Federasyon ve bölünen Türkiye

  • 28.08.2011 00:00

Üniter devletfederasyon ve konfederasyon kavramları arasındaki temel fark, egemenliğin paylaşılması noktasındadır. Şöyle ki, üniter devlette, egemenlik sadece merkezî idareye aittir. Yerel yönetimler ancak merkezî idarenin izin verdiği ölçüde yetki sahibi olabilirler. Federasyonda, böyle bir merkeziyetçi yapı bulunmaz. Egemenlik, yerel yönetimler ile merkezî idare arasında paylaşılır.Konfederasyonda ise, (üniter devlettekinin tam tersine) egemenlik sadece yerel idareye aittir. Merkezî idare ancak yerel idarenin onayı dâhilinde yetki sahibi olabilir.

Bu üç yapı arasındaki farkı, bir örnek ekseninde incelemek gerekirse: Üniter bir devlet olan Türkiye’de vatandaşlar sadece Ankara’ya vergi verirler. Bir Teksaslı ise, hem Teksas hükümetine, hem de Washington’a vergi verir. (Günümüzde geldiği nokta itibariyle bir konfederasyonu andıran) Avrupa Birliği sınırları içinde yaşayanlar ise, sadece kendi ülkelerine vergi öderler.

 


Tarihî süreç ve Teksas örneği

Bu gibi farklı siyasi yapılar, farklı tarihî süreçler neticesinde ortaya çıkar. Bu nedenle, içlerinden birinin diğerine üstünlüğünden ziyade, farklı siyasi tecrübelerin doğurduğu farklı işleyişlerden söz etmek daha doğru olur. Örneğin, 17. yüzyılda önce Fransa, ardından da İspanya tarafından sömürgeleştirilen Teksas, daha sonra Meksika’nın bir eyaleti durumuna geldi. Sonrasında bir süre bağımsız bir Teksas Cumhuriyeti olarak varolduktan sonra nihayet 1845 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne katıldı. Aradan geçen 166 yıldan sonra, Teksas’ta “Amerikalı” kimliğinin yanı sıra “Teksaslı” kimliği de halen güçlü.

Teksas, kendi yasama, yürütme ve yargı organlarına, polis teşkilatına ve hatta bayrağına sahip olmaya devam etmesine imkân tanıyan bu federal yapıya kendi rızasıyla dâhil oldu. Ama bunun yerine Teksas merkeziyetçi bir sisteme dâhil olmaya zorlansaydı, daha farklı tecrübelerin yaşanması herhalde şaşırtıcı olmazdı.

 


Yeni Kürtler

Günümüz Türkiye’sinde federasyon dendiğinde ise, ilk akla gelen ülkenin doğusu ve Kürtler. Zira federasyon talebi, epey zamandır Kürt siyasetinin en belirgin gündem maddelerinden biri durumunda. Hatta bazı Kürtlerin federasyonu tam bağımsızlık yolunda bir aşama olarak gördükleri de bir gerçek.

Bu talepler, Kürt siyasetinin Ankara’nın bölge üzerindeki egemenliğinden rahatsızlık duyduğu ve daha fazla otonomi arayışı içerisinde olduğu anlamına geliyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye BaşkanıOsman Baydemir’in, TBMM ve Türkiye bayrağına ek olarak bir de bölgeye özgü bir Kürt parlamentosu ve bayrağı talep eden sözleri de, böyle bir arayışın ifadesiydi.

Kürt siyasetinin bu arayışları karşısında, Ankara, (pek çok devletten beklenecek tavrı sergileyerek) ne egemenliğini paylaşmak, ne de bölünmeye kapı açmak istiyor. Onyıllar süren asimilasyon politikasının ve bu doğrultuda işlenen insanlık suçlarının ardından devletin bugün geldiği nokta, üniter yapı içersinde Kürtlerin kimliklerini tanımak ve sivil haklarını (tamamen olmasa da) vermek suretiyle çözüm üretmeyi öngörüyor.

Ancak böyle bir çözüm, dünyanın pek çok yerinde olumlu sonuçlar vermiş olsa da, Türkiye’de benzeri bir başarının elde edilmesi bu noktadan sonra çok zor. Zira, bundan 20 yıl önce yapılsa belki çok etkili olacak olan bu açılımlar, artık Kürtler için çok fazla anlam ifade etmiyor. Bunun nedenleri arasında, (1) yaşanan korkunç tecrübeler, (2) Kürtlerin yükselen kimlik bilinci, (3) bu yeni milliyetçi kimliğin fazlasıyla reaksiyoner olması, (4) yeni bir Kürt entelijansiyasının doğmuş olması, (5) Kürt kimliğinin müzikten edebiyata her alanda ifade bulması ve bu kimlik inşasının Kürt kitlelerde büyük bir heyecan uyandırması, ve (6) Kürtlerin, haklarının tanınmasını artık bir lütuf olarak görmüyor olmaları sayılabilir.

Bütün bunlar, herşeyden önce, Türkiye’de Kürt kimlik siyasetinin artık hak ihlalinden korunma kaygısının çok ötesinde dinamiklerle şekillendiği anlamına geliyor. Dolayısıyla, anadilde eğitim gibi dünyada çoktan genel kabul görmüş hakları tanımak artık bir marifet olmadığı gibi, çözüm adına yeterli de değil. Bu durum, federasyon ya da başka bir sistemin sorunlara çözüm olmasının artık mümkün olmadığı anlamına da geliyor. Zira Türk tarafı henüz farkında olmasa da, günümüz Kürt siyaseti, Kanada ve Belçika gibi federal ülkelerde görülen türden bir sürece girmiş durumda.

 


Sonsöz

Bugün gelinen noktada, Kürtleri Türk üniter devletinin kadim kalıplarına sokmak artık epey zor. Yapılması gereken, kalıbı değiştirmek –ki bu da, ülkenin adı dâhil herşeyinin radikal bir değişime tabi tutulması demek.

Türkiye’de böyle bir değişimin er geç yaşanması kaçınılmaz olsa da, mevcut milliyetçi zihniyetin kendisini hızla değişmekte olan Kürtlerin dinamizmine ayak uydurabilecek denli hızlı dönüştürebilmesi pek muhtemel değil. Yani tren çoktan kaçtı. Ama Türkler henüz bunun farkında değiller.

***


PKK ve BDP Notu
: Bu yazı uzun bir süreci ele alıyor ve mevcut gündem ile ilgili değil. PKK’nın eylemlerinin ve BDP’nin son dönem siyasetinin hem Türklere hem Kürtlere hem de barışa büyük zarar verdiğini düşünüyorum.

taraf@serdarkaya.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums