İnsanlık zinciri

  • 16.02.2013 00:00

 Türkiye’de, son zamanlarda dozu iyice artan, en başta da AKP cenahından gelen Avrupa Birliği’ne yönelik eleştiriler sözkonusu. Eleştiriler her zaman yapıcı olmak zorunda değil elbette, ancak bir eleştiri getirirken de, sırf eleştirmek için eleştirmenin fazla bir anlamı yok. Hınç ve nefret yoksa işin içinde, sırf eleştiri oklarıyla yaralamak, aşağılamak için söylenmiyorsa eleştiri sözleri; içerikte bir doluluk olmalı.

AKP’den gelen eleştirilerde, genelde İslamofobi’ye vurgu yapılıyor ancak, mesele sadece bundan ibaret değil. Aşırı sağın yükselişi, Avrupa için büyük sorun ama İslamofobi, bu siyasi çıkışın ardında yatan tek, hatta en önemli sebep de değil.

Hatta, kimi aşırı sağ hareketler için, İslamofobi gibi bir sorun asla öncelikli bir mesele değil. Macaristan’nın üçüncü büyük partisi Jobbik (Magyarországért Mozgalom- Daha İyi bir Macaristan Hareketi), AKP’nin İsrail politikasına son derece olumlu bakıyor örneğin. Çünkü Jobbik için Roman ve Yahudi düşmanlığı temel siyasi pusula; bundan ötürü, “düşmanımla takışan benim dostumdur” mantığı sözkonusu.

Dahası, Jobbik’in, Turan milliyetçiliğini en önemli ideolojik dayanaklarından biri hâline getirdiğini unutmamak gerek. Hatta Jobbik’ten üst düzey bir kadro, bu yaz Ankara’ya gelerek MHP’nin genel merkezini ve Alparslan Türkeş’in mezarını ziyaret etti. Bol bol da, “bozkurt” işareti yaptılar. Ziyaret heyetinin lideri, Jobbik’in Genel Başkan Yardımcısı Tamas Hegedüs“Avrupa Birliği’ndeyiz ancak hedefimiz Turan” diyerek de, Türkiye’de milliyetçilerin kulaklarını okşayan sözler etti.

İslamofobi meselesi, göçmen karşıtlığıyla birlikte Batı Avrupa aşırı sağının politik duruşunu şekillendiren bir olgu. Hollandalı aşırı sağ lider Geert Wilders, Jobbik’in tersine, İsrail’in aşırı milliyetçileri ve ABD’deki Yahudi lobisiyle, “İslam tehdidine” karşı dayanışma içinde olma yanlısı.

Öte yandan, Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen, İtalya’nın en güneyindeki Lampedusa’da AB sınırlarına belgesiz girmeye çalışan göçmenlerin kampını ziyaret ettiğinde, çoğunluğu Kuzey Afrika’dan gelen, trajik durumdaki bu insanlara hitaben, “Ben sizlere karşı değilim; fakat, bizim gemimiz Avrupa, hepinizi alacak kadar büyük değil” diyordu. Bazı aşırı sağcı liderler ırkçı görüşlerini “dobra dobra” söylemekten çekinmezken, Le Pen’in bu “elastik” konuşması, aşırı sağın bazı temsilcilerinin ise ırkçılıklarını nasıl incelikli biçimde gizlediklerini gösteriyor.


Rusya’nın İslamofobi’sine söz yok mu?

Fransa’nın bir yandan göçmen ihtiyacı var; bir yandan göçmenler istenmiyor. Bu durum, aslında, AB’ye alternatif olarak Şanghay Beşlisi’nde ortak olmak istediğimiz, Rusya’da yaşanandan farklı değil. Geçtiğimiz günlerde, Rusya’da bir sivil toplum örgütü tarafından hazırlanan el kitapçığındaki görsellerde, ÖzbekTacik ve Kırgız göçmenlerin “süpürge, fırça” gibi alet edevat şeklinde temsil edilmesi, insan hakları örgütleri arasında tepki yarattı. Güya, göçmenlere yardımcı olmak için hazırlanan rehberde, “hedef kitle” Özbek, Tacik ve Kırgızlar dışında yer alan çizgi karakterlerinin hepsinin “insan” şeklinde olması, alenen bir ayrımcılığa işaret ediliyor.

Rusya’da, yılda 100’ü aşkın göçmen öldürülüyor, 500 kadar göçmen de “nefret saldırıları”nedeniyle ciddi biçimde yaralanıyor.

Rusya’daki saldırıların en büyük sebebi, aşırı sağı besleyen başlıca sebep de, “kara kafalı” göçmenlere ve Müslümanlara duyulan nefret.

Dahası, Rusya’da yetkililer, “kaçak” göçmenlere karşı, halk arasından, gönüllü “avcı” birlikler oluşturduklarını açıkladı.

Ortak noktalarından biri “radikal İslam terörü” ile savaşmak olan Şanghay Beşlisi’ne “kabul edilme şerefine” erişse diyelim Türkiye; bu meseleler karşısında, bugün AB’ye getirdiği eleştirileri getirecek mi?


Sıradan insanın sıradışı politikaları

Kıta genelinde sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu bir koalisyon olan Avrupa Irkçılığa Karşı Ağ’ın (European Network Against Racism) yöneticisi Michaël Privot’ya göre, aşırı sağın başlıca destekçileri, radikalleşmiş gençler, marjinal bir kesim değil, bizzat sokaktaki sıradan insan.

Aşırı sağ konusu, çok karmaşık bir mesele. İkinci Dünya Savaşı’nın korkunç deneyiminden sonra, nasıl olup da, tüm Avrupa’da aşırı sağın gene güçlenebildiği de, tüm insanlığı ilgilendiren, evrensel ve dünya çapında kaygı duyulması gereken bir sorun.

Sıradan insanın ırkçılığına karşı, en güzel tepkiyi, gene sıradan insanın vicdanı, “insanlığı” veriyor.

13 şubatta, Almanya’nın Dresden kentinde, bin kadar Neo-Nazi’nin gerçekleştireceği gösteriye karşı on bin kişilik bir insan zinciri oluşturuldu. İkinci Dünya Savaşı esnasında, 13-14 Şubat 1945’te, Amerikan savaş uçakları tarafından dümdüz edilen Dresden’de, “Alman ulusunun ezilmesine karşı başkaldırmak” isteyen Neo-Naziler, gösteri yapmak için biraraya bile gelemedi bu insan zinciri nedeniyle...

Türkiye’nin de eleştirirken amacı, keşke böyle insani zincirlerin en güçlü halkalarından olmak olsa...


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums