Ekonominin başına kim gelecek

  • 20.11.2015 00:00

Seçimlerin ardından en çok tartışılan konu ekonominin başına kimin geleceği oluyor. Aslında merak edilen şu; bu enkazı kimin kaldıracağı. Çünkü son üç yıldır ekonomi Türk Lirası bazında ortalama yüzde 3 oranında büyüdü. Ama dolar bazında yüzde 14,2 oranında küçüldü. Yani milli gelir 822 milyar dolardan 705 milyar dolara düştü. Sansürsüz Orta Vadeli Program’a göre; 2016 milli gelirinin de 693 milyar dolara düşeceği görülüyor. Bu arada Türkiye’nin toplam dış borcu 405 milyar dolara yükseldiği için dış borç/ milli gelir oranı da yüzde 43’ten 57,4’e yükseldi. Bir de Türkiye’nin dış borçların önümüzdeki bir yıl içerisinde anapara ve faizini ödeyebilmesi için Merkez Bankası verilerine göre tam 170 milyar dolar bulması gerekiyor. Bu arada döviz kazancının asıl kaynağı olan ihracatın da on aydır üst üste gerilediğini hatırlatalım. Çünkü yıl hedefi 173 milyar dolar olan ihracat 143 milyar dolara geriledi. İşte ekonomide durum böyle.

Şimdi gelelim “bu enkazı kimin kaldırabileceği” sorusunun cevabına…

Önce zengin ülkelerin durumuna bakalım. Amerikan eski Hazine Bakanı Larry Summers’a göre zengin ülkeler “secular stagnation” yaşıyacak. Nobelli iktisatçı Paul Krugman da bu görüşü destekliyor. Yani zengin ülkeler uzun vadede (secular) düşük büyüme, boş kapasite ve işsizlikle (stagnation) karşı karşıyalar.

O hâlde dışarıda durum böyle olunca, Türkiye’nin önceliği, ithal ürünlerin ikame yatırımları olmalı. Nedir bunlar? Türkiye’nin ithal ettiği imalat sanayi ürünlerinin ikame yatırımlarına destek verilmeli. Bunun yanında tarım ürünleri ve tarıma dayalı sanayi hızla canlandırılmalı. Özellikle tarım altyapısı kamu harcamaları içerisinde yoğunlaşmalı. Bunların bütçede kaynağı da var. Artık Türkiye’nin 2016’da 39,6 milyar lira tutarında yüksek tutarlı faiz dışı fazla ayırmasına gerek yok. Tarım altyapısına dönersek, tarımsal üretim için en önemli altyapı projeleri olan Konya Ovası Sulaması Projesi ve GAP derhal tamamlanmalı. Böylece elde edilecek ilave tarım ürünleriyle enflasyon gelişmekte olan ülkeler için uygun düzey kabul edilen yüzde 4 düzeyine geriletilmeli. Çünkü enflasyonu artıran en önemli kalem bu ülkede gıda ürünleri olduğundan, gıda arzı artmadan, enflasyonun gerileyemeyeceği açık bir gerçek oluyor. Dolayısıyla enflasyon düşmeden iç faizler gerileyemeyeceği için paranın maliyeti hep yüksek kalacak. O hâlde yüksek maliyetli finansman nedeniyle büyüme hızının düşük, işsizliğin yüksek olacağını söyleyebiliriz.

Kısaca, lüks AVM, lüks konut inşaatıyla oyalanıp vakit geçirmenin ekonomiyi küçülttüğünü gördük. Bu yol çıkmaz sokak. O hâlde işin başında ekonomik kaynakları dış ticarete konu malların üretimine yöneltecek cesur bir ekonomi yöneticisinin olması şart. Aksi takdirde bu enkaz kalkmaz.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.