Bugünü tarih nasıl yazacak

  • 2.06.2013 00:00

 27 Nisan Muhtırası, beni yazdırmaya başlayan dönüm noktasıydı.

Muhtıranın yayınladığı gecenin ve ertesindeki sessizliğin, statükoyu korumak için gösterilen vahşice çabanın yarattığı şok, beni yazmaya itti.

Ancak, hiçbir sessizlik, ana akım medyada bile, sonsuza değin sürmüyor; 2007’den sadece birkaç yıl sonra, 27 Nisan’ı enine boyuna tartışmaya başladık. Her ne kadar, o günler hakkında hâlâ bilmediğimiz, karanlıkta kalan birçok şey olsa da, o dönemle ilgili adalet yerini bulamasa da, artık “darbeler”,“muhtıralar” tabu konular değil.

Bunu da, AKP değil, Türkiye’nin kendisi başardı.

Şimdi, sosyal medya üzerinden müthiş cengaver polemikleri salvo ateş, Türkiye’nin dört bir yanındaki göstercileri damgalamak için kullanan medyatik kişilikler, yakında televizyon ekranlarında da boy gösterecek.

Bir gün, bugünün tarihini yazmak isteyenler, geriye dönüp baktıklarında, sosyal medya üzerinden paylaşılmış, insanların kişisel arşivlerinde, zihinlerinde her nasılsa saklanabilmiş sayısız parlak yorum, çarpıcı fotoğrafın izini ne kadar sürebilecekler bilemiyorum.

O gün o meydanda olanları temsil eden “halk”“sıradan vatandaşın” ve işlerini yapmalarına izin verilmeyen, hatta haber yapmak için uğraşırken şiddete maruz kalan muhabirlerin tanıklıkları, eğer kendileri özel çaba göstermezse, saklanıp korunmayacak.

Bunun yanında, “medyatik kişiliklerimizin” içinde ruh, can ve ne yazık ki de, zekâ olmayan yorumları kayda en çok geçenler olacak. Çünkü, eminim çok yakında, bir zamanların “devlet sanatçısı”“devlet düşünürü” olan kişiliklerimiz, ekranda, canla başla, Gezi’de başlayıp Türkiye’ye yayılan gösterileri, “provokasyon”“organize işler bunlar” diye damgalamaya çalışacaklar.


“Darbeciler”
“Ergenekoncular” ve nurtopu gibi yeni paranoya kaynağımız “Esedciler”, 48 ilde ve dünya genelinde gerçekleşen gösterilerin, sorumlusu olarak “afişe” edilecek.

Çok hazin tabii; yıllarca, “dünya, Türkiye’ye karşı bir komplo” diye kafalarımıza kakıldı; şimdi de, hâlâ aynı terane ile karşımıza çıkan yorumcular, ekranları, gazete köşelerini esir alıyor.

Gaz bombalarından önce, ego patlamalarından bıktık sanırım.


“Barış süreci”
 diye kendini övmeye çalışanlardan, 50 bin kadar insanın yaşamına mal olan Kürt Sorunu’nun çözüm sürecine kendilerinin “mucizevi” dokunuşundan dem vurarak, kişisel ve kibirsel rant elde etmek isteyenlerden...

Her yerde, koşulsuz AKP övgüsünü, kendine kapmak istedikleri şu veya bu köşelerin arzusuyla, bir silah gibi, eleştirilerini gaz bombası gibi kullananlardan...

Aslında, AKP’ye en büyük kötülüğü de, parti içinde demokrasinin ölmesine neden olan, AKP’yi canlı bir siyasi hareket olmaktan yaşayan ölü mozolesine yollayan bu tarz “kraldan fazla kralcılar” yaptı.

İşin acı yönü, dünya tarihi gösteriyor ki; ego cini şişeden çıkınca, yerine kolay kolay dönmüyor.

O nedenle, gelecek günlerde, politikacıların ve medyatik kişiliklerin ego savaşlarıyla, yavaş yavaş sular bulanmaya, bugünkü gösteriler, siyasi kutuplaşma malzemesi hâline gelmeye başlayacak.

O gün, bugün olanları, lütfen hatırlayın.

Siyasetin ve ana akım medyanın “karar vericilerinin”, halkın ne kadar gerisinde kaldığını; o gün, halkın sergilediği yurttaşlık/ kentlilik bilinci ve demokratik zihniyetle, medya ve politikanın yürütücüleri arasındaki kavrayış makası kapanmadan, hak ve özgürlüklerin ülkesi olmayacağımızın, gözümüzün önüne ne kadar sarsıcı bir şekilde serildiğini anımsayın.

Türkiye genelde, “bulanıklığın”“sisin” ülkesidir; failler, asıl sebepler, sorumlular bir türlü bulanamaz.

Ama bugün, kristal berraklığında bir an yaşandığını buraya not düşelim.

Bugün, tıpkı 27 Nisan Muhtırası zamanındaki gibi önümüze gelen bir sınav var.

Nerede duruyorum, ne düşünüyor, neyi savunuyorum?

O zaman verilecek cevap kolaydı; darbeler beni rahatsız ediyor mu, etmiyor mu?

Bugünkü soruya verilecek yanıt çok daha zor; kaç kişi “vicdansızlığını” kendine itiraf edebilir ki?

Kaç kişi, kendisiyle yüzleşip, güce ve iktidara olan zaafını itiraf edebilir?

İnsan olmanın, vicdan sahibi olmanın güzelliğini, onurunu, keyfini; yaşattığı müthiş yaşam sevincini, bugün hissedebilenler, aslında en muhteşem hediyeyi aldılar.

Başını kaldıran, kaderini eline alan; kendisiyle değil, yanındakinin kahramanlığıyla gurur duyanlar, nefes aldıklarını hissettiler.

Üzerilerine çökmeye çalışan riya kalıplarını kırıp; din, dil, köken, siyasi görüş, hayattaki tüm taraftarlıkların ötesinde, insanların birbirlerinin gözlerinin içine (tüm gözyaşlarına rağmen) bakabildiği ve içlerindeki, birbirlerinin içindeki “insanı” gördükleri gün oldu bugün.

Bugünün kısa tarihi de bu.


oneysezin@hotmail.com

http://www.taraf.com.tr/sezin-oney/makale-bugunu-tarih-nasil-yazacak.htm

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums