Cennetin sancağı altında

  • 17.03.2023 06:22

Köktendinciliğin; çokeşlilik, çocuk yaşta evlilik gibi konularda gittiği “aşırılıklar”, Türkiye’ye ve tek bir dine özgü değil.

“Normalleşme” benim için mümkün değil: İkiz depremlerden sonra, kesinlikle değil.
 
Bir şekilde gene de, yeni ve farklı bir şey düşünebilmeye yardımcı olabilir diye, Cennetin Sancağı Altında (Under the Banner of Heaven) kitabını okumaya ve kitabı bitirmeden de, dizisini izlemeye başladım. Türkiye gündemi ötesinde farklı bir konuya odaklanayım derken; yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşum.
 
Cennetin Sancağı Altında: Vahşi Bir İnancın Hikâyesi (Under the Banner of Heaven: A Story of Violent Faith) adlı kitap, 2003’te Jon Krakauer’in imzasıyla yayımlanmıştı. Krakauer, başta ABD olmak üzere dünya genelinde 17 milyon kişiye yakın müridi olan bir tarikatı, gelmiş ve geçmişi ile büyüteç altına alıyordu.
 
Krakauer, “Mormon”lar olarak bildiğimiz, “İsa Mesih ve Dönemin Azizleri Kilisesi”ni (Church of Jesus Christ of Latter-day Saints-LDS Church) sarsan bir yargı meselesinden yola çıkarak; “köktendinciliği” sorguluyordu. Gerçek olaylara dayanan bir araştırmanın ürünü olan bu kitap, 2022’de bir televizyon dizisine de dönüştürüldü.
 
Mormonluk ve dahası Krakauer’in kitabı ve dizisi ile ilgili derinlemesine sonradan yazacağım. Tek bir dinden öte; güncel hayatımız ve inanç grupları, mezhepler, tarikatlar üzerine analiz sunmak başka, bugün Türkiye’de deprem ve tarikatlar konusunda yorum bambaşka...
 
Bu yazıda, sadece kitabın ve ilham alınarak yapılan dizinin, gerçek olaylara dayanan kısmını ele alalım...
 
Öncelikle, şunu belirtelim ki; Mormonlar, kendilerini bir “Kilise”nin dindarları ve takipçileri olarak adlandırıyor. Dolayısıyla, “müritlik” ötesinde; üç büyük dinin inançlarının ötesinde bir “kulluktan” bahsediyoruz. Ve tabii, dünya genelinde yaklaşık 30 milyon inançlısı olan Sihlerin de, üç büyük din dışında nerede sınıflandırılacağı ayrı bir teolojik tartışma... Ki, kendi yaşadığım küçük ve kendince kozmopolit İstanbul coğrasında, mini Sih türbanları taşıyan çocuklara da denk geldim...
 
Din ve inanç özgürlükleri konusu, dünyada da netliğe kavuşmuş değil. ABD ve ötesinde Kanada gibi; hak ve özgürlüklerin, Türkiye ile kıyas kabul etmediği ülkelerdeki tartışmalarla, bizim buradaki meselelerimiz ne alakalı?
 
Mesele, inanç özgürlüğü; din odaklı hürriyetler değil.
 
Cennetin Sancağı Altında adlı kitapta da, dizi de; 1984’te gerçekleşen bir kadın cinayeti temel alınıyor. “Gelin gittiği” ailenin “köktendinciliğe” kayışını sorgulayan kadın, bebeği ile öldürülüyor çünkü: “Kutsal Ruh” tarafından da, evlilik bağı dolayısıyla katledilişine kadar son derece inançlı ve Kilisesi/Tarikatı da, kendisini kocasına itaat edecek bir Mormon kadın olarak görevlendiriyor. Köktendinciliğe savrulan eşinin ailesini “kurtarmaya” çalışırken, sonunda kendisi ve 15 aylık bebeği katledilen bir kadından bahsediyoruz.
 
Brenda Wright; henüz 24 yaşındayken kızı Erica ile beraber boğazı kesilerek öldürüldü. Bir kadın cinayeti, tüm Mormon tarikatını sarsıyor. Ve mesele, inanç ve dini özgürlükler değil. Brenda; inançlı bir kadın, sonuna kadar tarikat/Kilise’sine bağlı...
 
Mesele zaten bu:
Bir kadın; Brenda Wright olarak önce hayatını birleştirdiği erkeğin erkek kardeşlerinin teker teker köktendincilikle “delirmesini” sorguluyor.
 
Ve “Tarikat/Kilise” de, boşanıp kendi hayatını kurmak isteyen Brenda’nın omuzlarına; “itaatı” ve “biatı” yüklüyor.
 
Türkiye’de olsa, Brenda’nın adı belki “Büşra” olacaktı. Bilmiyoruz...
 
Diğer hepsi sınırlar ötesi aynı noktada bütünleşiyor: kadınların ve cinsel kimliklerin ve tüm farklı kimliktekilerin şiddete maruz kaldığı ne tür bir kabusu yaşıyoruz?
 
Cennetin sancağını üzerine aldığını düşünen, kafasına estiğini de mi yapacak?
 
Yüzyıllar öncesindeki vahiyleri, kendi yorumu ile “katli vacip” gibi mi algılayacak?
 
Mormon inancına, tüm yaşayışıyla bağlı Brenda Wright; evlendiği çok nüfuzlu ve muhazakâr “Lafferty” ailesinin gelini olmasaydı belki, eşinin ve çevresinin düştüğü batağa gömülmezdi. Ama tabii, en önce; yardım için derdini dile getirdiği tarikat yetkilileri tarafından, “önce kocanın; evinin dini lideri”nin icazeti denmeseydi...
 
Köktendinciliğin; çokeşlilik, çocuk yaşta evlilik gibi konularda gittiği “aşırılıklar”, Türkiye’ye ve tek bir dine özgü değil.
 
Dünyada, her yerde tüm kendi kişisel “hırs/egoizm/sapkınlıkları” için; cennetin sancağını bahane edenler var.
 
Türkiye’de de, asla ve asla sivil toplumun yerini alacak tarikat ve cemaatlar değil. Olamaz ve olmasın da.
 
İnanç özgürlüğü başka; bürokrasi ve sivil toplumu sadece dini cemaatlar, tarikatların denetimsiz faaliyet alanı altına getirmek bambaşka...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums