Almanya’nın üst aklı

  • 7.02.2016 00:00

 Berlin’deki Stasi-Unterlagen-Behörde, yani Stasi Kayıt Ajansı, Doğu Alman Gizli Servisi’nin ülkenin hemen hemen tüm vatandaşları hakkında tuttuğu evrak dosyalarını içeriyor. Fişlenen insanların, hayatlarının tüm detayları bu kayıtlar içinde. Almanya’da bu arşivler, 1949-1990 arası var olan Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin, adının tam tersi olan gerçekliğini yansıtıyor.

Bu arşivlerden çıkan bilgiler, Doğu Almanya’nın tarihinin karanlık sayfalarının, günümüz Almanya siyaseti ve toplumsal hayatını etkileyecek biçimde gündeme gelmesini sağlıyor. Araştırmacılar, gazeteciler veya sıradan vatandaşlar; bu arşivdeki bilgilerin peşine düşerek, geçmişi gündeme getiriyorlar, geçmişin hesabını soruyorlar.
Keza, 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya siyasi tarihinin en sembolik olaylarından biri olan Der Kniefall von Warschau (Varşova’daki Diz Çöküş) da, geçmişle yüzleşmeye, hesaplaşmaya odaklı.

7 Aralık 1970’te Polonya Komünist Cumhuriyeti’ni ziyaret eden Şansölye Willy Brandt, başkent Varşova’daki Yahudi Gettosu’nun Nazilere Direnişi’nin anıtı önünde diz çökmüştü. Bu, tamamen spontane, Brandt’ın o anın duygusallığı ile gerçekleştirdiği bir hareketti. Brandt, o an, hem ülkesinin Nazi geçmişinden duyduğu esefi ve kederi ifade etmiş oldu hem de Batı ve Doğu Avrupa arasındaki diyalog politikası olan “Ostpolitik” (Doğu Politikası) yolunda çok sembolik bir adım atıvermiş oldu.

Almanya’da, “ifade özgürlüğü” ve “sansür” konularına yönelik büyük bir hassasiyet var. Sadece 2. Dünya Savaşı’nın ağır mirası değil, Doğu Almanya tecrübesinin de getirdiği tarihi yük nedeniyle, öğrenilmiş, toplumsal olarak sindirilmesi için büyük çaba harcanmış bir hassasiyetten bahsediyoruz. Elbette, Almanya, “mükemmel” bir örnek mi konusu tartışılır. Keza, Almanya için ırkçılık hâlâ sorun; Türkiye’den göçmenlerin de aralarında bulunduğu gruplar, büyük sorunlar yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.

Buna karşılık, Almanya politik sisteminin kendisi Streitbare/Wehrhafte Demokratie (Militant Demokrasi) adı verilen ve “liberal demokrat toplumsal ve siyasi ortamı” korumayı hedefleyen bir özel dengeler mekanizması üzerine kuruldu. Bu “önleyici” ve “koruyucu” anlayış, “çoğunluğun tahakkümüne” dayanan bir totaliter yönetim kurulması ve Hitler’in Kavgam kitabında bahsettiği tarz bir propaganda makinesi kurulması yoluyla kitlelerin beyinlerinin yıkanması tehditlerini engellemeye odaklı. Hitler, “Propagandanın temel fonksiyonu, kitlelerin, yavaş olan idrakine zaman vermek ve bu yolla bilgiyi sindirebilmelerini sağlamaktır; ancak devamlı tekrar yoluyla bir fikir kafalarına nakşedilebilir.” diye yazmıştı. Bugünün Almanyası ise, “Nazizm propagandası dışında tüm düşüncelerin ifadesinin özgürlüğü ve bu özgürlüğün militanca korunmasına” kurgulu bir siyasi iklime sahip.

Son dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Almanya’da komedyen Böhmermann aleyhine açtığı hakaret davası, Türkiye’nin kendisinde esen “otoriterlik rüzgârı”, Almanya kamuoyunu psikolojik olarak çok negatif etkiliyor. Türkiye, hem Türkiye kökenli göçmen nüfus hem de komedyene hakaret davası, mülteci krizi gibi nedenlerle, Almanya’nın içişlerine dönüşmüş durumda. İşte, Almanya parlamentosu Bundestag’ın Ermeni soykırımını tanıması arkasında, böyle bir arka plan, böyle bir “üst akıl” var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums