Tarihten kopuş

  • 8.11.2014 00:00

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun konuşmalarında Selçuklu tarihinden Osmanlı’ya ulaşana dek bile, yaklaşık bir saat geçiyor.

 

Türklerin Anadolu topraklarına girdiği tarihin, bininci yılı olan 2071’deki kutlamalarına kadar” iktidarda kalmayı planlayan AKP, tarihi, “meşruiyet” ve “köklülük” kazanma kaygısıyla, yoğun biçimde kullanıyor.

 

Liderlerinin tarihe referansları ne kadar derine inerse, AKP’nin aslında sadece yaklaşık 13 yıldır var olan, neredeyse kurulur kurulmaz iktidara gelen bir parti olduğu gerçeğini “unutmuş” oluyoruz.

 

Tarih merakının bir de öteki yüzü var; fazlasıyla “geçmişe” referans verince, o zaman da, “geçmişle” karşılaştırılıyorsunuz.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yeni makamı “AK-Saray”, tüm dünya medyasında büyük ilgi gördü. Ve Erdoğan’ın üzerine yapışan “despot Sultan” imajı da, böylece somut bir “vücuda” büründü. Artık, dünyada Erdoğan’ın “Padişahlığı”, “Saray’ı” ile birlikte anılacak.

 

AK-Saray, müthiş bir stratejik hata.

 

Öncelikle, Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığını”, hiç olmadığı bir şaşaa makamına dönüştürüyor. Ancak, bir de kendinden sonrası var.

 

Cumhurbaşkanlığı, sahip olmaya başladığı görkem ve siyasi iktidar erki ile, bir tür “Kızılelma”ya dönüşüyor.

 

Erdoğan’ın maiyetinde bulunan yüksek iktidar çevresindeki herkes de, gelecekte bu makamın doğal adayı. Bu da, Ankara’da daha şimdiden, bıçakların bilendiği, ellerin kılıçların kınını kavradığı, bunaltıcı bir gerilim ortamı yaratıyor.

 

Dünya tarihinde de, devlet gücü tek makamda yoğunlaştıkça, tek insanda vücut buldukça, “seçkinler arası” siyasi gerilimin ve entrikanın doğru orantılı arttığı görülmüş. Tarihe bakmanın, bir de “ibret” verme, “deneme yanılma yöntemlerini gözler önüne serme” gibi özellikleri var. Ama belli ki, tarihin bu yanı gözardı ediliyor.

 

İşin ironik yanı, “Kızılelma AK-Saray”, AKP erkânınca çok konu edilen Selçuklu, Osmanlı tarihi adabına, hatta, gene çok referans verilen tüm İslami geleneklere aykırı.

 

Gösterişli Sultan/ Padişah/ Halife/ Emir Sarayı” gibi bir kavram, eşyanın tabiatına aykırı; mesele İslam geleneği ise, mimaride “hayâ”, “tevazu” kilit kavramlar.

 

Batı dillerindeki “Palace/ Palazzo/ Palais/ Palast”, yani “Saray” sözcüğü, Latince, “Palatium” kelimesinden geliyor; yani, Roma’nın yedi tepesinden birinin adı. Mısır Firavunları ve Roma İmparatorluğu’nda, azametli hükümdar saraylarını görüyoruz.

 

Farsça kökenli “Saray” kelimesi ise, “Seray”, yani “ev” manasında; Anadolu ve Büyük Selçuklular’da, Sultanlar ve çevrelerinde sadelik hâkim. İslam sanatının en büyük eserlerinden sayılan Emevi Emiri Muhammed ben El Ahmar’ın sarayı, Elhamra, çok mütevazı.

 

Anadolu Selçukluları’na baktığımızda, altın dönemlerinde Alâeddin Keykubat’ın Konya’dakiKöşk’ü, Antalya’daki Aspendos Köşkü, Beyşehir’de Kubadabad gibi yapılar da çok sade. Sadece Sultan’ın değil, tüm “devletin” mekânı olan bu köşkler, dönemin vâriyetlilerinin konaklarından çok farklı değil. Sadece binaların kendi değil, kullanılan eşyalar, kap-kacak da çok basit.

 

Osmanlı da biraz daha “sofistike”, ancak, tarihinin büyük kısmında debdebeden uzak. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’da önce, “Serayı Attiki Âmire” ve ardından “Serayı Cedidi Âmire”yi yaptırdı. Bugünkü İstanbul Üniversitesi yerindeki ilk saray, “Cedid” yani, “Yeni” Saray yapılınca, “Atik”, yani “Eski” oldu. Bu, “Yeni Saray”, bugün Topkapı adıyla bildiğimiz mekân.

 

Topkapı’nın nasıl sade bir saray örneği olduğu malum; hele Avrupa’daki muadilleri ile karşılaştırılınca. Hatta Beyoğlu’na da adını veren tüccar Alvise Gritti’nin, bu semtteki, 16. yüzyıldan kalma “Venedik Sarayı”, “Palazzo”su ile mukayese edince.

 

Fatih öncesi, Bursa, İznik ve Edirne’deki Osmanlı “hükümdar evleri” de, alçakgönüllü.

 

Şatafat”, daha çok, 19. yüzyılda, İngiliz Sarayı, Fransız Sarayı, İtalyan Sarayı gibi isimlerle anılan, büyük Avrupa ülkelerinin İstanbul’daki temsilciliklerine özgü.

 

19. yüzyılda, eski gücünün geçerliliğini kaybettikçe, “Batı tarzı” bir ihtişam arayan Osmanlı’nın,Dolmabahçe Sarayı örneğinde, “şaşaa” gündeme geliyor.

 

Ki, Dolmabahçe de, Devlet-i Âli’nin bütçesini iflasa sürüklediği, göze batan bir lüks sergilediği için, halk arasında tepki çekiyor.

 

Tarihi, “kampanya malzemesi” olarak kullanmak dışında, hakkıyla bilmeyince, böyle vahim hatalar yapılıyor.

 

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums