- 28.05.2014 00:00
Merkez Bankası borç verme faiz oranlarını yarım puan azaltınca faiz tartışması yine alevlendi. Başbakan, Merkez’e “sen dalga mı geçiyorsun” dedi. Merkez ‘de “siyaseti gerersen bu iş böyle olur” türünden bir cevap verdi.
Gelelim tartışmaya...
Tartışılan şu; en aktif Hazine tahvili faiz oranları yüzde 9’un altında seyrederken Merkez’in borç verme faiz oranı yüzde 11,5 düzeyinde bulunuyor. Yine Merkez’in bir haftalık repo faizi yüzde 9,5 oranında tutuluyor. O hâlde Merkez’in politika faizleri, hem tahvil faiz oranlarının üzerinde hem de yüzde 6,6 olan enflasyon hedefinin üzerinde kaldığını belirtelim.
Peki, böyle olunca ne oluyor?
Böyle olunca kredi faiz oranları küçük ve orta büyüklükteki şirketler için yüzde 22’ye ulaşıyor. Tabii pahalı para yatırım maliyetlerini çoğalttığından yatırımlar duruyor. Büyüme hızı azalıyor. İşsizlik artıyor. İşin sadece bir yanı bu oluyor.
Gelelim yüksek faizin neden çıkmaz sokak olduğuna...
Sermaye hareketlerinin serbest olduğu, açık bir ekonomide, enflasyondan arındırılmış faizler ya da reel iç faizler, küresel reel faizlerden yüksek seyrediyorsa ülkeye sıcak para giriyor. Ve sıcak para girişi ülke parasını değerlendiriyor. Böylece o ülkenin satın alma gücü artıyor. Buna bağlı olarak tüketim çoğalıyor.
Tabii bu arada ülke parası değerlendiğinden ithalat kârlı hâle geliyor. İhracat kârlı olmaktan çıkıyor. Dış ticarete konu olmayan malların üretimi çoğalıyor.
“Hangi mallar bu dış ticarete konu olmuyor” diyerek sorarsanız lüks konut, lüks otomobil, lüks lokanta, lüks devlet daireleri, lüks alışveriş merkezleri gibi malları sayabiliriz. Bu arada kârlı olmaktan çıktığı için dış ticarete konu olan malların üretimine yönelik yatırımlar azalınca, ihracat azalıyor,ithalat artıyor, dış ödemeler dengesi bozuluyor. Cari açık çoğalıyor. Anlayacağınız açık bir ekonomide reel iç faizler, küresel reel faizlerden yüksek olunca ülke sürekli ürettiğinden fazla tükettiğinden cari açık kronik hâle geliyor. Hemen unutmadan Türkiye’nin son dört yılda 60 milyar dolar tutarında lüks otomobil ve taşıt aracı ithal ettiğini hatırlatalım.
O hâlde ne yapmalı?
Şunu yapmalı; açık bir ekonomide iç reel faizler dış reel faizlere yakın seviyede tutularak döviz kurları serbestçe dalgalanmalı. Böylece ekonomi rekabet gücü kazanacağından ihracat kârlı hâle gelir ve dış ticarete konu olmayan lüks malların tüketimi kendiliğinden azalır. Dolayısıyla yatırımlar dış ticarete konu malların üretimine yönelir. Zaten bu yılın ilk dört ayında Türk parası rekabet gücü kazanınca ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,5 oranında çoğaldığını biliyoruz. Öyleyse makro dengeyi yüksek faiz yerine döviz kuruyla oluşturmakta fayda var. Çünkü yüksek faiz makro finansal dengeyi kısa süreli sağlar. Oysa uzun vadede sürdürülebilir yüksek büyüme hızını sağlayacak denge ancak döviz kuruyla gerçekleşir. O hâlde yüksek faizin çıkmaz sokak olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
suleymanyasar26@gmail.com
Yorum Yap