Siyasal pozisyonlar….

  • 19.01.2017 00:00

 Meclisteki son anayasa değişikliği görüşmeleri ve oylamaları sırasında yaşananlar ortada. CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu'nun olacakları önceden duyuran açıklamalarının ardından harekete geçen ana muhalefet vekilleri , şiddet yüklü showlarını gerçekleştirdi. Meclis kürsüsünün işgâli ve tahribi, itiş kakışlı, yumruklu tekmeli ve nihâyet belleklere kazınan bir eylem olarak ısırmalı sahneler birbirini izledi. Tabiî ki bütün bunların neticeye bir tesiri olmadı. Kervan yürüyor…Benim asıl üzerinde durmak istediğim husus, CHP milletvekillerinin ne tür bir sâikle bu eylemleri gerçekleştirdiği ile âlâkalıdır. Ezcümle ; işin siyâsal kültürel boyutu benim için daha mühim…


Doğrusu 15 Temmuz sonrasında, muhalefetin de dönüşeceğini ve daha ayakları yere basan siyâsetler geliştirmeye doğru yeni mes'uliyetler üstleneceklerini düşünmüştüm. MHP beni yanıltmadı. Sayın Bahçeli ve ekibi 15 Temmuzu bir milât olarak aldı ve dar görüşlü ve küçük siyâsal hesaplara dayalı muhalefet yapma anlayışını terk etti. Kısa vâdede kendi partisinin çıkarlarına ters gözükse de, tam bir devlet adamı mes'uliyeti ile yeni açılımlar ve işbirliği imkânları geliştirdi. Bu köşede zaman zaman MHP'yi eleştirdik. Ama şimdi hakkını vermek ve onları kutlamak gerekiyor. Yeri gelmişken şunu da kaydetmek gerekir ki; Sayın Bahçeli ve ekibinin bu fedakârane tutum ve davranışları, orta vâdede kendilerine kayıp değil; kazanç getirecektir.

Benzer ifâdeleri Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP için de kullanmak isterdim. Ama maalesef öyle olmadı. Başlangıçtaki gelişmeler hayli umut vericiydi. Ama, Sayın Kılıçdaroğlu; kendisine yönelen suikast girişiminden sonra hızla orijinal ayarlarına döndü. Yazık oldu…

CHP'nin yaptığı pozisyonel bir tercihtir. Pozisyon almak siyâsette temel bir motivasyon kaynağıdır. Buna kimsenin îtirâzı olamaz. Ama pozisyonel tercih siyâsal sürecin sâdece başlangıç evresini ifâde eder. Sonrasında bizzât siyâset üretmek gibi çok daha aktüel bir yükümlülük doğar. Bu siyâsetin pratikleri ile âlâkalıdır. Elbette üretilen siyâsetlere istikâmet verecek olan da pozisyonel düzeyde ortaya konmuş olan ilkeler ve değerlerdir. Eğer

pozisyonlarla pratik arasında belli bağlar kurulabiliyorsa mesele yoktur. Ama siyâsal pozisyonlar ile pratik arasında bir uyumsuzluk doğuyorsa ve bu sürekli hâle geliyorsa sıkıntı var demektir. Yapılması gereken pozisyonların gözden geçirilmesidir.

CHP'nin târihinde pozisyon dönüşümleri mevcuttur. Meselâ 1920'lerin CHP'si ile Büyük Bunalım sonrasında; yâni 1930'lardaki CHP arasındaki fark bunu net olarak gösteriyor. İlki teşebbüs-ü şahsî fikrinden hareket ediyor;İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar doğrultusunda hayli liberâl bir ekonomik siyâset öngörüyordu. 1930'larda ise bunun tam tersi bir pozisyon almış ve katı bir devletçiliği benimsemişti. Tıpkı bunun gibi 1970'lerde Merhûm Ecevit'in önderliğinde bambaşka bir doğrultudan hareketle katı bürokratik ve devletçi çizgisini esnetmiş ve “sosyal-demokrat bir parti” olma iddiasıyla yeni bir pozisyonu tanımlamıştı. Bu aslında partinin yerleşik bürokratik elitine karşı-ki onlara yenilikçiler “göbekçiler” diyordu- daha aşağıdan gelen taleplerle yüklü bir dönüşümdü. Bu aynı zamanda partiyi “merkez”den “sol”a evriltmekteydi.

Pozisyon geçişleri kolay değildir. Nitekim eski pozisyon; yâni bürokratik pozisyon ile yenisi; yâni “toplumsal”a öncelik veren pozisyon arasındaki geçiş tam anlamıyla başarılamadı. Bu hareketin taşıyıcısı olan Merhûm Ecevit bile son dönemlerinde , en başta kendisinin müştekîsi olduğu eski pozisyonuna ricât etmiş olduğunu düşündüren çıkışlarda bulunabildi.

Sayın Baykal'ın başkanlık yaptığı dönemde CHP, eski pozisyonunu benimsedi. AK Parti “toplumsal”a nüfûz ettikçe, CHP muhafazakârlaştı ve müesses nizâmın savunuculuğunu üstlendi. Çarşaflı kadınlara CHP rozetinin takılması, sosyal dokudaki tutunumsuzluğun ne kadar ciddî bir boyut kazandığına delâlet ediyordu. Gârip olan bu pozisyonu “solculuk” üzerinden yapma ısrarıydı. Toplumsal tutunumu olmayan solculuk da kaçınılmaz olarak solcu pozisyon almakla sınırlı kaldı. Bunun açılımı , sol siyâset üretememek”ti. Tablo berraklaşıyor: Sayın Kılıçdaroğlu'nun CHP'si, CHP târihindeki iki pozisyonun arasında ; yâni “müesses nizâm” ile “toplumsal” pozisyonlar arasında sıkışmış vaziyette. Müesses nizâmın solculuk nam hesâbı üzerinden savunulması gibi bir garâbet bu..Kendi kurguladıkları manâda müesses nizamı kaybederlerse ellerinde bir şey kalmayacak..Solculuklarıysa , çakırkeyif meclislerde iki Nâzım şiiri, üç Rûhi Su türküsü eşliğinde; sâdece “Heyyyt ben solcuyum arkadaş, var mı bir diyeceğin”…gibisinden bir meydan efelenmesinden başka bir şey değil…. Zâten pozörlük pozisyon takıntısından doğar..Bu gidişât Nedret Ersanel'in hoşuma giden ifâdesiyle CHP için bir “Bek'a” meselesine dönüşüyor..Kürsünün işgâli ve tahrip edilmesi bunun göstergesi.”Mâdem benim olmuyorsun; o hâlde kimsenin olamazsın” kabilinden bir iş….Bir arkadaşım anlatmıştı: Üniversitede okurken bir grup arkadaşıyla bilârdo oynamak için bir kahveye gitmiş. Oyunu bir türlü beceremeyen Egeli bir arkadaşları sonunda sinirlenip kendine özgü şivesiyle “ıstıkılaa devrilivisin gâri” deyip masayı dağıtmış…Çocukluk işte….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums