Tarihin akışını tersine çevirmek

  • 13.12.2012 00:00

 Avrupa Birliği üyeliği fikrinden kopmak gerçekten Türkiye için ne anlama geliyor?


Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi 
öğretim üyelerinden Hakan Yılmaz ve çalışma arkadaşları, Türkiye’de Avrupa Birliği algısının 2003’ten bu yana geçen 10 yılda nasıl şekillendiğini araştırmış.

Araştırmanın birçok ilginç bulgusu var; ancak, benim dikkatimi en çok çeken, iki tanesi.

Biri, Türkiye’nin coğrafi olarak Avrupa’nın parçası olduğunu düşünen Türkler’in oranının yüzde 70’ten 46’ya düşmesi. Yani, bu sonucu topluma genelleyecek olursak, halkın yarısından fazlasının artık Avrupa bir parçası olduğumuz algısına sahip olmaması.

Diğeri de, AB üyeliğinin dinî değerleri zedeleyeceğini ve “gençlerin ahlakını bozacağını” düşünenlerin oranın 10 puan artarak yüzde 64’e ulaşması. Yani, toplumun yarısından fazlası, Avrupa’nın “ahlakı bozan”, “dinimize aykırı” değerlere sahip bir coğrafya olduğunu düşünüyor.

10 yıllık bir sürecin izini süren bu araştırma, kuşkusuz ki, Türkiye’nin AKP ile beraber değişen Avrupa algısını ortaya koyuyor.

Suçu, Avrupa Birliği’ne atmak da ne kadar doğru, bu tablo karşısında bilemiyorum. Sarkozy gibi politikacıların, Türkiye’yi AB fikrinden soğuttuğunu varsaysak bile, “dinî değerler” ve “ahlak” konularında bir algı oluşturduklarını öne sürebilir miyiz?

Başbakan Erdoğan’ın, Köln’de 2008’de yaptığı bir konuşmada, AB’li yetkililerin tepkisini çeken önceki bir açıklamasına atfen; “Biz Batı’nın, garbın ilmini, sanatını değil, maalesef ahlaksızlıklarını aldık’ dedim. ‘Bununla ne demek istedi, bunu söylesin’ diyorlar. Batı’nın ahlaksızlık diye telakki ettiği yanlışlıklar yok mu? Var. Batı’nın kendisinin bunu ahlaksızlık olarak telakki ettiği yanlışlıklar var. Ama biz o yanlışlara direkt ilaç diye sarıldık ve onları ülkemize transfer ettik. ‘Başbakan bunları açıklasın’ diyorlar. Her şeyi açıklamanın bir bedeli var. Onları da sen araştır” demişti.


AB Bakanı ve Başmüzakereci 
Egemen Bağış’ın, “Biz Avrupa Birliği’nin zeki, çevik ve ahlaklı olanını severiz” gibi açıklamalarının zaten hangi birine atıfta bulunmak lazım bilemiyorum.


Napolyon döneminin Fransız kaptanı Robert Surcouf ile İngiliz bir komutan arasında geçtiği iddia edilen bir diyalogu geçtiğimiz haftalarda çok sevdiğim bir hocam aktarmıştı.


Esir düşen İngiliz komutan Surcouf’a, 
“Siz Fransızlar, para için savaşırsınız. Biz Britanyalılar ise, şerefimiz için” der. Surcouf da, ona şöyle yanıt verir; “Herkes, kendisinde olmayan şey için savaşır!”.


Herkes de, kendinde olmayanı diline pelesenk eder.


Türkiye’de de, “ahlak” söylemini dillerine dolayan siyasetçiler için ne demeli, bilemiyorum.


Tam da, son yıllarda, Erdoğan’ın gücüyle paralel biçimde katlanarak artan bu tarz söylemler, kamuoyu algısında karşılığını buluyorken, Fransa’dan Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik, önemli bir tavır değişikliği geldi.

AB Dışişleri Bakanları toplantısında, 13-14 aralıkta Brüksel’de düzenlenecek liderler zirvesinde onay verilecek taslak sonuç bildirisinde, Sarkozy’nin yıllarca “tam üyeliği” çağrıştırması nedeniyle Türkiye’yle ilgili belgelere girmesine izin vermediği “katılım” ifadesi kullanıldı. “Katılım” sözcüğü, tek kelimeyle, Fransa’nın Sarkozy dönemindeki politikasının tarih olması anlamına geliyor.

Türkiye’de ise giderek, 2002’de Fransız siyasetçi Valerie Giscard D’EstaingLe Monde gazetesine yaptığı açıklamalarda, “Türkiye, coğrafi olarak Avrupa’ya yakın bir ülke, ama bir Avrupa ülkesi değil” düşüncesi hâkim oluyor.

Bunun somut sonuçları nedir?


Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü
 (DİSA) ve Heinrich Böll Stiftung Derneği’ni, 7-8 aralıkta Ankara’da düzenlenen Kürt Meselesinin Çözümüne İlişkin Algılar, Aktörler ve Süreç” toplantısında, en çok dikkatimi çekenlerden biri de, Kuzey İrlanda ve IRA konusunda konuşan Angela Mickley’in aktardığı izlenimlerin, bende, Kürt Sorunu’nun bugününe ilişkin en ufak bir çağrışım yapmamasıydı.

Mickley, barış sürecinde, IRA’nın liderlik kademesinin altındaki, daha ikinci, üçüncü seviyelerdeki “alt düzey” üyelerinin hemen hepsinin, “çatışma çözümü” konusunda eğitim aldığını aktardı mesela.

Bu durum sizce, Kürt Sorunu’na uygulanabilir mi?

Her şeyin bir bedeli var.


Avrupa’dan kopuş ve tarihin akışını tersine çevirmenin de, Türkiye için çok ağır bedelleri olacak.


oneysezin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums