Sapere Aude ve Mahir bebek

  • 5.06.2012 00:00

 Filozof Slavoj ŽižekLondon Review of Books’ta “Bizi Kurtarıcılardan Kurtarın” (Save Us From the Saviors) diye bir yazı yazdı bu hafta. Onun bahsettiği konu, Yunanistan ve Avrupa’nın sosyal, ekonomik, politik krizi. 17 haziranda Yunanistan’daki genel seçimlerin, hem Avro, (dolayısıyla) hem de Avrupa Birliği’nin kaderi açısından ne denli belirleyici olacağı idi.

Žižek, Avrupa’da aşırı sağ, Yunanistan’ın Nazi sempatizanı olmak ötesinde, bizatihi Nazileşmiş aşırı sağ partisi Altın Şafak konusuna vurgu yapıyordu.

Žižek’in yazısının başlığı bence, Avrupa Birliği ülkeleri için ayrı, Türkiye’ye için farklı, ancak son kertede aynı kapıya çıkan anlamlar taşıyor.

Eğer modern dünya, modernite diye bir şeyden bahsedebileceksek, bunun temelinde “eleştirel” düşünce olduğunu anımsamamız gerek.

Varolanı, korkusuzca, yılmadan eleştirmek, modern düşüncenin temeli. Yani, “kurtarıcılardan kurtulmak”.

Anneannemin memleketlisi, Almanya’nın en kuzey toprakları Kaliningrad’da, 18. yüzyılda, varolan toplumsal gidişi, yaygınca kabul gören “gerçekleri” sorgulayan Immanuel Kant“Soruyu Yanıtlamak: Aydınlanma Nedir?” makalesinde, bağımsız, “azad”, otoritenin gücüne boyun eğmeden, kendi aklıyla düşünmenin önemini yorumlamıştı. İşte, “Aydınlanma” tam da buydu; Latince “sloganıyla”, Sapere Aude.


“Bilmeye cesaret.”
 Kant’ın yorumuyla, bilgi biriktirmek, kendi başına bilgi, yığınlarla da edinilse, bir anlam ifade etmiyordu. Önemli olan, kendi mantığını, yargılama yetisini kullanarak insanın, kendi fikrini oluşturmasıydı.

Bugün, modern yaşamdan anlanacak da, herşeyden önce, teknolojik gelişmeler, zenginlik, refah, hatta haklar ve özgürlükler bile olmamalı; bilmeye cesaret sadece.

Bu da kimsenin tekelinde değil; ne Doğu ne Batı, ne de herhangi bir insan grubunun, ne de tek bir insanın.

Bir düşünce akımı olarak ise, 17. ve 18. yüzyılda “Aydınlanma”, Batı’yı etkisi altına aldı, ama tüm sorunları çözebildi mi?

Çözebilseydi, iki büyük dünya savaşı, İkinci Dünya Savaşı’nın Soykırımı olamazdı. Çünkü, insanlar yeterince eleştirel düşünmedi, “rasyonalite” kisvesi altındaki her rakam, her bilgi, sorgulanmadan doğru olarak algılandı. Kant’ın da, Aydınlanma’nın eğitimin, bilginin her şeyi çözeceği kanaatine ilişkin eleştirisi çok da haksız çıkmadı.


Sapere Aude
 sözlerini ilk kullanan Roma İmparatorluğu dönemi şairi Horace“Dimidium facti qui coepit habet: sapere aude, incipe” , yani, “Başlayan yarısını bitirmiş demektir; bilmeye cesaret” demişti. Bu da, çok yanlış değil herhalde...

Bir gün, eleştirel düşüncenin değeri anlaşıldıkça, köşe yazarından çok muhabirlerin haberlerini konuşuyor olacağız. Türkiye’nin gerçek sorunlarını yani, “o bunu, şu onu dedi” gibi sözler üzerine edilen sözleri değil.

Sağlık alanında da, kürtajın ahlakiliğinden veya sezaryenin neden çok tercih edilir olduğundan çok daha gerçek, çok daha hayati son derece gerçek sorunlar var; geçen hafta, son anda haberim olduğu için çok kısa biçimde gündeme getirdiğim bir konu vardı mesela...

Türkiye’de ilik nakli konusu; ilik bankaları mevzuu. Geçen hafta, bu konuya, baskıdan az önce haberim olduğu için basılı gazetede kısaca, internet “baskısında” uzunca değinmiştim.

Benim ile aynı okulda doktora öğrencisi Bahadır Dinçer, genç bir babanın mektubu elime geçmişti. Mektupta şöyle yazıyordu:

“Bizim Mahir isimli bebeğimize (üç aylık) Ağır Kombine İmmünyetmezlik tanısı kondu. Ciddi bir bağışıklık sistemi rahatsızlığı...

Doktorlar tek çözümün ilik nakli olduğunu ifade ediyor. Erken teşhis nedeniyle bebeğin genel sağlık durumu şu an için iyi, ilaç tedavisine başlandı ancak normal insana etki etmeyen enfeksiyonlar ölümcül olabiliyor.

Biz şu anda yurtdışı ilik bankaları dâhil taramaya başladık, elimizden geleni yapıyoruz.

Ancak bu hastalık vesilesi ile öğrendik ki Türkiye’de donör sayısı çok komik rakamlarla ifade ediliyor. Dünyada 15 milyon donör varken Türkiye’de bu sayı 30-35 bin civarında. Türk hastalar yabancı donörlere muhtaç....”

Bu gibi ciddi, elle tutulur, somut sorunlarla, ancak “başına gelenler” ve ateşin düştüğü merkezin yakınındakiler ilgileniyor.

Biz neleri konuşuyoruz, Türkiye gündemi olarak ve insanlar neleri yaşıyor anımsatmak istedim; çünkü, bir haftadır ülkenin gündemi aynı, Mahir bebek ve ailesinin de.

Mektup;

“Kimi zaman Türkiye’nin uluslararası ilik veri sisteminden çıkarılması bile dile getiriliyor. Zira Türkiye genelde “alan” konumunda. Hep alıyoruz ancak vermeye gelince sıkıntı var... Bu noktada hasta birisine akraba olmayan bir donörden ilik uyması ihtimalinin 40 binde bir olduğunu belirtmek gerekir.

Biz de bütün bunları maalesef başımıza gelince öğrendik. Ülke olarak acınacak bir haldeyiz...

Mahir vesilesi ile dünyanın herhangi bir yerinde birilerine (Mahir dâhil) umut olmak istiyor iseniz (…) çok kolay bir şekilde ilik donörü olabiliyorsunuz.

Etrafınızda ilik donörü olmayla ilgili olarak farkındalığı arttırmanız birilerinin hayatının kurtulmasına vesile olabilir. Dolayısıyla ne kadar çok insanı teşvik ederseniz o kadar iyi...” diye devam ediyor.

Bilgi için: www.kokhucrebagisla.com

***


Bu arada, artık cuma yerine salıları yazıyorum; yani salı-perşembe.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums