Ceyda, Kürşat Bumin ve mesleğin ahlakı

  • 7.07.2013 00:00

 Mesleğe dış habercilikte başladım.

Dış haberler bölümü genelde birkaç dil bilen insanların “çeviri haberler” için sürgün edildiği, saygı görse de, ilgi görmeyen, gazete içi bir nevi yarı-açık cezaeviydi.

Yılarca, hep Türkiye’de bir “dış haberin”, iç siyasetten daha büyük ilgi göreceği günleri bekledim.

Yıllarca, Türkiye’yi çevreleyen coğrafya üzerine uzmanlaşan gazeteciler, akademisyenlerin görüş bildirdiği bir medyayı hayal ettim.

Yıllarca, Türkiye’nin sorunlarının, gerçeklerinin dünyanın çeşitli başka yerleri ile karşılaştırmalı okunduğu, karşılaştırmalı bakışın medyada hâkim olduğu günlerin geleceğini umdum.

Mısır’daki darbenin Türkiye’de medyada geniş yer bulması, olayların “Türkiye’de olmuşçasına” heyecanla tartışılması, bütün bu hayallerin gerçek olması gibiydi.

Ancak, ne yazık ki, ben “dünyayı sahiplenmenin”, samimi, tarafsız ve insanca bir meraktan kaynaklanacağını öngörmüştüm.

Bugün, Mısır’ın Türkiye’de tartışılma hâli ise medyada egemen tona bakılınca, son derece bencilce, Mısır halkının, insanlarının dertlerine en ufak bir vicdani bağ duymadan, kendi “yerel siyasi itikadını” vahşice savunmak için bir oyuncaklaştırma izlenimi veriyor.

Dış haberler servislerinin, medyada bir nevi “yarı-açık cezaevi” olduğundan bahsettim; ben dayanamayıp “hapisten” kaçtım, dış haberle ilgimi kesmesem de, “dört duvar arasından dünyaya bakmaya” dönmedim.


Ceyda Karan
 ise, yıllarca cezaevinin içinde “özgürlük mücadelesine” devam etti. Emeğinin karşılığını, ancak gıdım gıdım görebildi; dünyanın çeşitli yerlerinden çok kaliteli haberler yapmayı, haberleri yerinden izleyebilmeyi de yıllarca ter dökmenin karşılığı olarak “kazanabildi”.

Arap Baharı sürecini de, en nitelikli izleyen Türkiyeli gazetecilerden biri oldu.

Üç beş kitabın kapağını açıp kapayınca (okuyunca demiyorum) kendini Ortadoğu uzmanı sanıp, oryantalistliğin en ateşlisini yapıp, üstüne de başkalarını “Batıcılık- oryantalizmle” suçlayan ucuz medyatik kahramanlardan değil Ceyda.


“Uzman” sorunu

Bundan 10-15 yıl öncesinde, Arapça öğrenmek eziyetti Türkiye’de.

Yasaklı kitapların üzerini kaplayıp, bir şeyler öğrenmeye çalıştığımızı çok anımsarım. Öğretmensizlik, kitapsızlık yüzünden, İstanbul’un göbeğinde Arapça öğrenme çabasını bırakıp Rusçaya geçtim ben. Bugün, artık birçok birikimli, bölge dillerine hâkim uzman var; eksik kalan ise, ne Batı, ne Doğu kompleksine girmeden, kendi günlük siyasi kavgasını bu mecraya akıtma derdi olmayan “gerçek uzmanların” kamuoyunda seslerini daha çok duyurabilmeleri.

Ortadoğu “uzmanlarının”, tıpkı eskiden Avrupa’dan bahseden “Beyaz Türk köşe yazarları” gibi, “Bizde pek bilinmez ama...”, “Bu konu da cahilsiniz ama...” tavrıyla üstten bakışlarına ise ne demeli bilemiyorum.

Bugün, Mısır’da insanlar yaşamını kaybeder, üzerilerine ateş açılır, koca bir ülke insan hayatının kıymetsiz olduğu bir noktaya giderken de, dünyayla ilgilenme hâlinin de, ilkeli, onurlu ve ahlaklı olanının kıymetli olduğunu görüyorum.

Karşılaştırmalı okumalar, ancak sağlam bir bilgi birikimi ve kendi istediğini değil, “olanı” görmeye çalışmak sözkonusu olunca değerli oluyormuş.


Yangında ilk kurtarılacak

Sürekli, hastalığı değil, belirtilerini tedavi etmeye çalışan doktorlar gibiyiz...

Veya bir ateşi söndürmeye çalışırken, bir diğer yangının başladığını haber alan itfaiyeciler gibi...

Peki, hastalığın sebebi ne?

Peki, yangınlar neden çıkıyor?

Bunlarıysa, tam olarak teşhis etmekten uzağız.

Büyük dönüm noktalarında, ortaya konan tavırlar da, insanın insan olarak “durduğu” yerin kanıtı.

Ancak, o dönüm noktaları dönüldüğünde, bir zamanların “duruşunun”, başka bir dönemeçte aynı anlama gelip gelmeyeceği bilenemiyor.

O duruşu sergileyen kişinin de, geçmişte yansıttığı tavrın, başka bir dönemeçte, aynı niteliği taşıyıp taşıyamayacağı da.


Darbe, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez, ama darbe karşıtı olmak da, Türkiye’deki örneklerinde açıkça görüldüğü üzere, “
demokratlığın” teminatı değil.

Kürşat Bumin, incecik elenip çok sıkı dokunmuş, adaletli eleştirileriyle, köşe yazarlığının hakkını her daim veren, her dönemeçte, “ahlaklı duran” bir insan oldu. Yazmaya ara vermek zorunda bırakılması, Türkiye kamuoyunun, siyasetinin kaybıdır.


Barış için yatırım?

Henüz Türkiye’deki medya kuruluşlarının Erbil, Bağdat, Kahire, Tahran büroları yok; ama Diyarbakır’da yerleşik, dünyaya “Amed’den bakan” bir Hollandalı gazeteci var. Frederike Geerdink, barış süreciyle ilgili çok önemli bazı noktalara dikkat çekiyordu dün Twitter mesajlarında; “KCK duruşmaları için hep daha büyük mahkeme salonları, yeni karakollar, yeni cezaevleri, yeni korucular”... Geerdink’in de, atıf yaptığı “Toplum ve Kuram” dergisi son sayısını “Duvarlar Çoğalırken: Cezaevi Rejimleri ve Kürtler” konusuna ayırmış. Bu sayının 14. sayfasında yer alan tabloda da açık görüldüğü şekilde, binlerce insanı hapsetme kapasitesi olan “dört duvarların” inşası, bunun da barış sürecinde devletin “en somut” projesi olması, çok kaygı verici.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums