon’da, Bella Vista’da (şimdi Gündoğdu) büyük bir konak yaptırır. Konak arka avlusuyla Paralel Sokak’a (şimdi İkinci Kordon) kadar uzanır.

Yirmiyi aşkın odası ve geniş salonuyla pek çok İzmirlinin ağırlandığı konağın baş konuğu Aydın valiliği yaptığı sırada Hüseyin Avni Paşa’dır. Paşa da bir Ispartalı olduğundan, yakın dostu Agop Efendi’yle Isparta ağzıyla Türkçe konuşmanın keyfinden midir nedir, sıkça bu Konak’ta kalır. (2)

Agop Efendi çok zengindir, ama “kendine Hıristiyan” değildir. Kardeşi Hovhannes ile birlikte ticarette kazandığıyla İzmir Ermenilerine eğitim ve sağlık konularında el uzatmaktan geri durmaz. Ermeni Mahallesi’nde 1801’de inşa edilen ve İslâm millet yoksullarına da kucak açan Surp Lusavorçyan Hastanesi 1879’da onun ve kardeşi Hovhannes Ispartalıyan’ın bağışlarıyla yenilenir. Ermeni milleti onlara minnetini göstermek için hastane avlusuna heykellerini diker. (3)

Babadan Oğula

Kanun-ı Esasi 1908’de yeniden yürürlüğe sokulduğunda, bu kez oğul Istepan mebus seçilir. Az ve öz konuşan biridir ve mebusluğu süresince verdiği sadece iki önerge vardır. Birincisi  “Uzak Anadolu vilâyetleri halkının durumlarının iyileştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması” (4) hakkındadır. 25 Şubat 1909’da Meclis’in on dokuzuncu oturumunda madde madde okunan önergede şunların ivedi olarak yapılmasını istenir :

1-     Halkın zorbalara (mütegallibin) vermek ve ödemek zorunda olduğu çeşitli vergilerin kaldırılmasıyla, zorbaların hizaya getirilmesi.

2-     Adalet düzeninin tamamlanması.

3-     Hamidiye Alayları’nın düzeltilmesi ve temelden kaldırılması.

4-     Müslüman olmayan halktan da asker alınmasına ilişkin yasa tasarısının bir an önce incelenip uygulanması.

5-     Ülkelerine dönen Osmanlı göçmenlerinin gasp edilmiş emlâk ve arazilerinin kendilerine geri verilmesi.

6-     Vergi borçlarının affı.

7-     Rumeli Vilâyatı Selasesi’ne (Selanik, Kosova, Manastır-tu) uygulanan vergi (aşar), jandarma ve köy bekçileri usullerinin Anadolu vilayetlerine de uygulanması.

8-     Yüksek okul bitiren memurların uzak vilâyetlere de atanmasına çalışılması ve bu memurların yakın vilâyetleri tercih etmelerine izin verilmemesi.

9-     Uzak vilâyetlere satılan hububat vergisinin iki seneye kadar kaldırılması ve bazı ekonomik önlemlerin alınması.”

İkinci önerge daha sonra verilmiş olsa da, daha önce, 19 Şubat 1908 tarihinde okunmuştur ve “Osmanlı memleketlerindeki yabancılar hakkında alınması gerekli önlemler” (5) hakkındadır. Beş maddelik önergenin ilk iki maddesinde  şu sözlerle “kapitülasyonlar” eleştirilir:

1-     Yabancı şirketlerin esas yasa ve ayrıcalıklı haklarını incelemek amacıyla Meclisi Mebusan tarafından özel bir komisyon oluşturulması.

2-     Sözü edilen hak ve ayrıcalıkların değiştirilmesi kabul edilmese bile, devletin gücüyle ilgili olanları yürürlükten kaldırmak…

Her iki önergesinde Meclis’in öncelikle ele almasını istediği maddeler, Istepan Efendi’nin Osmanlı halklarının ve devletinin çıkarları için titizlendiğini gösterir. Istepan Ispartalıyan, Ocak 1911’de Meclis’in feshine kadar mebusluk görevini sürdürür.

Son Kuşak Ispartalıyanlar

1908 Yılında İzmir’de “Ispartalı Biraderler, Yervant Ispartalı ve bir de T.Ispartalıyan ve C. Ispartalıyan biraderler” diye üç tüccar vardır(6). İkinci Kordon’la Eski Balık Pazarı, diğer adıyla Saklı Cadde arasında kalan bir büyük han ve ayrıca iki Kordon’a da cephesi olan iki han sahibidirler. İkincisi ünlü demir-çelik fabrikatörü İsigonislerin makine sergisiyle duvar komşusudur. Macedonya, Rumeli ve Kidonya otelleri de bu sıradadır (7).

Bu varlıklı halleri, Ispartalıyanların halı ticaretinde tekel olduğunu düşündürebilir. Oysa bu alanda ciddi rakipleri vardır.  Örneğin Silikciyan, İspencyan ve Kahyayan adlı halı tüccarları Ispartalızadelere karşı birleşir, ona karşı İzmir merkezli bir “Ermeni Şark Halıları  İmalat ve Ticarethaneleri” adıyla ortaklık oluşturur (8); İstanbul, Selanik Kayseri Sivas’ta şubeler açarlar, ama nafile, baş edemezler Ispartalıyanlarla. Orta Asya’dan, Sincan’dan yün ve ipek halılar getiren Baltazanos da, İran halısı ticaretiyle ünlü Lambiki Konstanidi ve Koroni de baş edemez  bu rakiple; hele ilk halı fabrikasını kuran Polidoru (9) hiç baş edemez. Makine halısı tezgâhta dokunanın yerini tutamaz çünkü.

Birinci Dünya Savaşı, İzmir’de ekonomik canlılığın hızını kesse de, savaş ertesinde Ispartalıyan halıları için Avrupa pazarı yeniden açılmaya başladığı sırada,  9 Eylül 1922 günü İzmir, Ankara Hükümeti kuvvetleri tarafından geri alınır ve 1915 “Tehcir Kanunu” hışmından kurtulabilen İzmir Ermenileri, Rumlarla birlikte göçe zorlanır. “Örfi-idare” (sıkıyönetim) bildirilerinden anlaşıldığı üzere, 18-45 Yaş arası Ermeni ve Rum erkekler kamplara gönderilmek üzere toplanır ve kalan çocuk, kadın ve yaşlıların da memleketi terk etmeleri emredilir (10). Terke zorlanan diğerleri gibi Ispartalıyanların da taşınır ve taşınmaz bütün malları “emvali metruke” (terk edilmiş mallar) olarak adlandırılacaktır artık!

 “Emvali metruke”ler ilk günlerde “ganimet” olarak kapanın elinde kalır ve bu durum Ankara’da, Meclis’te uzun tartışmalara yol açar. (11) Ispartalıyan konağı da “ganimet”tir, ama kimseye kaptırılmamış, “milli emlâk” defterine kaydedilmiş bir “ganimet.”  

İçindeki nadide eşya ve halılarıyla “terk edilmiş” konağın; “Tüm zemin kat tabanı büyük boy mermer plakalarla döşelidir. Salonda yerde 34,5 m²lik Uşak halısı, sağ ve sol nişlerde mermer heykeller, büyük kristal ayna … vardır. Sağ ve soldaki odada ve küçük salonda 19. yüzyıl stili nefis şömineler vardır. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında aplik görevi yapan 2 adet tunç şövalye heykelciği vardır…”(12) Şövalyeler ve şömineler konağın ayrılmaz parçaları, Uşak halısı ise Ispartalıyan sülâlesinden kalan bir “acı” hatıradır büyük olasılıkla!

Hoş Gelişler Ola Gazi Paşa!

Atatürk, 12 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi için geldiğinde bu evde ilk kez konaklamış, toplantılarını ve kişisel çalışmalarını burada sürdürmüştür. Kongre bitiminde Karargâh taşındıktan sonra hazine, binayı Naim Bey’e (Naim Palas) otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır.”(13)

“Kurtuluş”tan altı ay sonra “Ulu Önder”in ağırlanabildiği yer dayalı döşeli olsa gerektir. Yani diğer pek çok ev, köşk, konak gibi içi boşaltılamamıştır (14).

 “16 Haziran 1926'da İzmir'e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas'ta kalmıştır.” Atatürk çok beğenmiş olmalı ki, “13 Ekim 1926'da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak Atatürk'e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e her gelişinde hep bu evde kalmıştır...” (15)

Burada karanlıkta kalan bir nokta var: “Terkedilmiş mallar”ın talandan arta kalanları, idare tarafından, şahıslara “müzayede” ile satılır ya da kiralanır, ya da, merkezi yönetim ve belediyeye ihtiyacına göre tahsis edilebilir. Ispartalıyan konağı belediye tarafından satın alındıysa, kaç paraya satın alınmıştır? Yok, gösterilen ihtiyaca dayanarak belediyeye verilmiş ise, İzmir Belediyesi ne tür bir ihtiyaç belirterek almıştır bu konağı? 

Binanın tapusu “Ulu Önder”in üzerine yapıldıktan sonra, iç mekânlar yeniden işlevlendirilir: “1.katta Atatürk'ün kullanım odaları bulunmaktadır. Bunlar: Toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, bekleme-kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyodur. Toplantı salonunda ortada yeşil çuhalı rulet masası ve etrafında 12 adet Cosmos marka sandalye yer almaktadır. Salon duvarlarına dayalı 10 adet küçük boy maun sandalyelerin arkalıklarındaki çini plakalar üzerinde Shakespeare'nin eserlerinden kimi sahneler canlandırılmıştır. Yatak odasında maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır. Yatak odaları günün modasına göre döşenmiştir. Kütüphanede Fransızca bir ansiklopedi bulunmaktadır. Çalışma odasında meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk'ün kullandığı yazı takımı vardır. Odalar bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlıboya tablolarla süslenmiştir…” (16)

 

Altı yıl sonra eski Ispartalıyan konağı, yeni sahibinin adıyla Mustafa Kemal Atatürk’ün konağı bir kez daha şehir meclisi (belediye meclisi) gündemine gelir. Belediye başkanı Dr. Behçet Uz Daimi Encümen’den gelen mazbatayı okur:

      Başkan: “Gazi Konağı mefruşatına dair 1500 liralık tahsisat münakalesi için” daimi encümen mazbatasını okur:

      “Gazi hazretlerinin konaklarında evvelce satın alımı tamamlanmayan yatak takımlarının noksanlığı dolayısıyla her an için kullanıma hazır şeklinin korunması amacıyla tamamlanması gerekli olan ve bayii ile anlaşılan eşyanın satın alınması için 1500 liralık ödeneğe ihtiyaç bulunduğuna ve bütçenin, misafir ve ziyaretçi ağırlama tertibinde halen mevcut olan ödeneğin yetmeyeceğinin anlaşılmış olmasına dayanarak söz konusu bu iş için 1500 liralık ödenek eklenmesini gerektiği için, sigorta şirketlerinden tahsil olunan itfaiye payının bütçede kabul edilen 20000 lira olduğu halde 27 Nisan 932’ye kadar 15,177,75 lira fazlasıyla, 37,177,75 lira tahsilat vuku bulmuş olduğu için söz konusu fazlalıktan … 1500 lirasının misafir ve ziyaretçi ağırlama tertibine ek ödenek olarak konulması konusunun görüşülmesine ilişkin belediye başkanlığının 30/4/932 tarih ve 5031 no’lu yazısı incelenerek ve gereği görüşülerek, konunun ilgisi dolayısıyla görüşülmesi ve gereğinin karara bağlanması için evrakının takımıyla şehir meclisi sayın heyetine sunulmasına” karar verildiği yazar mazbatada (17).

      Atatürk, “İzmir”in kendisine hediye ettiği bu konakta, İzmir’e yaptığı yedi ziyarette toplam 35 gün kalmıştır (18).

      Fedakâr İzmir

Elbette İzmir halkı “Ulu Önder”i için hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz. Ancak, belediye bütçesinden ayrılan parayla satın alınmış ve belediye meclisi kararıyla “tapusuyla” hediye edilmiş bir evin altı yıl sonra yatak takımının yine belediye bütçesinden karşılanması gariptir. Üstelik şehir bütçesi çok kısıtlıdır ve hayati ihtiyaçlar karşılanamamaktadır.

İlginç tesadüf, “yatak odası mefruşatı” kararının alındığı oturumdan bir öncesinde İzmir Valisi Kâzım Paşa’nın bir mektubu okunmuştur. Şöyle yazar vali paşa:

“… Halka hakkıyla faydalı olabilmeyi sağlayacak esasları tespit ve bu esasları göz önünde bulundurmak ve başarmakla belediyeleri görevli kılmış olan kanunlarımızın emirleri incelenirse, belediyemizin yapmakla görevli olduğu şeylerin en esaslılarını bile yapamadığı görülür… En doğal ve zorunlu sayılabilecek olan akıl hastaneleri, hastaneler, dispanserler, doğum evlerimiz yoktur… Bu kurumların belediyece tesis edilmemiş bulunuşunda kanuna uygunsuzluk olduğu görülür… Belediye hekimlerinin… esnafın belirli denetimlerini, gıda maddelerinin sağlığa uygun olmasını sağlamak gibi en esaslı ve sayılı görevlerinden birini tamamen yerine getirememek durumuna düştüğünü söylemek bile gereksizdir…. Belediyemiz  hekim kadrosunun yetersizliği ve mevcut hekimlerin sağlık denetimlerine bile yetişemedikleri meydanda olmakla beraber, fakir halkın muayeneye, tedaviye muhtaç hastalarının ihmali doğru görülmeyerek mevcut hekimlere bir de adeta dispanser muayeneleri görevi yüklenmiştir… Bunun içindir ki belediyenin mevcut sağlık ve hayır işleri kadrosunun… genişletilmesi zorunluluğuna dikkat çekiyoruz… Binlerce fakir hastaların dertlerine çare bulunmasını sağlamak için; En aşağı iki üç tane dispanser kurulmasını; Çocuk Yuvası kadrosunun genişletilmesini;.. Salgın hastalıklar istilasına mani olan… tebhirhane (tütsüleme evi) inşası için,  bu seneden itibaren mümkün olan ödeneğin ayrılmasını gerekli gördüğümü belirtmek isterim efendim. 27/4/932” (19)

Üstelik meclisin üçüncü oturumunda  Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz parasızlık derdiyle sızlanmaktadır:

Geçen gün yağan yağmur yaz yağmuru olduğu halde yine bir çok lağımlarımızı patlatmıştır, her sene zararımız artmaktadır. Buna rağmen önümüzdeki sene için bütçemize bir şey koymak imkanını bulamadık… bütçede görüleceği gibi lağım için ancak altı bin lira kadar bir para koyamadık… İlk tedbir olarak 70 bin lira lazımdır…” (20)

İzmir’e hastane, dispanser lâzımdır, hekimler lâzımdır, kanalizasyon ve yağmur suyu tesisatı lâzımdır, ama kasada para yoktur. Yine de “Gazi Paşa Konağı” için masraftan kaçılmaz!

“Atatürk’ün vefatı üzerine, ev kız kardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla intikal” eder ve 25 Eylül 1940'ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere” (21) bir kez daha satın alır!

İzmir şehri, 1926’da satın alıp sağlığında Atatürk’e “hediye” ettiği Ispartalıyan (ya da son sahibinin adıyla Takfor Efendi) Konağı’nı, Atatürk’ün ölümünden sonra, 1940’ta, bu kez de varisinden satın alır ve merhum Ata’sına “Atatürk Müzesi” olarak bir kez daha hediye eder.

Dipnot:

1)     Engin Berber, “İzmir 1876-1908, Yunanca Rehberlere Göre Meşrutiyette İzmir”, s.53

2)     The “Loyal Nation” and Its Deputies. The Armenians in the First Ottoman Parliament, Elke Hartmann, s.199

3)     4.Tarih İncelemeleri Dergisi XXIX / 2, 2014, 405-443 “Cumhuriyet Öncesi Dönemde İzmir Hastanelerinin Mekânsal Gelişimi, Didem Akyol Altun

4)     “Anadolu vilâyatı baide ahalisinin ıslahı ahvaline dair takrir”, TBMM Zabıtlar, c002  39,  s.224;225 

5)     “Memalik-i Osmaniyenin müessesatı ecnebiye hakkında ittihazı muktazi tedabire dair takrir”, TBMM Zabıtlar c002,  39, s. 224

6)     CHARLES Edouard Goad, 1905 tarihli İzmir Sigorta Haritaları , İzmir Milli Kütüphanesi

7)      age

8)     age, index.

9)     Engin Berber, “İzmir 1876-1908, Yunanca Rehberlere Göre Meşrutiyette İzmir, s.111

10) 18 Eylül 1922, 5 No’lu Beyanname ve 2 Ekim 1922 7 no’lu beyanname. Ahenk (İzmir) gazetesi.

11) TBMM Gizli Oturum Tutanakları 11.9.1922; 29 Kasım 1922;  25 Kasım 1922; 7 Aralık 1922,

Ayrıca bkz. “Büyük İzmir Soygunu” Talât Ulusoy, https://yuzlesmeatolyesi.wordpress.com

12)  http://www.kultur.gov.tr/izmir ataturk-muzesi

13)  http://www.kultur.gov.tr/izmir ataturk-muzesi

14)  Bkz. “Büyük İzmir Soygunu” Talât Ulusoy, https://yuzlesmeatolyesi.wordpress.com

15) Atatürk’ün İzmir Ziyaretleri ve Kaynakçalı Kronolojisi, Latif Taşdemir

16) http://www.kultur.gov.tr/izmir ataturk-muzesi

17)  İzmir Belediyesi Şehir Meclisi toplantısı, 1932 Nisan zabıtname defteri, 6. Oturum s.13

18)  Atatürk’ün İzmir Ziyaretleri ve Kaynakçalı Kronolojisi, Latif Taşdemir

19)  İzmir Belediyesi Şehir Meclisi toplantısı, 1932 Nisan 5. Oturum zabıtname defteri, s.2-3

20)  İzmir Belediyesi Şehir Meclisi toplantısı , Nisan 1932 /3.Oturum zabıtname defteri,,s.19

21) http://www.kultur.gov.tr/izmir ataturk-muzesi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    9.01.2015 01:24

    "islam barisi, merhameti, akli emrediyor"...iste sorunun asil sebebi bu yanlis sani. Tarihi dikkatlice okuyun. islamin da hristiyanligin da katliam ve ganimetle yayildigini goreceksiniz. Hz. Muhammedin hayatini okuyun. Ayrintisi ile yazilmistir esir aldigi erkeklerin kellesini kestigi, kadinlari cariye, kole yaptigi, kendisine ait olmayan mallara el koydugu. Benim dinimden olmayan cennete gidemez, kafirdir diyen bir inanc nasil baris, merhamet, akil emredebilir? Ayirim, zulum, nefret; dinin ozeti budur. Totaliter bir zihniyettir. Tek tip insan uretmektir amac. Benim inancim dogru, seninki yanlis diyen zihniyet. Din dersi zorunlu ders olacak, kadinlar itaatkar olacak diyen zihniyet. Son 20 senede de muslumanlarla hristiyanlarin arasindaki dusmanlik astronomik olarak artti. Musluman ulkelerin cogunda gavur olarak yasamak akil kari degil, hatta degisik mezhepten azinlik olmak bile tehlikeli. Avrupada da musluman azinliga karsi duyulan tedirginlik giderek korkuya, nefrete donustu. Bu iki dinin birbiri ile ic ice yasamasi bu devirde iyi fikir degil.

  • Mourat
    Mourat
    10.01.2015 01:25

    2000li yillarda bile insanlarin zekalariyle alay edercesine "Islam baris dinidir" palavrasini yutturmaya caliyorlar. Kurani acip okursaniz, Islamin siddet dini oldugunu hemen anlarsiniz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums