- 2.02.2016 00:00
Türkiye’de IŞİD başta olmak üzere kendini “cihatçı” varsayan militanların oluşturduğu tehlike bir zehirli çiçek gibi açtı. Son iki yılda düzenlenen 10 IŞİD saldırısının ardından oluşan tehdidin farkında mı Türkiye?
Mesele şu; Suriye’deki savaşın başlangıcından beri, yani yaklaşık beş yıldır, yeni bir “İslamcılık” anlayışı Türkiye’de kök salıyor. İslamcılığı, en koyu Selefi yorumla yaşamayı öngören, Batı ve Batı kökenli her şeyi “gizli düşman” gören ve bugüne kadar “medeniyete” ilişkin insanlık ne yapıp geliştirdiyse, hem bunlardan nefret edip, hem de bunları kendi savaş aracı olarak kullanmayı amaçlayan, aşırı “benmerkezci” ve “yok edici” bir saldırganlıktan bahsediyoruz.
Başta IŞİD olmak üzere yeni cihatçı akımlar, interneti, sosyal medyayı ve cep telefonlarından bilgisayarlara kadar yeni elektronik mecraları, ne yazık ki “başarılı” biçimde kullanıyorlar. Tüketim çağını en sömürgen biçimde kullanan tatminsiz, her sınıf ve kesimden birçok birey de, bu “neo-cihat” dünyasında kendini buluyor. Savaş oyunlarının sanal gerçekliğinde kaybolup gitmekgibi bir hal bu; üstelik bu “neo-cihat” zehrine kapılanlar, ölseler de öldürseler de “cennete gidecekleri” sanal gerçekliğini uyuşturucu gibi hücrelerine çekiyorlar.
Ne yazık ki, “gerçek İslam bu” diye, Türkiye’de de, en alt sınıftan en üstüne, bu tarz akımlara kapılan en az on binler, belki yüz binler var. İstanbul’da Atatürk Havalimanı saldırısından sonra anımsadık ki, dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden PEW Research, Kasım 2015’te yayınladığı bir araştırmada “şok edici” veriler ortaya koymuştu.
PEW Araştırma, Müslüman ağırlıklı coğrafyada “IŞİD’a yönelik sempati/antipati düzeyini” ölçmeye çalışmıştı. Ortaya çıkan tablo, Türkiye açısından ürkütücü idi; Türkiye’de toplumun yüzde 8’i IŞİD’a sempati duyuyordu. Bu oran, “cihatçı sorununun” müthiş bir iç buhrana neden olduğu Pakistan’daki yüzde 9 ile karşılaştırılabilir düzeydi idi.
O gün fazla sorgulanmadan geçti gitti;Türkiye, neden araştırmanın gerçekleştiği Lübnan, Malezya, Endonezya, Ürdün gibi ülkelerdeyüzde sıfır ile yüzde dört arasında değişen oranları katlayan bir “IŞİD’a destek ve sempati” oranına sahipti?
Şimdi, bu araştırmadan 7-8 ay sonra, haber kanallarındaki tartışma programlarında IŞİD ile ilgili analiz ve yorumları duyunca, “neo-cihatçılığın” Türkiye’de ne kadar hafifsendiği ve anlaşılamadığını dehşet içinde gözlüyorum.
Japonya’dan Hindistan’a kadar, genç mühendislerden bilgisayarcılara olduğu kadar, serkeş hayat yaşayan Belçikalı veya Fransız gençlere, Kafkaslar’da Rusya ile çatışan Çeçen, Dağıstanlılara, Kuzey Afrika’da radikalleşen Tunuslulara, Türkiye’nin komşu coğrafyasının genişletilmiş havzasından ve çok ötesindeninsanları çeken bir örgüt olan IŞİD’in tehdidi, Türkiye’de çok kısıtlı bir çevre tarafından algılanabiliyor.
IŞİD’in ciddi bir kimyasal silah kullanma potansiyeli olduğu, şimdi, Türkiye’de kamuoyunun yeni duymaya başladığı bir gerçek oldu. IŞİD’a Türkiye’den katılan Ersen Çelik’in polise verdiği ifadesinde,
“Halep elektrik santralinde güçlü hidrojen bombası yapma çalışmaları var. Mühendisler bu bombanın patlama anında 60 kilometrekarelik alan içindeki canlıları imha gücüne sahip olduğunu söyledi. Türkiye sınırına çok yakın Rai bölgesinde Azerilerin hazırladığı ismini bilmediğim sıvı patlayıcı madde bulunuyor. Türkiye'ye uzun namlulu silah, el bombası, TNT ve Glikon patlayıcı maddesi sokulduğunu biliyorum. Malzemeler 10-20'şer kiloluk çantalar içinde, çoğunlukla Elbeyli üzerinden Türkiye'ye sokuluyor…Rakka merkezindeki boş bir fabrika içinde, 'Çeçen Ömer' isimli kişinin üs olarak kullandığı yerde hazırlanan kimyasal maddeler var. Aynı yerin yakınında bir fabrikada kimyasal klor gazı bulunuyor…” dedi.
Bu ifadeden çok daha önce, 2015’te ABD Kongresinde kurulan komiteye verilen bilgiler arasında, IŞİD’ın Irak ve Suriye’de aralarında sinir gazının da bulunduğu kimyasal silahların kullanıldığı da vardı. IŞİD, kimyasal silahlarını, Kobane’de de kullanmıştı. CIA Direktörü John Brennan da, 2016 başında, IŞİD’ın kendi klor ve hardal gazını yapma kapasitesi olduğunu açıklamıştı. 2015 başında, gazeteci Adam Withnall, Avustralya istihbaratı teşkilatının bilgilerine dayanarak, IŞİD’ın elinde radyoaktif malzemeler de olduğunu ve örgütün, bir “kirli bomba” yapma yetisine haiz olduğunu yazmıştı.
Hal böyleyken, Türkiye’de IŞİD tehdidi daha yeni konuşulmaya başlandı; oysa Suruç ve Ankara saldırıları çok ağır tecrübelerdi. Neden ciddiye alınmadı IŞİD?
Bir kere, şimdiye değin ve hala,şu yanlış kanaatler Ankara’daki karar alıcıların gözüne kapkara bir perde çekiyor:
- “Cihatçı bir örgütün, muhafazakâr kesimi hedef almadığı için sorun olmadığı” düşüncesi (ki, bu vicdanı hiçe sayan tez, Suruç ve Ankara saldırılarının kurbanlarına yönelik ‘bizden değiller’ önyargısını da yaratmıştı).
- IŞİD, “dış mihrakların” bir oyunu tarzı komplo teorisi odaklı yaklaşım (ki bu tavır; IŞİD’ın serpilip gelişmesine, Türkiye’de üslenmesinde kendi eksiklerini hiç düşünmeyen bu anlayış, tüm sorumluluğu ‘isimsiz dış canavarlara’ atıyor).
- “Biz, zaten İslam ve politika, İslam ve sosyal hayat konularına hâkimiz; IŞİD, marjinal bir grup” iddiası.
- “Türkiye’nin sorunu, kokteyl terör; yani PKK/DHKP-C/Paralel Terör Örgüyü yapılanması ve Meclis’teki uzantıları CHP/HDP”. (“Kokteyl terör” gibi, dünya genelinde kabul gören güvenlik çalışmaları literatüründe kabul göremeyecek denli tuhaf ve akıl dışı bir kavramla, aylarını yitirdi Türkiye’de devlet, güvenlik bürokrasisi; her terör örgütünün kendi ideolojisi vardır ve örgütler, ideolojilerle yenilir -çatışma ile değil- ne demek ‘kokteyl terör’? Plajda ‘kokteyl yudumlama’ ciddiyeti ile insanların hayatları ile oynayacak kavramlar ortaya atılmaz.)
IŞİD, çok açıkça şunu diyor; “Rumelindeki haçları kıracağız, sizlerin kadınlarızı kızlarınızı köle edeceğiz” -bu “Rumeli” denilen, Anadolu ve ötesi.
IŞİD, “Türk askerinin kanı helaldir” diyor. Güvenlik bürokrasisi, duymuyor mu bunu?
Anadolu’nun bugüne kadarki tüm inançları, tüm kökenleri ortaklaştıran yapısının “iyi tarafını”, tüm beraberliği yok etmeyi amaçlıyor.
Ankara’daki karar alıcılardan Türkiye’deki IŞİD sempatizanlarına; bu topraklardaki herkesi yok etmeye odaklı ve asla müzakere edilemeyecek bir terör örgütü, çok zehirli çiçeğini açtı. Farkında mısınız?
Kokteyl kafalarda mı Ankara?
SEZİN ÖNEY / HABERDAR
Yorum Yap