Yağmurdan kaçarken...

  • 12.04.2012 00:00

12 Eylül Davası gündeme gelince, birden acıların hâlâ ne kadar taze, ne kadar açık ve zehirle dolu olduğu ortaya çıktı. Dersim’de, bundan yarım asırdan fazla süre önce yaşananlar da, benzer şekilde hâlâ son derece canlı, sanki dün yaşanmış gibi

Türkiye, 12 Eylül Davası’nı, “sivilleşme” sürecinde bir dönüm noktası olarak kullanabilir mi? Tam da, 1 mayısta yeni anayasanın yazım sürecinin başlayacağı yolunda açıklamalar gelirken...

Bir an düşünelim; bundan daha bir yıl önce, asker-sivil ilişkileri, Türkiye gündemini işgal eden bir numaralı konuydu. Gerçek “bir numara”, sivilleşme sorunu ne oldu?

Artık hayatımızda böyle bir mesele yok mu? Ordunun, siyasete müdahalesi sözkonusu olamaz mı?

Açık bir müdahale, artık çok uzak gözükse de, bu durum Türkiye’nin sivilleştiği anlamına gelmiyor.

Bir kere, Türkiye’nin savunma sanayine yönelik ihracatı, sadece geçen yıl yüzde 500’e yakın arttı.

Diğer bir deyişle, Türkiye artık, bölgenin önemli silah satıcılarından biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.


CNN Türk
’ten şu habere bakalım:

Milli Savunma Sanayii projeleri için 2012 yılı milat olacak.

Türk ordusunun tüm kara araçları da artık Türkiye’de üretiliyor. Silahlı Kuvvetler’in ihtiyaçları dışında Türk Savunma Sanayii’nin, bu yıl bir milyar dolar civarında ihracat gerçekleştirmesi bekleniyor.

Türk piyade tüfeği, Türk tankı Altay, Türk helikopteri Atak, Türk gemisi Milgem... Savunma sanayiinde milli projelerin son aşaması, seri üretime geçilmesi...”

24 Ocak 2012 tarihli bu haber, üç noktalarla dolu bir sayıklama gibi. Sarıkız, Ayışığı gibi yaratıcı isimlerle dolu darbe projeleri bitmiş olabilir ama son derece havalı isimlerle dolu silahların devri başladı.

61. Hükümet’in programı açıklanırken, Başbakan Erdoğan şu müjdeleri verdi:

“Savunma sanayiinde bugüne kadar önemli bir aşama kaydettik. Sektörün ihracatını bir milyar dolara, cirosunu 2,3 milyar dolara ulaştırdık. TSK’nın silah ve teçhizat ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranını yüzde 50’ye çıkardık.


Savunma sanayiinde yürüttüğümüz projelerle 2023’te kendi milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını, uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye hedeflemekteyiz.

Ankara’da kilometrelerce kare alan kaplayan ordu binalarıyla ilgili dert yanarken, meğer bizi bekleyen, değişip dönüşüp aynı kalan bir gelecek varmış...

“Ankara savunma sanayiimizin başkenti. İnşallah, yeni projelerle Ankara’nın bu vasfını daha da güçlendiriyor, dünyanın en büyük savunma sanayii merkezlerinden biri haline getiriyoruz.

ASELSAN tarafından 100 milyon doların üzerinde bir yatırımla Gölbaşı’nda radar ve elektronik harp tasarım ve üretim merkezi kurulacak.

Uzay ve uydu merkezi de TAI tesisleri içinde faaliyete geçecek. Ankara böylece savunma sanayiinde uydu ve uzay merkezi konumuna yükselecek.”

Böyle bir geleceğe hazır mıyız, bölgenin “silah tüccarı” haline gelmek istiyor muyuz, Türkiye halkı olarak?

Dünya batarken, yüzde 8,5’luk büyüme oranı yakalamak bedavaya mı; herşeyin, ödemeye hazırsanız, bir bedeli var.

Başbakan Erdoğan’ın, Çin ziyareti sırasında söylediği “Çin ile çok benziyoruz” sözleri, Haziran 2007’de Kara Kuvvetleri Komutanı görevindeyken İlker Başbuğ’un, “(Çin ile) aynı noktalarda durduğumuzu ifade edebilirim. Karşılaştığımız tehdit ve risklerde büyük bir ortaklık var, dünyaya bakışımız aynı” ifadesini çok da andırıyor.

Görüntüdeki sivilleşme, sivillerin askerî harcamalar, orduya yönelik alınan her türlü kararda daha fazla söz sahibi olması da, “sivilleşmenin” garanti altına alındığı anlamına gelmiyor.

TESEV tarafından 2010’da yayımlanan, İsmet Akça’nın kaleme aldığı, Türkiye’de Askeri-İktisadi Yapı: Durum, Sorunlar, Çözümler raporunda şöyle deniyor:

“Merkezî bütçe içinde yer alan Milli Savunma Bakanlığı bütçesi, yasal olarak denetime açık olmakla birlikte, fiili işleyişe bakıldığında ne TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ne de TBMM Genel Kurulu’nda parlamenter denetimin gerekleri sahici biçimde gerçekleşmemektedir, zira askerî harcamalar üzerine bir tartışma dönmemektedir.”

Neden? Çünkü, “TBMM Genel Kurulu’ndaki savunma bütçesi görüşmelerinde, parti temsilcileri, ‘ülkenin iç ve dış güvenliği için güçlü bir ordunun gerekliliğine’ ve ‘her ne pahasına olursa olsun Türk ordusunun modernleştirilmesi için gerekli mali kaynakların ayrılmasına’ vurgu yapan retorik güzellemelerin dışında herhangi bir değerlendirme, inceleme veya eleştiri sunmamaktadırlar”.

Neden? Çünkü, “Milli Savunma Bakanlığı bütçesi ile ilgili yapılan konuşmalardan muhalefet ve iktidarı birbirinden ayırt edebilmek zor”.

Bu bir vicdan meselesi.


Türkiye’nin darbeler tarihi, sadece askerlerin yargılanacağı bir süreç değil; mesele, çok daha “derin”. Asıl mahkeme de, önce herkesin vicdanında kurulmalı.


Barışçı bir Türkiye mi, silah tüccarı bir Türkiye mi?

Silah satanın, kendi içinde şiddet eksik olur mu peki?


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums