Stand up politika

  • 2.08.2014 00:00

 Afrika’da hızla bulaşan ve öldürücülüğü “kesin” olarak nitelenen Ebola virüsünün, kıtanın neredeyse yarısına yayılması...

Libya’nın önemli bir kısmının, radikal dinci örgütlerce ele geçirilmesi...

Ukrayna’da savaş, Irak’ta savaş, Suriye’de artık haberleri bile yazılmayan savaş...

İsrail-Filistin meselesi ile ilgili bir ara “hurting stalemate” (can yakan kısırdöngü) kavramı üretilmişti. Çatışma analizi ve çözümü uzmanı William Zartman’ın ortaya attığı tez, çözümsüzlüğün tarafları, karşılıklı “canlarının yandığı” bir bataklığa saplanmasının, çözüm sürecinin başlaması için de ideal zaman olduğunu öne sürüyordu.

Gazze’ye bakınca, “daha ne kadar can yanması gerekiyor çözüm olabilmesi için” diye de düşünmeden edemiyor insan...

Kriz kriz, felaket felaket üzerine bir dünya manzarası...

Türkiye’ye bakınca da, “can yakan” bir bataklığa saplanmışız gibi gözüküyor.

Hukuksuzluksa, hukuksuzluk; kime yapılıyorsa itiraz etmek, karşısında durmak gerekiyor. Ama böyle olmuyor; hepimiz yargıçlara dönüşmüş gibiyiz. İnsanların hakkında günlük olarak yargılara varıp, onları kafamızda mahkûm ediyoruz.

İnsanlardan esirgediğimiz değeri de, (her kesim kendine göre) “liderine” yansıtıyor. Liderin güçlenmesiyle, sanki güçleniyor; ona atfettiği “yücelik” ve “ulvilikle” kendisi de, yüceliyor, ulvileşiyor.

 

Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos veya ertesinde, Türkiye’nin seçmenlerin belirlediği ilk cumhurbaşkanı olsun olmasın, “Yeni Türkiye” idealini, tüm Türkiye’ye empoze etsin etmesin, ülkenin politik sistemini çoktan değiştirdi.

Artık, Türkiye’de siyasetin yeni bir “konuşma biçimi”, “kelime dağarcığı”, “ifade biçimi” ve dolayısıyla, yeni bir “ruhu” var.

Britanyalı sosyolog Basil Bernstein, 1970’lerde kaleme aldığı bir çalışmada şöyle demişti; “Konuşulan dilin biçimleri, öğrenme sürecinde, çevreyle özel türde ilişkiler kurulması, geliştirilmesi ve bu ilişkilerin kalıcılaşmasına yol açar...

Bernstein, işçi sınıfının, öğrencilik döneminden itibaren belli tarzda bir konuşma biçimine “alıştırıldığını” ve bu konuşma biçiminin adeta bir yaşam tarzına dönüştüğünü savunuyordu.

Türkiye de, son yıllarda bir “konuşma” ve “düşünme” biçimine alıştırıldı. Televizyonlardaki haber ve tartışma programlarından gazete köşelerine, özellikle medyanın kilit rol oynadığı bir süreçte, hepimiz “çoğunlukçu” olduk, hepimiz “kavgacı” olduk, herkes kendi “bizler ve onlarını” yarattı, herkes “öteki” gördüğüne tahammülsüzleşti.

Yolsuzluktan faili meçhullere hiçbir şeyin gerçek sorumlusunu değil cezalandırabilmek, çoğu zaman teşhis ve teşhir dahi edemiyoruz. Gerçek sorumlu ve faillerle, şeffaf ve dürüst, adil yargı süreçleriyle hesaplaşamayınca, “içte” biriktirilen hınçların acısı, “erişilebilen” ölçekte kime denk gelirse ondan çıkarılıyor.

Yeni Türkiye”, çoğunlukçuluğu, tahammülsüzlüğü, hedef saptırmaları, hemen herkesin sadece “kendinden olana şefkati” ile oluştu bile...

Erdoğan, yeni bir siyaset dili oluşturdu; ve bu dil, tüm politikanın üzerinde radyoaktif bir bulut gibi çöktü. Alternatif olarak sunulan da, gene “lider kültü” --bireyi, politikanın egemeni yapan, bireyi güçlendiren, “liderin biricikliğini” sorgulayan yeni bir siyasi kültür değil.

Eğer ki, Türkiye’de siyaset gerçekten değişecekse, “lidersizlik” üzerinden yeni bir politika dili oluşturulması bunu getirecek... Politikanın liderin sözleri, gözleri, hâlleri değil; sağlam parti programları, gerçek ve karmaşık sorunlara ciddiyetle çözüm getirmeye çalışmak olduğu da anlaşılacak...

O zamana kadar, politika daha çok bir “stand up gösterisi” Türkiye’de...

oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums