- 1.10.2014 00:00
Son dönemin moda söylemi “şükürler olsun” oluyor.
Niye böyle bir tespit yağıyoruz?
Yapıyoruz, çünkü benzeri ülkeler yüzde 6 oranında büyürken biz 2,1 oranında büyüyoruz. İktidar sahipleri “şükürler olsun yüzde 2,1 oranında büyüdük” diyorlar. Ya büyümeseydik ne olurdu ya getiriyorlar işi. Ardından dünyada enerji fiyatları hızla gerilerken doğalgaza, elektriğe zam yapıyorlar “şükürler olsun yüzde 9 zam yaptık” diyorlar. “Ya yüzde 20 zam yapsaydık ne olacaktı”ya getiriyorlar bu tutarsız zamları.
Gelelim “şükürler olsun”un ne anlama geldiğine...
“Şükürler olsun” ruhani bir kavram olmakla birlikte günlük yaşamda “bulduğunla idare et” anlamına geliyor. Örneğin bir babanın çocuklarına “bugün akşam yemeğinde ekmek ve bulgur pilavı var. Allaha şükürler olsun bize bu nimetleri verdiğine” diyerek, şükretmesi hemen bütün tek tanrılı dinlerde imanın da gereğidir. Ve bu, insanda güzel duygular uyandırır. Bu arada çocukların, babaya “niye herkes bonfile yerken bize bulgur pilavı” diyerek sormasını da engeller.
Peki, vatandaşa sürekli şükür edin diyen iktidar sahipleri kendisi şükür etmeyi biliyor mu?
İşte sorun burada. İktidardakiler hiç şükür etmiyorlar. Ankara’da pek çok kamu binası dururken, şükürler olsun bu binayı bulduk diyeceklerine kendilerine saray yaptırıyorlar. Pek çok makam uçağı varken şükürler olsun bu mevcut uçağa binelim diyeceklerine yeni uçak ithal ediyorlar. Devletin tam 1 milyar dolarını, fabrika yaptıracaklarına saraya, ithal uçağa yatırıyorlar.
Yine Amerikan başkanları 150 dolarlık Timex marka kol saati takarken bizim bakanlar mevcut saatlerine şükretmeyip, 350 bin dolarlık Patek Philippe kol saati takıyorlar. Yani vatandaşa sen şükret, bulduğunla idare et deniyor. Ama iktidar sahipleri bulduklarıyla yetinmeyip, kendilerine sağlanan büyük olanaklara şükretmeyip sürekli lüks tüketim yapıyorlar. Anlayacağınız “ele verir talkını kendi yutar salkımı” durumu yaşanıyor. İşte bu nedenle yeni Türkiye’nin ekonomisine bundan böyle “şükürler olsun ekonomisi” diyoruz. Yeni ekonomi modeli işte bu.
***
Engin Ardıç’ın İsrail sevgisi
Namaz kılmaz, oruç tutmaz, yaşı gelip geçtiği hâlde Hacca da gitmeyen hem ateist hem İslamcı, Cem Uzan’ın Star gazetesinde 2002 yılında dönemin siyasetçilerine orço Abdullah, pezo Vecdi, hibino Recep, beşlik Bülent, tekerlek Abdüllatif gibi sıfatlar takan paralel Engin Ardıç, Mehmet Emin Karamehmet’in Akşam gazetesinin 17.07 2006 tarihli nüshasında, “İsrail’e niçin kızıyorsunuz?” başlıklı yazısında bakın neler söylüyor:
“Ne zaman ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bilmem kaç sayılı kararı uyarınca İsrail işgali altında bulunan...’ falan gibi lafları duysam benim de nevrim döner.
Birkaç basın kaşalotunun ekmek parası kazanmayı sürdürmesinden başka bir işe yaramaz bu haberler...
Bu savaşın bitmesi için İslam dünyasının ‘İsrail devletinin varlığını kabul etmesi ve bir daha da tartışma konusu yapmaması’ gerekmektedir. İsrail, Lübnan devletiyle savaşmıyor. Terörist dincilerle savaşıyor. Senin için PKK neyse, İsrail için de Hizbullah aynı şey. Biz yapalım ama İsrail yapmasın... Hadi yürü be...
Musul ve Kerkük bizim olsun mu? Olsun abi. Viyana’yı da alalım mı? Alalım abi. Turan İmparatorluğu da kuralım mı? Kuralım abi. Ama İsrail almasın tepe mepe.
Neden? Çünkü din kardeşlerimiz mağdur oluyorlar.”
İşte 2006’da bunları söyleyen Engin şimdi İsrail düşmanı oldu. Terörist dediği Hizbullah’ı yere göğe sığdıramıyor. Kol kola geziyor onlarla. İşte yeni Türkiye’nin yazarı Engin Ardıç bu. Nereden nereye Engin.
Yorum Yap