24 Ocak 2013, Türkiye tarihi için kara bir gündü

  • 26.01.2013 00:00

 Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında verilen kararlar, hakkında Hrant Dink cinayetine ilişkin şaibeler bulunan Muammer Güler’in İçişleri Bakanı olması ve iki faili meçhul cinayetin yıldönümlerinde hâlâ hiçbir ilerleme kaydedilemediğinin bir kez daha kafamıza dank etmesi.


Uğur Mumcu
 cinayeti gerçekleşeli 20 yıl oldu ve gene bir 24 ocakta meydana gelen Gaffar Okkancinayetinin üzerinden de 12 yıl geçti. Mumcu davasında, artık yeni bir fail suçlanamayacak; yani tıpkı Dink cinayetinde olduğu gibi tetikçilerden ileri gidilip, örgütlü yapı ortaya çıkarılamayacak. Zaman aşımı, “derin devletin” aşınmasının zırhı.

Selek davası, ben üniversite öğrencisiyken gazeteciliğe adım attığım zamandan beri, yani tüm mesleki hayatım boyunca süregelmiş bir hukuki kâbus. Sonu da, müebbet oldu. Bir akademisyen eğer Kürt Sorunu içine hapsolmuş bireylerle, konunun özü olan “insan meselesi” yönüyle fazlaca ilgilenirse, bu devlet onu süründürür; Pınar Selek’in hikâyesinin özeti budur.

Sadece onun değil; Uğur Mumcu’nun, Gaffar Okkan ve birçok faili meçhulün de...

Ancak, aslında “faili meçhul” sadece kurbanların hayatına değil, yaşayanların hayatının da her alanına kasteden bir “adaletsizlik” hâli.


Galatasaray Üniversitesi
’ni cayır cayır yakan yangın da, “faili meçhul” aslında. Görünürde bir tetikçi var, elektrik kontağı, ama ardını bilemiyoruz.


Aymaz Güler

Bazı sözler vardır; söyleyenin asla peşini bırakmaz.


Birgül Ayman Güler
’in TBMM Genel Kurulu’nda söylediği, “Türk ulusuyla Kürt milliyetini bana eşit gördüremezsiniz” sözleri de onun adının her zaman beraber anılacağı sözler olacak. Geçen yıl bu zamanlar, Prof. Dr. Ayman Güler’in tez hocası olduğu bir tezi okuyordum; neoliberalizmin Türkiye ekonomisine etkisi üzerine...

Türkiye’nin en yüksek akademik unvanlarını almış Ayman Güler, ne yazık ki, uzmanı olduğu kamu idaresi alanıyla sınırlamıyor çalışmalarını. Genel Kurul’da “ırkçılık 101” dersine konu olacak sözler ediyor, bu sözlerini de ertesi gün, tepkilerden sonra bile, büyük bir aymazlık ve mağrurlukla yineliyor. Bir akademisyenden sadece bilgi sahibi değil; etik temelde de sağlam olması beklenir.

Tabii, sözkonusu Türkiye ise çok beklenir; hiç yapmadığım bir şey yapıp kendisine “Aymaz Güler”diyeceğim, hiç de bir özeleştiri yapmadan kendisini eleştirenlerde “cehalet veya kötü niyet”aramasından sonra.

Oysa, eleştiri bir akademisyenin beslenebileceği en büyük kaynak değil de nedir?


“Aymaz Güler vakası”
, CHP’nin sorunu değil sadece; Meclis’in ve hatta Türkiye’nin temel problemlerinden.

AKP’nin popülerleştirdiği “Kürt kardeşim” sözleri de, “Büyük Ağabey”e itaat ve boyun eğmek durumunda olan, “küçük kardeşliği” öngören, eşitlikle de alakası olmayan bir niteleme aslında.

Veya, Bülent Arınç’ın Aymaz Güler’in sözlerine yönelik sorular üzerine, Enver Aysever’in “Aykırı Sorular” programında, CHP’yi “faşistlikle” suçlaması, ancak “Türkiye’nin farklı etnik kimlikleri” konusu gündeme gelince; Hayatımın hiçbir safhasında cicu, cucu olmadım. Bir yörük ailenin çocuğuyum, ceddim, yedi ceddim Türk’tür ama Türkçü değilim. Karşımda bir Kürt’ü kabul edebilirim ama Kürtçü olmasını hazmedemem demesi...

Sadece TBMM’de değil, haber kanallarında yayınlanan en ciddi tartışma programlarında bile, ayrımcılık ve ırkçılık, üstelik de kendini en demokrat kabul edenlerin ağzından bile dökülüveren bir Türkiye gerçeği.

Sevgili Hocam Yılmaz Esmer’in yönetiminde gerçekleştirilen Dünya Değerler Araştırması’nın 2012 Türkiye sonuçlarına göre, kamuoyunun yüzde 87’sinin eşcinseller, yüzde 84’ünün içki içenler, yüzde 76’sının AIDS hastaları, yüzde 68’inin tanrıya inanmayan, yüzde 66’sının nikahsız yaşayan çifterle komşu olmak istemediğini de hatırlayalım. Aynı şekilde, yüzde 56’nın Yahudi, yüzde 49’un Hıristiyan, yüzde 39’un Amerikalı, yüzde 38’in başka bir dine mensup olan, yüzde 35’in başka ırk ve renkten, yüzde 21’in göçmenler ve yüzde 30’un da farklı anadil konuşanlarla komşu olmak istemediğini de...


Anadilde savunma
 tartışmalarında da, Meclis’te sorgulanması gerekenler çok farklıydı aslında; savunmanın hangi dilde yapıldığından önemlisi, hukukun hangi dili konuştuğu.

Bütün bilirkişi raporları Türkçe, savcı ve hâkimlerin “anadili” Türkçe.

Selek davasında, “anadil” sorunu yoktu. Hukuk sorunu vardı. Önce hukuk sistemi kendi dilini değiştirecek ki, başka dilleri de “anlayabilsin”.

Anadili farklı olanlara, üzerine bir de para ödeyecekleri “bir hak ihsan etmek” değil, demokratikleşmek için gerekli olan. Barışın yolu da, 24 ocak gününün karanlığından geçmiyor.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    23.08.2012 13:19

    yüreğinize sağlık iyi ki bu ülkede yaşıyorsunuz hala vicdanlı insanlarımız var size müteşekkirim

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums