Türkiye’nin nabzı

  • 31.01.2016 00:00

 Zihnen çölleşen bir ortamda var olmaya çalışıyoruz; ufuk açıcı, bana düşünmediğimi düşündürten politik tartışmaları, çalışmaları çok özlüyorum.

Tam da bunları düşünürken, Metropoll’ün yaptığı Aralık ve Ocak raporları geldi; Aralık 2015’ten itibaren İngilizce olarak da çıkarmaya başladıkları ve formatını değiştirdikleri “Türkiye’nin Nabzı”/ “Turkey’s Pulse” hakikaten dört dörtlük bir çalışma olmuş –ki, bu tarz bir övgüyü kolay kolay yapmam.

Metropoll gibi kamuoyu araştırma şirketleri, genelde seçim zamanı kamuoyunun gözünün önünde oluyor. Oysa, sandık başına gidilmeyen zamanlarda da Türkiye’nin nabzı tutulmaya çalışılsa, yaşanan bir çok şey karşısında şaşkınlığa düşülmeyecek –daha önemlisi, önlem alınarak, bugün yaşananlar gibi vahim tabloların, can kayıplarının yaşanmasının önüne geçilecek.

Örneğin, bugün Cizre ve Diyarbakır Sur’daki çatışmalar; daha doğrusu Ağustos’tan beri girilen çatışma süreci, Türkiye’nin tabanındaki, Ankara’daki siyasi gelişmeleri yakından izleyenler için sürpriz değil. Eğer yaza gelinceye kadar adeta, kupkuru kesilen ve ufak bir kıvılcımı bekleyen politik ortamı, yerinde ve yakından gözlediyseniz, “nabzı tuttuysanız”, şaşırmıyorsunuz; Metropoll’un yöneticisi, akademisyen Özer Sencar da, çatışmaya giden süreci önceden sezenlerden.

Ben de, onun gibi bu yazın başını ve öncesini çatışmaların başlaması endişesi ile geçirenlerdendim. Gene de, AKP’yi ve Kürt siyasetini çok iyi bildiği iddiasındaki medyatik isimler, “bir daha asla, ne hükümet ne PKK çatışma sürecine döner” iddialarını o kadar kendilerinden emin yapıyordu ki; ben de, TSK’nın da içinde olacağı, bu denli sert bir savaş ortamını beklemiyordum.

Sencar, siyasi isimleri yakından tanıyan, politikayı yıllardır yerinde, Ankara’da ve verilerle izleyen, siyasi önsezileri güçlü biri; ama ayrıca, son derece kaliteli bir ekipleri de var. Aylık olarak yayınlanan Türkiye’nin nabzı raporlarının ardındaki ekibin içerisinde Sencar ile beraber, İhsan DağıDoğu ErgilMert Yıldız,Ezgi Çelenk yer alıyor.

Aralık raporu, ekonomi, iç politik tartışmalar ve dış politik çizgi; Ocak raporu ise, Kürt Sorunu, Ortadoğu’daki gelişmelerin Türkiye’deki algılara yansıması ve Yeni Anayasa çalışmaları hakkında kamuoyunun ne düşündüğü üzerine.

Her iki rapora da bakınca, Türkiye siyasetinde, AKP ve AKP’nin kendisinde vücutlaştığı biçimde, Erdoğan etkisini gözlemek mümkün. Sencar’ın deyişiyle, “Kazanan da, kaybettiren de Cumhurbaşkanı Tayyip Bey”. Güçlü ve “karizmatik” liderlere tutkun bir siyasi kültürümüz var; ancak, sırf lider istiyor diye, halkın da otomatikman aynı şeyi istemesi sözkonusu değil.

Metropoll’ün Aralık raporuna göre, başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasında tercih yapılması istendiğinde, araştırmaya katılanların yüzde 52,4’ü “Meclis’in hâkim olduğu sistemi” yeğliyor. Başkanlık sistemini tercih edenlerse, yüzde 31,1 oranında; yüzde 16,5’luk bir kesimin ise henüz fikri yok. Ancak, Ocak ayında, soru farklılaştırılıp, “Başkanlık sistemi ile referandum olsa nasıl oy verirsiniz” diye sorulduğunda verilen yanıt ise, yüzde 38 oranında “başkanlığa evet” şeklinde. Daha önceki aylara oranla ilk kez, başkanlığa destek bu denli yükselmiş durumda: bu da, Cumhurbaşkanlığı nezdinde, başkanlık kampanyasının, telefonla görüşmeler, “Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi” toplantıları gibi yöntemlerle başlatılması girişimlerinin nedenini açıklıyor.

Raporların genelinde, toplumun hemen her konuda, “AKP’li seçmenler” ve “olmayanlar” gibi bölündüğü gözleniyor. Ekonominin idaresinden, yaşam standartları algısı ve beklentisine; ülkenin ifade özgürlüğü sicilinden, yolsuzluk algısına, hemen her alanda, AKP seçmeni bir algı evreninde yaşıyor, kalan yüzde 50 başka bir evrende. Gerçekten de, birinin “AK” dediğine, toplumun geri kalanı “Kara” diyor desem yeridir.

Başkanlık tartışmasındaysa, AKP seçmeninin kendisinin, yaklaşık yarısı sistem değişikliğine ikna olmuş durumda. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP genelindeki inanç, desteğin daha yüksek olmamasının, “başkanlığın yeterince anlatılmadığı”, “başkanlık kampanyasının, desteği de artıracağı” yönünde.

Öte yandan, araştırmaların ortaya koyduğu çok ilginç bir gerçek var; Avrupa Birliği’ne destek geçen yılın aynı dönemine oranla, yaklaşık yüzde 15 artışla, yüzde 60,7’ye çıkmış. Ancak, sürpriz kısım şu ki, daha önceki dönemde, AB üyeliğine yüksek oranda destek veren AKP seçmeni, şimdi giderek artan biçimde “AB üyeliğine şüpheci yaklaşan” kesimlerin başını çekiyor. MHP seçmeni ile AKP seçmeni, bu açıdan benzeşmeye başlıyor. Bu benzeşme, başkanlık konusunda da belirleyici rol oynayabilir.

Benim bakışımla, başkanlığa destekten AB karşıtlığına çeşitli verileri karşılaştırmalı okuyunca, yaklaşık yüzde 30-35’lik bir “çekirdek AKP kitlesi” olduğu gözleniyor. Bu kitle, Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ile bire bir örtüşen bir siyasi düşünce çizgisine sahip. Bu kitle, MHP seçmeninin üçte biri ile de benzeşen çizgide. Yani, AKP ile MHP arasındaki politik paralellik, tabanda da artıyor. Bu durum, AKP’nin oylarını Kasım seçimlerinde artırmıştı; daha da artırma potansiyeli de taşıyor. AKP, MHP ile oy geçişkenliği üzerinden kendi desteğini yüzde 50’lere çıkarıyor, daha çıkarabilir de. Ama bu geçişkenlik, klasik AKP tabanının düşünce çizgisini de yeniden tanımlıyor.

Buna mukabil, AKP’nin “milliyetçileşmek istemeyen” veya çekirdek kitlesini oluşturmayan, “istikrarcı” seçmenleri ile arası açılır mı, onları da kendi ekseninde “daha sağa” dönüştürebilir mi –bu da soru işareti.

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums