Başkanlık sistemi devrede

  • 24.05.2016 00:00

"Cumhurbaşkanlı" bir başbakanın da göreve getirilmesiyle, başkanlık sistemi dönemi resmen başladı

 

Dokunulmazlıklar kaldırıldı, kaldırılacak derken, sonunda oldu. "Evcilik" oynar gibi, "vekilcilik" oynayabilecek kadar bir alan kalmıştı Meclis'te milletvekillerine; şimdi o da gidiyor.

 

Öte yandan, bir "açılım" yaşanıyor. Recep Tayyip Erdoğan, 1975'te Milli Selamet Partisi (MSP) Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığı'na seçildiği günden bu yana süren 40 yılı aşkın siyasi hayatında, ilk kez tek başına. İlk kez, tamamen kendi ideolojisi, kendine has tüm renkleriyle açılıyor ve partisi de, tüm iç koalisyonları bitirerek, bir "Erdoğan Partisi" olarak yeniden doğuyor.

 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın "Tayyip'in partisiyiz, Tayyip'in partisi kalacağız" sözleri, Erdoğan'ın parti kongresinde buram buram hissedilen varlığı, konuşmasının okunduğu anlarda, ayakta saygı duruşunda bulunulması, yeni Başbakan Binali Yıldırım'ın ilk iş olarak Beştepe'ye Cumhurbaşkanı'nın yanına gitmesi ve yeni kabinenin açıklanmasının Erdoğan'ın İstanbul'daki işlerinin bitmesinden sonraya, Salı'ya bırakılması... Pazar günü, AKP Kongresi'nin tüm detayları, eski partinin bittiğini ve "salt ve sadece Erdoğan" döneminin  başladığına işaret ediyordu.

 

Artık, "Türk tipi başkanlık sisteminin" döneminin eşiğinden adım attık:22 Mayıs 2016 Pazar günü itibariyle, Türkiye'de "Erdoğan tipi başkanlık sistemi" başladı.

 

Bu yeni dönemin yeni anayasa veya yasalarla adının konmasına gerek görülecek mi bilmiyorum. Kanımca, başkanlık sistemi öncelikle "yasanmaktan" ziyade "yaşanacak." Örneğin, her Bakanlar Kurulu ve yürütmeye ilişkin her türlü toplantının Beştepe'de yapılmasının "gelenekselleşmesi" gibi yöntemlerle, başkanlık sisteminin bilfiil hayata geçirilecek gibi gözüküyor.

 

Bahsettiğim "başkanlığı normalleştirme" süreci, yeni de değil; zaten yaklaşık 1 yıl 270 gündür yaşanıyor. 28 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, iki yılı bulmayan bu süreçte, Türkiye'de politik gündemi zaten başkanlık sistemine kilitlemekle kalmadı; bu sistem adım adım zaten somutlaştı.

 

 Şimdi olacak olan, yürütmenin gücünün tamamen Cumhurbaşkanlığı’nda toplanmasının "normalleşmesi" ve yasama ile yargının da yürütmeyle tamamen uyumlu hale getirildiği bir sürecin yaşanması. 21 Mayıs Cumartesi günü Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanlarının, Erdoğan ile Rize'de çay toplaması; ertesi gün de, yeni "Cumhurbaşkanlı" Başbakan'ın görevi devralmasıyla bu sürecin ilk göstergeleri.

 

Ben şahsen, bir halk önüne gidecek bir oylama olmadan da; yani referandum veya seçim gerçekleşmeden de, başkanlık sisteminin "anlatılmaz da yaşanır" halinde gerçeğe dökülebileceğini düşünüyorum. Buna karşı ne engel var? Örneğin, muhalefet mi?

 

Muhalefet ne olacak?

 

Şimdi, önce (yaklaşık 20 günlük bir süreçte)  fezlekelerin hakkında fezlekesi olan milletvekillerinin dosyaları yargının önüne gitmiş, dava açıp açmama kararları alınmaya başlıyor olacak. Hakkında fezleke olan milletvekilleri, "en iyi ihtimalle", mahkeme kapılarında sürünecekler. "En iyi ihtimalle" diyorum; zira kimilerinin vekilliklerinin düşmesi veya hapsedilme ihtimalleri yüksek.

 

Muhalefetteki milletvekillerinin son yıllarda, zaten politik alandaki varlıkları daha çok adliyelerde başkalarının davalarını takip ile mümkün olabiliyordu. Şimdi, dava takibi yapan vekillerin kendileri, kendi davalarını takip edecek. Tam bir rol değişimi ile takipçi ve denetçi konumundan davalı konumuna geçip, sanık sandalyesine oturacaklar. Üstelik de milletvekillerinin sanığı olduğu suçlamaların neredeyse tamamı, "terör", "hakaret", "suçu ve suçluyu övme", "halkı kin ve düşmanlığa tahrik", "toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet" gibi zanlardan kaynaklanıyor. Arada eşantiyon nevinde, "sahtecilik", "yaralama" gibi ciddi suçlar var.

 

Onun ötesinde, çoğu suçlama, Kürt Sorunu'nun tamamen "terör" kavramına indirgenmesi veya "Cumhurbaşkanı'na hakaret" gibi yaratılmış suçlar. Yaratılmış suçlar diyorum çünkü bu suçlar, bugünün konjonktüründe, siyasi güç dengelerinin ve yönelimlerin yarattığı suçlamalar. Dün olmayabilirlerdi; yarın da geçerlilikleri olmayabilir. 

 

Tabii, bir de fezlekelerin dökümüne bakıldığında, çoğunun muhalefetteki en aktif veya göz önünde isimler olduğu gerçeği de dikkat çekici. Zaten sayısal olarak da bakıldığında, AKP'nin 27 vekilinin 46 dava dosyası var. Yani fezlekelerin sadece yüzde 7'si AKP'ye ait. Öte yandan, bugünlerde AKP ve dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılığı dikkat çeken MHP'nin ise, 9 vekilinin 20 dava dosyası var. Demek ki fezlekelerin sadece yüzde 3'ü MHP'nin.

 

Buna karşılık, 51 vekilinin 192 dosyası olan CHP'nin "davalıları", fezlekelerin yüzde 29'lük bölümü ile cebelleşecek.  Mahkeme koridorlarını arşınlayacak CHP vekilleri, zaten partinin en aktifleri.

 

Tabii, HDP de 50 vekili de rekor sayıdaki 403 dava dosyası ile artık Meclis veya parti merkezlerinden çok adliyeleri "çalışma adresleri"  hâline getirecek. Fezlekelerin yüzde 61'i ile uğraşmak zorunda kalacak bir partiye dönüşecek HDP'den artık siyaset namına ne beklenebilir? Ha parti kapatılmış, ha partiye bu tarz bir felç yaşatılmış...

 

Muhalefet partileri, yargı önünde cebelleşirken, eski sistemin, "klasik Cumhuriyet kurumlarının"; örneğin bildiğimiz anlamda Türkiye Millet Meclisi'nin cenazesi kalkacak, taziyeleri başlayacak.

 

Sonra bakalım "başkanlık" sistemi, Türkiye tarihinde kaç gün, kaç ay veya kaç yıl ömre sahip olacak? Bakalım, "bildiğimiz eski" çökerken, başkanlık sisteminin köklenmesi değil de, "beklenmedik bir yeninin" veya "birçok yeniliklerin" mi doğması söz konusu olacak?

 

KAYNAK: HABERDAR / SEZİN ÖNEY

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums