Bir intikam aracı olarak yargı (2)

  • 17.02.2012 00:00

 İlk gazetecilik/ öğrencilik dönemlerime damgasına vurmuş bir isim. “Kahramanlara” inanacak çocukluk ve heyecan içindeyken bir zamanlar, İspanyalı hâkim/ savcı Baltasar Garzón, kendinden emin ve mağrur, “kötülerin” peşinden giden bir hukukçu olarak, bir umut sembolüydü.

Garzón, parlak bir zekâyla hazırlanmış dava dosyasıyla, Şili’nin 1990’a kadar 16 yıl diktatörlüğünü yapan General Augusto Pinochet’nin, 1998’de genelkurmay başkanlığı görevini de bırakmasının hemen ardından, peşine düşmüştü. Çabaları sayesinde, Londra’da tutuklanan Pinochet’nin, işlediği suçlardan ötürü cezalandırılacağı bir yargı süreci, az kalsın, başlıyordu. Ancak, Pinochet’nin tutukluluğu sadece altı gün sürdü, çünkü uluslararası çevrelerden ‘güçlü dostlar’ devreye girdi. O dönemde, Şili’de Concertación (Ortak Proje) hükümeti, demokrasiye geçiş sürecinin sancılarıyla uğraşıyor ve Pinochet’nin yargılanmasının, “suları bulandıracağını” düşünüyordu.

Geçmişle hesaplaşmak, hiç de kolay bir süreç değil görüldüğü gibi; Latin Amerika’da diktatörlüklere olan muhalefetin getirdiği bir hususiyet de var, bazı Hıristiyan Demokrat hareketler de sol cephede yer alıyor. Solun, Şili’deki büyük ortaklığı, Pinochet’nin yargılanmasının getirdiği sarsıntıya gerçekten dayanamaz mıydı bilinmez...

İnsan hakları örgütlerine göre, Pinochet, cunta muhalifi yaklaşık üç bin kişinin öldürülmesinin, 80 bin kişinin hapsedilmesi ve aralarında kadın ve çocuklarının da bulunduğu 30 bin kişinin işkence görmesinin baş sorumlusu.

Garzón, Pinochet’ye karşı hazırladığı dava dosyasında, diktatörü, en başta 1975’te İspanyol diplomatCarmelo Soria’nın öldürülmesi ve 94 İspanyol vatandaşının işkence görmesinin yer aldığı, sağlam kanıtlarla desteklenmiş bir dizi suçun müsebbibi olarak gösteriyordu.

Bu anlamda, Pinochet’nin o zaman yargılanamamasına neden olan kaygılar, uluslararası hukuk için de, insan hakları hukuku için de, Şili ve İspanya’nın demokrasileri için de onarılmaz bir kayba neden olmuşa benziyor.

Garzón’u, gelecek 11 yıl için meslekten men eden, yani fiilen hukuk kariyerini bitiren karar, aslında tüm dünyada insan hakları hukukunun, devletlerin milliyetçi muhafazakârlık ve “bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığına yenik düşmekte olduğunun göstergesi.

Papazlık eğitimini bırakıp hukuk okumaya başlayan, Güney İspanya’dan, tarımla uğraşan mütevazı bir Endülüslü ailenin çocuğu Garzón. Çok genç yükseldi; 24 yaşında, yerel mahkemede yargıçlığa başladı; 32 yaşında da, Madrid’deki Ulusal Mahkeme’de davalara girmeye.

Garzón, İspanya’nın altı özel yetkili yargıcından biriydi. Bir anlamda, savcı- hâkim- araştırmacı gazeteci özelliklerini birleştiren bir görevi var; iddianameleri hazırlıyor ve bunun için de, delil toplamaya odaklanıyordu. Ancak, karar alım sürecinde yer almıyor. O nedenle, görevinin Türkçedeki karşılığı hâkimlikten çok, savcılığa uyuyor; birebir çevirmek gerekirse.

Kariyerinin öyküsü, İspanya’nın diktatörlükten demokrasiye geçtiği 1978 yılında başladığından, Garzón’un, her 10 yılda bir mesleğine son vermeyi hedefleyen bir ‘darbe’ girişimi ile karşılaşması da manidar.

Aslında, Garzón’un çomak sokmadığı akrep yuvası da kalmadı. 1980’lerin sonunda (hâlâ) silahlı ayrılıkçı Bask örgütü ETA ve aynı zamanda, ETA’ya karşı ‘devletin rutin dışı faaliyetleri’ kapsamında suikastlara, işkencelere girişen paramiliter örgüt GAL’ın peşinden gitti.

1990’larda, bu davaların peşini bırakmamakla beraber, Kolombiya mafyası, yani Medellín Karteli’nin Avrupa’ya akıttığı uyuşturucunun izini süren dosyayı ve futbol takımı Atlético Madrid’in yönetiminin karıştığı yolsuzluk davalarını, arkasından da tabii, Pinochet dosyalarını ince ince dokudu.

2000’lerde ise, merkez sağın en büyük partisi Partido Popular’ın bulaştığı rüşvet ve yolsuzluk olaylarının dosyasını açtı, General Franco’nun yaklaşık 40 yıllık diktatörlüğü döneminde 114 bin kişinin “ortadan kaybolmasına” ışık tutmaya çalışan araştırmaları yürüttü. Bush yönetimi ve Guantanamo mahkûmlarının yargılanmalarındaki hukuksuzluklara uzanan ‘büyük lokmaların’ davaları da bu dönemde Garzón’un ilgi alanına girdi.

Bu listeye, WikiLeaks’in sızdırdığı İspanya’nın Amerikan Büyükelçiliği gizli yazışmalarında da atıfta bulunulduğu üzere, Rusya mafyasının giriştiği para aklama operasyonları dosyasını da ekleyelim. Kremlin’in de karıştığı iddia edilen bir gizemli suikastla, zehirlenerek öldürülen casus Alexander Litvinenko’nun, Rusya mafyasının İspanya’daki şebekeleşmesini isim isim, adres adres Madrid’deki yetkililere aktardığını da tabii...

Özetle, Garzón ülkesinin yasalarının ve uluslararası hukukun sunduğu tüm imkânları yaratıcı biçimde kullanarak, çok güçlü ‘kötülerin’ yakasına yapıştı.

Garzón’un mesleki kariyerini bitirecek karar, aslında 2010’da verildi. Kendisi, yolsuzluk ile rüşvet, Franco rejimi suçlarının araştırılmasını engelleyen af yasasını ihlalden suçlu bulundu. İspanya Anayasa Mahkemesi’ne giden davanın sonucunu değiştirmek için yapılacak çok bir şey yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belki bir çare olabilir veya Anayasa Mahkemesi geri adım atıp, davayı yeniden görmeye karar verebilir. Ki, bu Mahkeme tarihinde sadece tek örneği olan bir durum.

Bu yazıda, Garzón’a yönelik suçlamalardan özellikle detaylı bahsetmedim veya neden ‘mahkûm’ olduğundan... “Çamur at, izi kalsın” gibi böyle suçlamalar da yapışıyor insanlara...

Onun yerine, eğer hâlâ içinizde bir yerler de, tüm hayalkırıklıklarına rağmen kahramanlara inanıyorsanız, Garzón’a destek için imza verebilirsiniz;


http://www.sosgarzon.com/en/#topbar


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums