İnsansız siyaset aracı (1)

  • 5.01.2012 00:00

 “Timsah gözyaşları” deyimi, timsahların avlarını afiyetle yerken gözlerinden yaşlar aktığı savına dayanır. Bundan birkaç yıl önce, Florida Üniversitesi’nden zoolog Kent Vliet, birçok dilde kullanılan bu deyimin gerçekliğini oturup araştırmış ve timsahların gerçekten de, avlarını gözyaşları akıtarak mideye indirdiğini gözlemişti. Bunun sebebi de, elbette, bir matem, yas duygusu değildi.

Uludere/Qileban ilçesine bağlı, ağırlıklı olarak “sınır ticareti” ile hayatta kalabilen Ortasu/Roboski ve Gülyazı/Bujeh köylerinin farkına ancak, bu köylerden 35 kişinin F-16 savaş uçakları tarafından kömürleştirip, toplu mezarlara gömülmesiyle varabildik.

Şimdi, “çooook üzgünüz”. Fakat, bir hafta sonra, bu olay da, tıpkı diğer ‘sarsıcı’ olaylar gibi unutulup gidecek.

Biz de, Türkiye’de içinde insan olmayan, “insansız” olarak seyrine devam eden medya ve siyasetin, belirlediği gündemsiz gündemle yaşamımıza devam edeceğiz. Veya debelenip durmaya...

Ateş ise sadece düştüğü yeri yakacak. Hep olduğu gibi...

Hâlâ asıl konuşulması gerekenleri konuşmuyoruz.

35 kişinin bombalanması ile ilgili hemen her konuşan bir komplo teorisi üretti. Pazartesi sabahı CNN Türk’te Metehan Demir, güzel bir buluşla, “olayın arkasında yatan asıl neden” diye basında yazılıp çizilen, dillendirilenlerden listelediklerini okumuştu. Şimdi burada tek tek ben de aktarsam, tüm sayfayı doldurabilecek yaratıcılıktaki teorilerin kapsamında, bir tek olayın gerçek failleri, sorumluları yok.

Savunma Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na, Genelkurmay Başkanlığı’ndan medyanın kendisine, herkes sorumlu aslında...

Nasıl mı? Sizce, insansız hava araçları konusu, yani bombalananlara ilişkin harekete geçilmesini sağlayan istihbaratı sağlayan temel unsur, Türkiye’de enine boyuna tartışılıyor mu?

Oysa, vergileriniz, bu araçları, üstelik de, sözde çok kızdığınız İsrail’den almakta kullanılıyor. Yetmiyor, Türkiye’nin kendisinin bir silah üretim merkezi haline gelmesi hedefine (evet, böyle bir hedef de var) ulaşmakta kilit rol oynayacak insansız hava araçlarının “yerli üretimi” için büyük çaba sarfediliyor.

2010 temmuzda, şu haber, medyada bir bayram sevinciyle verildi:

“Türk insansız hava aracı ANKA için hangardan çıkış töreni düzenlendi... Törende konuşan Milli Savunma Bakanı Gönül, ‘Bugün havacılık tarihimizde, savunma sanayii tarihimizde çok önemli, tarihî bir gün’ diyerek sözlerine başladı.”

Demek, söz her zaman bitmiyor, bazen de başlıyormuş... Başbakan Erdoğan, 17 ağustosta, şimdi çoğumuzun olduğunu bile anımsamadığı bir olay, Çukurca’da 12 askerin ölmesi üzerine, “Sözün bittiği yerdeyiz” demişti. O zamandan bu yana yapılan boş konuşmaların ardı arkası kesilmedi de, hükümet tarafından gerçekten bir “söz” üretilmedi.

Dünyada, insansız hava araçlarına ilişkin birçok tartışma var. ABD’de, bu araçların özellikle Afganistan’da, istihbarat, gözlem ve keşif için kullanılmasına yönelik, hem hukuki, hem siyasi, hem de medya alanlarında kullanılması sorgulanıyor. Örneğin, savaş kanunlarını, “insansız hava araçlarına” yönelik olarak nasıl uygulayabileceğiniz başlı başına bir tartışma konusu. Bazı hukukçular, “insansız” her türlü silahın, savaş kanunlarına daha uygun olduğunu, bazılarıysa varolan savaş kanunlarının bu araçların getirdiği kavram değişikliklerini kapsayamayacağını savunuyor.

Bu gibi daha ‘felsefi’ tartışmaları bir yana bırakırsak, bu araçların “iPhone’dan sonra piyasanın en popüler teknoloji ürünü” olduğu konuşuluyor. Dünya çapında, insansız hava araçlarının 95 milyar dolarlık bir piyasa oluşturduğu da... Ortadoğu’nun, bu araçların en büyük müşterilerinin bulunduğu yer olduğu da...

Acaba, Türkiye, Kürt Sorunu’nu demokratik yollardan çözmek için en ufak bir çaba göstermemeyi seçmekle, kendini savaş tüccarlarının elinde oyuncak olmaya mı mahkûm ediyor?

Bunları, Uludere’nin insanları ölmeden de yazmıştım.

Amerikan Ordusu’nun sadece Pakistan’da kullandığı insansız hava araçları, 2.300 kişinin ölümüne yol açtı.

Sonra şu haberleri duyunca tüylerimiz diken diken oluyor: “İsrail Ordusu, evlerinin avlusunda çay içmekte olan Filistinli aileyi insansız hava araçlarıyla yok etti. Aile önce vızıldayan insansız aracı gördü, arkasından da patlama gerçekleşti.” Meraklısı, bu haberi 23 Mart 2009 tarihli Britanya’nınGuardian gazetesinden “Cut to Pieces” (Parçalara Bölündüler) başlığıyla bulabilir.

Türkiye’nin “gurur kaynağı” ANKA, Kaf Dağı’nda yaşayan Zümrüt-ü Anka kuşundan adını alıyor.

Masal dünyasında yaşayan, burnu kaf dağındaki ordu-siyaset eksenindeki yöneticilere de böyle gurur yaraşır.

Ama, gazetelerin hiçbiri de, Uludere’de ölen 35 kişinin toplu mezarlara gömüldüğünü yazmadı, hiç muhabir televizyonda bu konuda hiçbir şey demedi.

Herhalde önemsiz bir “ayrıntı” olsa gerek...


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums