Barış için savaşı konuşmak

  • 22.12.2011 00:00

 Kuzey Kore lideri Kim Jong-il’in ölümü, Türkiye kamuoyunun birden uzak bir coğrafyayı, Güneydoğu Asya gibi bir yerin varlığını hatırlamasına neden oldu. Oysa, Kim ailesinin genç kuşağından Jong-un’un “hükümdarlığını” üstleneceği bu ülkenin tarihinde, Türkiye’nin de rolü var. 1950’lerin başındaki Kore Savaşı’na Türk Silahlı Kuvvetleri’nden askerler de katılmıştı. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin NATO üyeliğinin kapısı açılmıştı.

Soğuk Savaş’ın buzdan kurallarının konduğu o günlerin ardından 1958-1961 döneminde, dünya bir darbe sağanağına tutulmuş gibiydi. Bu yıllarda, dünya genelinde, özellikle Ortadoğu’dan Asya’ya uzanan coğrafyada, 59 askerî darbe gerçekleşti.

Bugün, halkın iradesinin kendi kaderini yönlendirmediği ülkelerin sayısı, dünya genelinde hızla azalıyor. ABD’li araştırmacılar, University of California Los Angeles’tan (UCLA) Daniel Posner ve Georgia Üniversity’den Daniel Young’ın 2007 tarihli bir çalışması, Afrika’da liderlerin, darbeler, suikastlar gibi “şiddet gerektiren yöntemlerle” görevden uzaklaştırılması “geleneğinin”, giderek sönmekte olduğunu ortaya koyuyor. 1990’lardan, yani Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana, demokratikleşme ve demokrasinin kurumsallaşması, liderlerin göreve seçimler yoluyla gelip, yine seçimler yoluyla görevi bırakması, bir çok köklü sosyal ve ekonomik sorunu olan Afrika’da dahi güçlenen akımlar. Hatta, Posner ve Young’ın araştırmasına göre, üç dönemden fazla koltuğunda kalmak, Afrika liderlerinin de pek cesaret edemediği bir hayal haline geliyor.

Kuzey Kore, Soğuk Savaş’ın iliklerine işlediği, yönetici elitin insanların kaderini yönlendirmeye devam ettiği bir yer olması açısından dünyanın genel gidişatının tersine kürek çeken bir ülke. Ülke, bir yandan, 1990’larda başlayan ve günümüze kadar devam eden bir kıtlığın pençesinde kıvranıyor; 23 milyonluk nüfusundan 900 bin ila 3,5 milyon kişinin bugüne değin kıtlık yüzünden öldüğü öne sürülüyor. Öte yandan, Kuzey Kore, dünyanın en büyük ordularından birine sahip. Nüfusun neredeyse üçte biri asker.

“Songun”, yani “Ordu söz konusuysa, gerisi teferruattır” politikası, ülkenin kaynaklarından aslan payını, Kore Halk Kuvvetleri diye anılan güvenlik güçlerinin almasına neden oluyor. Çünkü, 1953’te Kuzey ve Güney Kore’yi halen ayıran sınırların mühürlendiği “sözde ateşkes”ten bu yana, aynı ülkenin iki yarısı halen, fiilen savaşıyor.

Güneydoğu Asya ve Pasifik bölgesi, zaten Çin’in ağırlık verdiği silahlanma politikası nedeniyle, askerî harcamaların hızla arttığı bir coğrafya. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana, çatışmalarda tek bir askeri ölmeyen ve öldürmeyen, “pasifist” bir ülke olacağı Anayasası’na çivilenen Japonya bile, yılda 56 milyar dolar “savunma” harcaması yapan bir ülkeye dönüştü.

Bölgede silahlanma çılgınlığını tetikleyen Çin’in nasıl bir askerî güce dönüştüğü ise, Pekin’in kendisi dışında herkes için muamma.

Bölge, belki de, bugün karmaşa içindeki Ortadoğu’dan çok daha tehlikeli sularda yol alıyor.

Tam da böylesi soru işaretleri ile dolu bir ortamda, ABD’nin başkentinde bir üniversitede bir grup lisansüstü öğrencisi, bir “çılgın projeye” kafayı taktılar. Çin’in yeraltında inşa etmekte olduğu ve nükleer silahları ile elindeki son teknoloji ürünü füzeleri gizlediği tünellerle ilgili bilgi toplamaya başladılar. Bir düzine öğrencinin, Çin’in askerî olarak kendine nasıl bir rota çizdiğini ve bunun dünya dengelerini nasıl etkileyeceğini, savaş değil barış adına sorgulamak için gerçekleştirdiği “Asya Silahlarının Kontrolü Projesi”, Pentagon’un bile elinde olmayan bir bilgi bankası haline geldi.

Çalışma, dil hakimiyeti olan sivillerin isterlerse ulaşabileceği “sıradan” kaynakları kullanması açısından da son derece enteresan.

Bilgiye ulaşmanın, internet başta olmak üzere, artan iletişim imkânları nedeniyle oldukça kolaylaştığı günümüzde, asker-sivil ilişkileri de değişiyor.

Türkiye’de artan teknolojik imkânların getirdiği değişimi şimdiye değin, daha çok, sızdırılan gizli kayıtlar ve belgeler biçiminde yaşadık.

Ancak, günümüzde, sivil-asker ilişkilerine dair her detayın, kamuoyunda üzerine anlamlı tartışmalar yaparak, “naftalinli strateji uzmanlarının” nezaretinde değil, gerçekten bilgi ve dünyaya yönelik vizyon sahibi uzmanların katılımıyla yeniden belirlenmesi gerekiyor.

Mesela, Türkiye’nin kendisine, bölgeye ve dünyaya silah satan, bir “üretici ülke” haline gelmesi, geleceğimizi nasıl etkiler? Zaten uzadıkça uzayan bir savaşın içerisindeyken, “silaha” daha da bağımlı ve endeksli bir ülkeye dönüşmenin anlamı nedir?

Bu konuların konuşulmasının, Türkiye’de ordunun nasıl şekilleneceğine ilişkin kararların verilmesinde de, siviller, özellikle de barışçı sivillerin kilit rol oynamasının artık zamanı geldi. Yoksa, sadece üniformalı ve üniformasız şahinlerin dediği olmaya devam edecek.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums