Dünyayı değiştiren öpücük (2)

  • 11.11.2011 00:00

 

 
Dünyayı değiştiren öpücük (2)

2012, Viyana’da Gustav Klimt’in yılı olacak; ünlü ressamın150. doğum günü temmuzda kutlanacak.

Van; bir dünya kadar uzak Viyana’nın, ‘Avrupa’nın refahından.

Depremler, Türkiye’nin ‘Hamdım, pişemedim, yandım’ hâli olsa gerek...

Ham kaldık, çünkü insana değer vermekten çok uzağız.

Ham kaldık, çünkü ahlak değerlerimiz çarpık çurpuk, binalarımızın yapılaşması gibi.

Ham kaldık, çünkü bir güç hükümdarlığında yaşıyoruz...

Dünyalar kadar uzak olsan da, depremin sarsıntısı çarpıyor.

Gropius, Hundertwasser, Loos; Viyana’nın ünlü mimarları...

‘Modern’ Türkiye’yi kuşatan dev siteler, gökdelenler, ‘modernleşmeye’ çalışan binalar, apartmanlar; betonsuz beton canavarlar... İçlerinde insana dair ne var?

Metropollerde, içi boşaltılmış, zırva kavramların politikalarıyla yönetilen, kaderini siyasi ikiyüzlülük ‘kalelerinin’ iki dudağı arasında kalmaktan kurtaramayan, ‘sözde’ refah yuvaları... ‘Modern’ hayat bu mu?

Şimdi, bilemiyorum bir anlam ifade ediyor mu; Van’ın canı gene yanarken, herhangi başka bir şeyden bahsetmek...

Yirminci yüzyıl başında Viyana’da yaşayan kara mizah ustası, gazeteci Karl Kraus, okurları, ‘mesleğinden’ uzaklaştırmak, ‘gazetesizleştirmek’ istiyordu.

Yayımlanan haberlerin içeriğini eleştiren Kraus, “Gazeteciliğin zihnimizi ele geçirdiği günümüzde, ‘zihnen’ herşeyi biliyoruz ama içeriğe karşı, kör ve sağırız” demişti.

Haberleri dinlerken, hatta çok ‘insan’ davranırken, başkalarının hak arayışlarına destek olduğumuzu sanırken bile öyle kör, öyle sağırız ki, insana, insan acısına, insanların hayata bir tel, bir nefes, bir incecik bağı olduğuna...

Bugünlerde, Budapeşte’de bir bebek doğacak. Benim arkadaşım Anette’in bebeği, yarı Cezayirli-Fransız, yarı Macar. Aynı gün, Viyana’da da bebekler doğacak...

Temmuzdaysa, Türkiye’de, yola çıktığının müjdesini henüz aldığımız, biraz Rizeli biraz Viking, biraz Makedon, biraz İstanbullu bir bebek dünyaya gelecek... Van’da da, İstanbul’da da bebekler doğacak onunla aynı gün...

Bu bebeklerin imkânlar bakımından apayrı kaderleri olmamalı; cennetle, cehennem, geceyle gündüz, iki farklı dünyada yaşamamalı bu bebekler.

Beethoven’in 9. Senfoni’sinden, Schiller’in sözleriyle, Neşe’ye Övgü; yani Avrupa Birliği’nin ‘milli marşı’...

Sağır bir müzisyen tarafından bestelenen müziği, diğer tüm seslere sağırlaştıracak biçimde dinlerken, içimden Van’a ağıt yakıyorum.

Ne de olsa, bu beste, ‘marş’ Türkiye’de, “Özgürlüğe Ağıt” gibi bir isimle de biliniyor.

Schiller, sözlerini, 18. yüzyılda An die Freude, yani “Neşe’ye” bağlığıyla yazmıştı.

10 Kasım’dı dün; Türkiye’de birçok marşı ‘çığırıldı’. İçinde hiçbirinin insan olmayan...

2012’de, Klimt’in 150. doğum günü kutlanır, İstanbul’da bir bebekle hayat yeniden başlarken, henüz Van yaralarını saramamış olacak, Türkiye gündemi, muhtemelen hâlâ savaş, nefret ve öfkeyle, sarsılmaya devam edecek, Viyana’daysa, bambaşka bir hayat olacak...

Klimt’e yönelik kutlamaların odağında, ünlü Öpücük tablosu yer alacak.

Klimt’in, kutsal ve ulvi addettiği aşktı; kendinden önceki birçok ressamın, dinî motiflerle anlatmaya çalıştıklarını, ilişkiler ve kadınlar üzerinden anlatmaya çalışıyordu.

Aşkın gücü ve kırılganlığı üzerine 1895’te yaptığı bir resimde, Liebe’de (Aşk), öpüşmek üzere olan bir çiftin kusursuz güzelliğinin arka planında, yaşlılık, nefret, ölüm pusuda bekliyor.


Öpücük
’te de, belki de birbirine sarılan bir mutlu çift değil, kaçmayı düşünen bir kadını görmek mümkün.

Belki de, boşluğun içinde asılı duran bu iki kişi, uçurumun eşiğinde...

Bilemiyor, hayal kuruyor ve düşünüyoruz... İnsan olmak üzerine...


Öpücük
 bize hayal kurdurduğu için ölümsüz. O dönemde, kendi eserlerinde bu resimle dalgasını geçen, modern sanatı ‘estetik ötesi’ boyuta taşıyan ressamlar Oskar Kokoschka, Egon Schiele’in de, aslında, önünde saygıyla eğildiği bir başyapıt.

Benim Viyana’da en çok sevdiğim, altın defne yapraklarından kubbesiyle ‘Secession’ binasının girişinde, “Her çağa kenti sanatı, her sanata kendi özgürlüğü” yazıyor. Bu binanın kubbesinde, Klimt tarafından, Beethoven’ın Neşe’ye Övgü’süne övgüsü resmedilmiş; burada da, bin bir badire, birçok figürün ardından, son kare; kucaklaşan iki insan.

Schiller, dizelerinden AB ‘marşına’ uzanan neredeyse 350 yıllık macerası olan Neşe’ye Övgü’de şöyle diyor;


“Kim başarırsa, bir dostun dostu olmayı...


Kim başarırsa, kutsal bir eş bulmayı...


Ya da tek bir kalp bulduysa bile,


Onundur bu mutlu dünya...


Milyonlar, sizi kucaklıyorum;


Bu öpücük size...”


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums