Rayından çıkan dünya

  • 13.07.2013 00:00

 Bugün bir doğumgünü gününde bu yazıyı yazarken...

Aklım son zamanlarda sıkça olduğu gibi Amin Maalouf’un bir kitabına gidiyor.

Doğu’dan Uzakta”, daha doğrusu orijinal adıyla, “Le dérèglement du monde”; gerçekten de, “rayından çıkmış” bir dünyayı anlatıyor.

Geçmiş... bıraktığın yerde mi hâlâ?”...

Uzun yıllar yaşadığım bir kente, Budapeşte’ye, kısa bir süre dönünce, aklıma hep bu cümle zaten takılıyor.

Bir arkadaşlarının cenazesi için, geride bıraktıkları “memleketlerine”, Lübnan’a dönen “her daim sürgünleri” anlatıyor kitap.

Ama “Doğu’dan Uzakta”, siluetleşen, uzak bir geçmişten çok, Türkiye’nin bugününe ilişkin daha çok çağrışım yapıyor bana kalırsa...

Lübnan’da iç ve dış savaşla beraber (bugün Türkiye’de olduğundan çok daha sert yaşanan) bir ahlaki kriz aslında sözkonusu olan, Maalouf’un “rayından çıkmış dünyada” tahribatını anlattığı...

Son zamanlarda, çevreme, siyasete baktığımda, Türkçeye Ali Berktay’ın çevirdiği kitaptan şu satırlar sıkça aklıma geliyor...

İlkeler insanların palamarları, bağlarıdır; onları kopardığında serbest kalırsın, ama içi helyum gazıyla doldurulmuş ve yükseldikçe yükselen kocaman bir balona benzersin. Balon gökyüzüne yükseliyormuş izlenimi verse de aslında hiçliğe doğru yükselmektedir.

Veya;

Toplum yasaları yerçekimi yasalarına benzemez, insan genellikle aşağı değil yukarı doğru düşer.

Dünya genelinde; sadece Türkiye’de değil, hemen her toplumda da, bir “ana tema” siyasetin aracı olarak kullanılıyor; aşağıdaki satırlarda, Maalouf’un kitabında atıfta bulunulan, kavram aslında “belli bir din” veya “din” değil. Aynı cümleye, “laikliği”, bir ırkın, bir grubun yüceltilmesini de koyabilirsiniz bana kalırsa.

Dini her işe karıştırıyorlar ve ona hizmet ettiklerini sanırken, aslında kendi ihtirasları veya kendi delice hevesleri için dini kullanıyorlar.

Veya;

Ahlakın yerine dini geçiren insanların sayısı durmadan artıyor. Sana caiz olandan ve olmayandan, mubahtan ve mekruhtan söz edip sözlerini alıntılarla destekliyorlar. Bence neyin dürüstlüğe veya adaba uygun olduğuyla uğraşsalar daha iyi ederler. Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaçları kalmamış gibi davranıyorlar.

Tam da bugünlerde, Mısır’daki darbe ve öncesinde Türkiye’de yaşananlarla şu dipsiz kuyu soruya dönüyoruz...

İslam ve demokrasi, birbiriyle uyumlu mudur?

Ana fikri bu olan kaç yazı okudum ve maalesef, daha kaç yazı okumak zorundayım?

2001’de, 11 Eylül sonrası patlama yapan ve ana odağı/ hedef tahtası olarak da Türkiye’yi bulan bu sorunun, artık anlamsızlaştığını sanıyordum.

En baştan beri, benim soruya temel itirazım, “İslam ile demokrasinin beraberliği mümkün mü” sorgulayışının, “elbette” yanıtı ile de cevaplandırılmak istendiği zamanlarda dahi, hep bir “olumsuz” önerme içermesiydi.

Yani, “İslam ve demokrasi” diye sorgularken, İslamiyet’in demokrasiye uyumunun diğer dinlerden farkının ne olabileceği üzerine yazıp çizmeye başladığımız an, ister istemez bir ayrımcılık yapmaya başlıyoruz bence.

O zaman da, aslında “tüm dinlerin ve demokrasinin” nerede anlaşıp, nerede ayrıldığını sorgulamamız gerek; bu da bizi, “İslam ve demokrasi”den çok, laiklik meselesine bile değil, “hukuk devleti, eşitlik ve demokrasi” gibi kavramlara götürüyor.

Türkiye’de de ihtiyacımız olan bir “ahlaki” düzlem, savruluştan kurtulmayı sağlayacak “ahlaki raylar”; ödün verilmeyecek toplumsal ilkeler ve bireyler, farklı kesimler arası bağlarımızı kuracak, “müşterekliğimizi” oluşturacak insanca, insan için “hukuk”, temel kaideler.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums