Karagöz ile Hacivat

  • 24.10.2013 00:00

 2007’den bu yana Türkiye üzerine yayımlanan akademik makalelerin ezici çoğunluğundaki klişe, demokrasi düşmanı ve seçkinci Cumhuriyetçi kesimlerin, demokrat muhafazakârlarla olan mücadelesi...

Bu klişe, Hrant Dink’in öldürülmesinden e-muhtıra verilmesine kadar geçen boğucu dönemde, benim de sık sık tekrar ettiğim bir klişe idi.

O zamanlar bu kalıp, bir nevi slogan gibi, devletin içindeki derin gölgelere karşı savaşta tutulan tarafı da simgeliyordu.

Aradan yedi yıla yakın zaman geçti. Hrant Dink cinayetinin arka planı da muamma, e-muhtıranın nedenleri, nasılları da...

Demokratikleşmede kim, ne tarafta?

Princeton Üniversitesi’nden değerli tarihçi hocamız Şükrü Hanioğlu da, geçen hafta Sabah’ta,“‘Liberal’ Seçkinciler, Demokrat Muhafazakârlar” başlıklı bir yazı yazmış.

Bu yazıdan çok yararlandım; geçen kış, Prens Sabahattin üzerinden Osmanlı’nın son döneminde “liberalliği” incelemiştim.

Hanioğlu’nun Sabah’taki yazısı da, Prens Sabahattin ile ilgili okumalarıma ışık tutuyor ve 19. yüzyılı anlamak için son derece aydınlatıcı detaylar içeriyor.

Ne var ki, günümüzü anlayabilmek için, Karagöz ve Hacivatvari, “Liberal Seçkinci” ve “Demokrat Muhafazakâr” gibi adeta şablon kesim tiplemelerden daha derine inen, çok boyutlu kavramalara ihtiyacımız var.

Sürekli bir “savaş psikolojisi” ile, trajikomik derecede “yassıltılmış”, “tek boyut” tiplemelerle, 21. yüzyılın toplum labirentlerini, bireylerin karmaşık yapılarını anlamak mümkün mü?

Batıcı- seçkinci ve darbeci karakter figürümüz ile, Doğulu- muhafazakâr- demokrat tezadının gerçekten de, gölge oyunu kahramanlarından farkı yok. Televizyon ekranlarındaki çoğu siyasi tartışma programı da, zaten modern gölge oyunları olarak kurgulanmışa benziyor.

Karagöz ve Hacivatlar dışında, “artan çoğulculuğun” tezahürü olarak, gölge oyununun klasik karakterleri Kürt, Laz, Kayserili ve siyasi tartışmalara renk katmak için Hokkabaz, Beberuhi gibi figürler de, medya perdesinden yansıyor.

Hanioğlu, Türkiye ve Mısır gibi ülkelerde Batı’nın, ‘liberal’ diye tanımladığı bireylerin, “gerçekte Weberyen anlamda seçkinci bir statü grubu oluşturarak demokrasi karşıtı siyasî yaklaşımları içselleştirdiklerini” yazıyor.

Hanioğlu, “Batı ile ‘aşk-nefret’ ilişkisi yaşayan sözkonusu ‘liberaller’” gibi de bir tanımlama yapmış.

Oysa; “Batı ile aşk ve nefret ilişkisi” yaşayan, aslında “Batı dışı” olarak tarif edilen herkes değil mi?

Batı ülkesi diye, tarihimizin “aşk-nefret” odağı Fransa’yı ele alsak, burada da, ülkenin kendi içindeki göçmenleri, Müslümanları geçtim, sadece coğrafi olarak bile doğu-batı ayrımı yok mu?

Batısından doğusuna, Türkiye’deki tüm kentlerin, köylerin, mahallelerin “batısı”- “doğusu”, neresi?

Kaldı ki, Hanioğlu’nun düşünce çizgisini izlersek; “Türkiye’de, ‘muhafazakârlık’ın, üzerinde oluşan baskı nedeniyle demokrasi talebinde bulunan bir çizgiye kaymış olmasının, liberal bir pozisyona karşılık gelmediğinin gözden kaçırılmaması gerektiği” savıyla karşılaşıyoruz.

Yani, Mısır ve Türkiye gibi ‘Doğulu’ ülkelerde, kimse göründüğü gibi değil.

Son kertede, Batılı gözükenler de liberal değil, Doğulu gözükenler de...

Mutlu son ise, “gerçek liberallerin” sahneye çıkmasıyla sözkonusu olacak. Yani, “darbe destekçisi sözde liberallerin yerini gerçek liberallerin alması” ile...

Böylelikle, “liberal demokrasi”nin “şimdilik”, “Batı”ya özgü bir insanlık hâli olduğunu da kabullenmiş oluyoruz.

Oysa, temel dert, “Batı”da da, “Doğu”da da, kavramların sığlığının gizlediği çok yönlü, çok boyutlu, çok tezatlı insani durumların es geçilmesi; ve bu “çokluğu”, “tek tipleştirmeden” yaşatacak kurumların yaratılabilmesi değil mi?


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums