1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1)

  • 25.07.2013 00:00

 1915/16 Ermeni Tehciri dönemi ile ilgili bir kitabın önsözünde ve bir yazıda, Ermenilere yardım edenler arasında Erzurum valisi Tahsin (Uzer) Bey´in de adının geçmesine itirazda bulunmuştum. İtirazımın ilki, Tahsin Bey´in „Ermenilere yardım eden“ ve hatta onları kurtaran birisi olmadığına ilişkindi. İkinci olarak ta „1915 Ermeni soykırımında kötüler ve iyiler“ ayrımında „iyiler“ arasında sayılmasına itiraz etmiştim. Bu yazı ile bu itirazlarıma açıklık getirmek istiyorum. Yazı uzun olduğu için iki bölümde yayınlanacak. Daha önce küyerel.org sayfalarında 21.3.2012 tarihinde yayınlanan „ 1915/16´da Erzurumlu Ermeniler nasıl yok edildi“ (*) başlıklı yazıda tehcir konusuna ayrıntılı olarak değinmiştim. Bu yazıda doğrudan Tahsin Uzer´in biyografik bir derlemesine yer vereceğim. Ancak okurların yukarıda sözünü ettiğim yazıyı okumalarını öneririm.


İlk önce bazı noktaları açıklığa kavuşturmam gerekli. Tam adıyla Hasan Tahsin´e, soyadı kanunundan sonra bizzat Mustafa Kemal tarafından „Uzer“ soyadı verilmiştir. İzmir´de ilk kurşunu attığı „iddia“ edilen Hasan Tahsin ile bir ilgisi yoktur. İkincisi, Hasan Tahsin (Uzer), genellikle Hasan ön adını pek kullanmaz. Ancak yine de tarihteki başka Tahsin Bey´lerle de karıştırılır. Örneğin Yunanlılara Selanik´i „bir kurşun atmadan teslim eden“ Selanik komutanı Tahsin Paşa ile de Tahsin Uzer´in bir alakası yoktur.

 

Tahsin Uzer´in doğum tarihi kimi yayınlarda 1879 olarak geçse de, Tahsin Bey`in  torunu Mediha Çilingiroğlu, dedesinin doğum tarihini 1877 olarak verir.

Genç yaşta Mektebi Mülkiye`de kendi deyimiyle Abdülhamit`e büyük bir „öfke ve intikam duyar.“ El basmasıyla basılmış Cemiyet`in mufassal (ayrıntılı) nizamnamesini ve Mizan, Meşrutiyet ve Kanuni Esasi gazetelerini okuduktan sonra Mektebi Mülkiye`nin 3. Sınıfında iken  İttihat ve Terakki`ye girer. Gülhane Parkında kendisine talimat verilir ve tahlif edilerek yani yemin ederek Cemiyet`e girer. 129 numara ile İttihat ve Terakki`nin bir üyesi olur. 1908 yılında Meşrutiyet`e aktif katılır. Abdülhamit`in Selanik`e sürülmesi sırasında  Selanik Merkez Kaymakamı ve Polis Müdürü vekili olarak Abdülhamit`i karşılar ve  “ bir zulüm heykelini andıran kızıl sultanı“ karşısında bulduğunda,  “Tanrının adaleti ve intikamı“ olduğuna inanarak,  “Allahın yüceliğine hayran“ kalır. İttihat ve Terakki Genel Merkez azası olur. Dr. Nazım ona birgün telefon eder ve toplantılara katılmasını ister. Genel Merkez`de 8 ay kadar çalışır.Tahsin Bey bu arada 31 Mart Vakasına katılanları soruşturan Tahkikat Komisyonu üyeliği de yapar. Bu arada Balkan Savaşı başlamıştır. Ardından İttihat ve Terakki Babıali Baskını`nı planlar. Tahsin Bey bu baskının planlanmasına aktif olarak katılır.

 

Tahsin Bey çok genç yaşta Balkanlar´da mülki görevler üstlenir. Nahiye Müdürlüğü, kaymakamlık ve mutasarrıflık yapar. Bu görevleri sırasında ona ilk önce delikanlı yaşında olmasından dolayı „Kızan Müdür“ adı takılır. Ancak daha sonra bu lakap başka anlamda da kullanılır. Kendisi anılarında bu takılan iki anlamlı lakabı şöyle açıklar: “ Kızan Müdür diye tanınmam bir yönden yaşımın küçük olması ve çocuklarla oynamamdan, bir yönden de en basit hırsıza, en azından 60 sopa attığımdan ileri geliyordu. Gezilerimde beraberimizde falaka da götürürdük. „ Tahsin Bey kötülüklerin, mezalimin ve hırsızlığın önüne geçmek için beş ay zarfında 1000 kişi dövdüğünü biraz da gururlanarak anlatır. 

Tahsin Bey Razlık kaymakamı iken, uyguladığı baskılar ve cinayet işlediği gerekçesiyle Babıali´ye şikayet edilir. Umumi müfettiş işten el çektirilmesini ister, ancak vali araştırma ve soruşturma yapmadan razı olmaz. Avrathisar Kaymakamı Cemal Azmi Bey`in başkanlığında, Serez savcısı ve 3 doktordan kurulu bir araştırma komisyonu Razlık`a gönderilir. Tahsin Bey`e göre iddia edilen baskılar doğrudur, öldürme yakıştırmaları tamamen yalan, uydurmadır. Bundan sonrasını Tahsin Bey`in kendi kaleminden aktaralım: “Bu komisyonun raporu dolayısıyla, ben şahsen Cemal Azmi Bey´in büyük insanlığını gördüm. Başka biri olsaydı, belki de umumi müfettişin, Babıali`nin taltifine ulaşmak amacıyla kötülük edebilirdi.“ Cemal Azmi yazdığı rapor ile Tahsin Bey´i kurtarır. Tahsin Bey sonrasını şöyle anlatır: „O gün bu gün dostluğumuz devam etti, arttı. Mamafih, ben de ona minnertarlık borcumu ödemekte kusur etmedim. İçişleri Bakanı Talat Paşa kendisine işten el çektirmişti. Israrım üzerine onu Bolu`ya mutasarrıf yaptığı gibi, yine ben Van valisi iken, kendisinin Trabzon valiliğine atanmasında yardımcı oldum.“ Tahsin Bey´in sözünü ettiği Cemal Azmi, 1915/16 yıllarındaki Trabzon valisi Cemal Azmi´dir.

 

Tahsin Bey idarecilik hayatında gösterdiği başarının sırlarını da şöyle açıklar:          

“ Pürsiçan`da idareciliğin esaslarını, Çiç`te asayiş sağlamadaki önemli prensiplerin anahtarını, Razlık`ta ise mücadele ve sabrın sırrını öğrendim.“ 

Tahsin Bey, Balkan´da görev yaptığı dönemde Yunanlılara ve Bulgarlara hiç sempati beslemediğini de belirtir.

 

Tahsin Bey,  Aralık 1912-Nisan 1913 tarihleri arasında Beyoğlu Mutasarrıflığı yapar. Bu arada Bursa Valiliğine de vekaleten bakar. Daha sonra Van valiliğine atanır.

Birinci Dünya Savaşı patlak verir ve  Erzurum`a Vali olarak atanır. Sarıkamış Bozgunu sırasında  Erzurum`dadır. 1915/16´da, Ermeni tehciri sırasında Erzurum Vilayeti valisidir. Erzurum´un Ruslar tarafından Şubat 1916´da alınmasından sonra Tahsin Bey`i İttihat ve Terakki üçlüsünden Cemal Paşa`nın yanında  Suriye valisi olarak görmekteyiz. Ocak 1918 tarihinde İzmir valiliğine atanır ve 20 gün görev yapar. Daha sonra ingilizler tarafından tutuklanır ve Malta`ya sürgün edilir. Burada 2 yıl kadar kalır ve daha sonra diğer İttihatçılar ile birlikte Malta`dan kaçar. Avrupa, Odessa ve İstanbul üzerinden Ankara`ya Milli Mücadele hareketine katılır. 1924`te Ardahan, 1927`de Erzurum, 1933`te  Konya Milletvekili olur. Bu arada Soyadı Kanunu çıktığından kendisine çocukluk arkadaşı Mustafa Kemal tarafından „Uzer“ soyadı verilir. 6 Eylül 1935`te Üçüncü Umumi Müfettişliğine getirilir. Bu görevi ifa ederken 1939 yılında yakalandığı kanser hastalığından dolayı vefat eder. 

 

Van valiliği

 

27 Mart 1913 Tahsin Bey`in Van valilik görevine başladığı tarihtir. Tahsin Bey 36 yaşındadır. “ Van`da iki yıldır mütemadiyen yine talihimin eseri olacak, hep çetelerle ve azılı eşkiya ile uğraşmaya ve müsademeler yapmaya“ mecbur kalır. Ancak “bütün şakavet yuvalarını temizler“. Van`daki olağanüstü hizmetlerinden ötürü de birinci dereceden nişanlar kazanır.  İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “ 50 Ünlü Vali“ başlıklı kitapta Tahsin Bey hakkında şunlar yazılıdır. “Tahsin Bey Van valisi iken Şakir Ağa adındaki eşkiya çetesini imha etmesinden ötürü Dahiliye Nezaretince ve yine Van valiliğinde iken vergilerin zamanında ve geçen yıllara oranla fazlasıyla toplanmasındaki çalışmalarından dolayı Maliye Nezaretince ve Erzurum valisi iken ordunun iaşesinde, muhtaç olduğu malzemenin mahallerine geciktirilmeden yetiştirilmesindeki olağanüstü gayret ve faaliyetlerinden dolayı da ordu komutanlığınca ve menzil müfettişliğince kendisine teşekkürname, takdirname ve askeri rütbeler verilmek suretiyle taltif olunmuştur. Ayrıca Van valisi iken olağanüstü hizmetlerinden dolayı birinci dereceden nişanlar verilmiştir.“

Tahsin Bey, Van valiliği döneminde kendini  daha değişik bir politik ve askeri bir ortamın içinde bulur. Daha doğrusu “Kürt ve Ermeni“ sorununun ortasında bulur kendini. Van valisi olarak Tahsin Bey`in en önemli icraatlarını şöyle sıralamak mümkün: Doğu Anadolu İslahat Müfettişliği Projesi konusundaki uygulamaları, Saidi Nursi ile ilişkileri, Çaldıran Gazetesi girişimi, bölgede Kürt meselesi ile ilgili çalışmaları ve bölgede şakavet (kötülük) yuvalarına karşı giriştiği mücadele. 

Tahsin Bey,  vali olarak görevi gereği Van ve çevresindeki deyim yerindeyse her olay ve gelişme ile doğrudan ilgilenmiştir dersek abartmış olmayız. Bu arada Tahsin Bey hem amiri sıfatıyla hem de İttihat ve Terakki`nin önde gelen lideri olduğu için Talat Paşa ile çok sıkı ilişki içersindedir. Talat Bey`e bölgede genel ve özel durumla ilgili bilgiler aktarır, fikrini sorar, ricalarda bulunur. Talat Paşa ise Tahsin Bey`in hemen hemen hiçbir rica ve isteğini geri çevirmez, hatta belki de Osmanlı devlet geleneğine pek uygun düşmeyen tarzda, istekleri derhal yerine getirilir. Talat Paşa Der Saadet`te günümüz hesabı ile yaklaşık 1800 kilometre uzaklıktaki bu vilayet ve civarında olup bitenleri günü gününe hatta saati saatine Tahsin Bey`den öğrenir. Çünkü Tahsin Bey`in bulunduğu vilayet, Doğu`nun en önemli vilayetlerinden biridir. 1914  Ağustos ayından itibaren Osmanlı İmparatorluğu`nun sonuna denk düşen yıllarda, Birinci Dünya Savaşı`nın arifesinde, Van- Erzurum-Trabzon hattı, İmparatorluğun çöküşünü hızlandıran en büyük ve belki de en çılgın maceranın en önemli hattını oluşturacaktır.

 

Vilayat-ı Şarkiyye İslahatı

 

Tahsin Bey`in Van valiliği sırasında uğraştığı en önemli konulardan biri, 1914 yılının başında yürürlüğe giren “ Vilayat-ı Şarkiyye İslahatı“ projesidir. Doğu Anadolu`da “Ermeni Vilayetleri Reform Genel Müfettişliği“ kurulur. Ancak İttihat ve Terakki hükümetiyle İtilaf Devletleri ve Rusya arasında bu konuda görüşmeler yapılırken, Tahsin Bey bu konu ile yakından ilgilenir. 23 Temmuz 1913 tarihinde Dahiliye Nezareti`ne (yani Talat Paşa`ya) gönderdiği telgrafta, Rusya ve Fransa’nın Doğu Anadolu vilayetlerinin geleceği hakkında verecekleri ortak karara yakın bir gelecekte Almanya’nın da onay verebileceğini ifade eder. Ayrıca bu durumun Osmanlı ülkesindeki Ermeni vatandaşları memnun ederken, Türkleri ümitsizliğe düşürdüğünü belirtir.

1914 Nisan ayı ortalarında Van, Bitlis, Harput ve Diyarbakır bölgesi Müfettiş-i Umumiliği’ne Norveçli Binbaşı Nicolas Hoff atanır.  Hoff`un Türk yardımcılıklarına da Bitlis Eyaleti umumi Valisi Mustafa Abdülhalik (Renda) ile Diyarbakır Mebusu Feyzi Pirinççizade atanır. Trabzon, Erzurum ve Sivas vilayetleri Müfettiş-i Umumiliği‘ne de Hollandalı Vestenenk tayin edilir.  Tahsin Bey, Bitlis valisi ile ortak bir rapor hazırlar ve Talat Paşa´ya gönderir. Bu raporda Vilayet Umumi Meclisi seçimlerinin yapılacağı belirtilir, vilayet ile ilgili bilgiler verilir. Van vilayetinin 14 kazası ile birlikte 225.000 kadar nüfusu içinde, 150.500 müslüman, 70.000 gayrimüslim bulunmaktadır. Bitlis vilayetinin 18 kazası ile birlikte 245.000 nüfusu içinde 170.000 müslüman ve 70.000 Hıristiyan bulunmaktadır denilerek,  Rusya ve Amerika Ermenileri, gayrimüslimlerin aza sayısını artırmak için Hıristiyan nüfusunu çoğaltmak gayretindedir. Başarılı olursa durum değişecektir diye de not düşülür.  Bölgede durum şöyle özetlenir: Kürtler de durumun farkında. İsyan çıkartabilirler. Ayrıca bu müfettişlik konusuna karşı olan hoşnutsuz olan müslüman kesimi kullanmaya yönelik irticai eylem belirtileri var. Özellikle Bitlis`te Halife Selim, Şeyh Ali, Şeyh Bedreddin, Şeyh Şahabettin gibilerinin irtica eyleminde bulunması mümkündür. Van`a da haberler gönderiliyor. Özellikle Bitlis`e  önem verilmeli. Tabii ki tüm bunların arkasında da Rusya vardır.

 

Halil Paşa`ya acil telgraf ve Bitlis`te isyan

 

Van valiliği döneminde Tahsin Bey, bölgedeki Kürtler konusunda da aktif çalışır, incelemelerde ve gözlemlerde bulunur. Tahsin Bey`in Bitlis merkezli Kürt ayaklanmalarının bastırılmasında ve liderlerinin yok edilmesinde önemli roller üstlendiğine ilişkin bilgiler mevcuttur. Tahsin Bey, Kürt isyanını bastırmak için Enver Paşa´nın amcası Halil (Kut) Paşa´dan yardım ister. Halil Paşa bu gidişini anılarında şöyle açıklamaktadır: “Söke’de bulunduğum bir gece Tahsin Bey’den (Uzer) bir mesaj geldi, beni telgraf başına çağırıyordu. Tahsin Bey’in telgrafında bildirdiğine göre,Van vilayeti dahilinde Kürt eşkiyalar Ermenilere karşı harekatta başlamışlar, bundan istifade eden Rus hariciye nazırı Sazanof Babıali’yi tazyike başlamış, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’da Van valiliğini kendisine teklif etmiş. Tahsin Bey’de verdiği cevapta benim jandarma alay komutanlığına kabul edilmem halinde, valiliği kabul edeceği şartını koymuş…, Fırkanın idaresini arkadaşlara bırakarak İstanbul’a geçtim, yeni diktirdiğim jandarma elbiselerini giydiğim gibi Trabzon üzerinden Van’a hareket ettim…Burada yaptığım ilk tahkikatta Van’ın Aşkale, Çölemerk, Şemdinan, Mervane gibi dağlık bölgelerinde çok sayıda Kürt eşkiyalarından kurulu çetelerin dolaştığını…hükümet kuvvetlerine başkaldırdıklarını tesbit ettim.“ (Bkz.Halil Paşa, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyete: Bitmeyen Savaş. Hazırlayan Taylan Sorgun. Ayrıca Ali Haydar Koç`un ”Halil Paşa’nın Anılarında Kürdistan’ın Bağımsızlığını Teyit Eden Telgraf“ başlığını taşıyan  yazısı)

1913-1914’te Bitlis-Hizan’da çıkan Mele Selim  ayaklanması sırasında Tahsin Bey, Talat Paşa ile olan yazışmalarında Bitlis valisinin değiştirilmesini tavsiye eder. Talat Paşa´da Mustafa Abdülhalik (Renda) Bey´in gönderileceğini bildirir. Mustafa Abdülhalik (Renda) Bey, Doğu Anadolu`nun o zamana kadar gördüğü en sert, en gaddar ve en acımasız valilerden biridir.

Halil Kut ve Tahsin Bey, Bitlis merkezli Kürt isyanlarını bastırırlar, başkaldırının önderleri İttihatçı yöneticiler tarafından idam edilirler. Bazı Kürt aşiretleri Kuzey Afrika ve Batı Anadolu`ya sürülür.Tahsin Bey`in Van valiliği döneminde başladığı bu çalışmalar daha sonraki yıllarda da devam etmiş, Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal`in “Kürt danışmanı“ olduğuna ilişkin iddiaların ortaya atılmasına yol açmıştır.

 Bu arada Birinci Dünya Savaşı`nın patlak vermesi ve Ağustos ayında Almanya ile imzalanan gizli anlaşma ile islahat projesi pratik olarak uygulanamaz duruma düşecektir.

 

“Aylık 2500 kuruş tahsis buyrulduğu takdirde…“

Tahsin Bey´in Van valiliği dönemindeki aktif faaliyetleri arasında ilginç bir çalışması da Çaldıran Gazetesi´dir. „İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemli adamlarından biri olan Van Valisi Tahsin Bey`in (Uzer) çalışmaları sonucu çıkan bu gazete, mali olarak Dahiliye Nezareti`nin sağladışı örtülü ödenekle (Tahsisat-ı Mesture) desteklenmişti. Çaldıran Gazetesi`nin Van`da çıkarıldığına dair bilgileri, Osmanlı arşiv belgelerinden, telgraflardan ve çekilen şifrelerden öğreniyoruz. Kürdistan`da İttihatçıların resmi propaganda gazetesi niteliğinde olduğunun önemli kanıtlarından biri, hazineden ve örtülü ödenekten parasal yardımların yapılmış olmasıdır. 20 Mayıs 1914`te Van Valisi Tahsin Bey, Çaldıran Gazetesi için Dahiliye Nezaretine çektiği telgrafta, Hüsn-ü nazar ve takdir-i sanilerine teşekür eder ve şimdilik aylık 2500 kuruş tahsis buyrulduğu takdirde...bu süretle muavenet buyrulursa haftada iki, üç defa neşriyatı imkanı da hasıl olacaktır ki....denilmektedir.  Dahiliye Nezareti Van valisinin bu talebini olumlu bularak, 20 Mayıs 1914‘ te Tahsin Bey`e şu telgrafı çekmiştir: „Çaldıran Gazetesi`nin atlas üzerine matbu nüshası manzur-ı ali buyrulmuş ve masarıf-ı zaruriyesine medar olmak üzere ihsan buyrulan 25 lira posta ile gönderilmiştir.“  Yine 26 Ekim 1914 tarihli başka bir belgede, „Çaldıran Gazetesi nin devam-ı intisarı içün Tahsisat-ı Mesture`den bu kere bin kuruş gönderildiği gibi her ay miktar-ı mezkur irsal kılınacaktır.“ (Bkz:  Ali Haydar Koç`un “Çaldıran Gazetesi-1914“ başlıklı yazısı)
 

Medresetü`z-Zehra ve “Keçe Külahlılar“ 

 

Tahsin Bey, Van Valisi iken Bediüzzaman'ın (Saidi Nursi`nin) çok yakın dostudur. Medresetü`z-Zehra'nın açılması için defalarca İstanbul'a yazı yazan Tahsin Bey,  sonuçta “üniversitenin“ açılmasını sağlar. Said Nursi, Van gölünün hemen kıyısındaki Edremit'te  üniversitenin temelini atar. Tüm bu gelişmelerde Van Valisi Tahsin Bey'in büyük katkısı olmuştur. Ancak Birinci Dünya Savaşı`nın başlamasıyla bu proje başlamadan biter. Birinci Dünya Savaşı başlayınca Said Nursi, savaştan önce silahlı eğitim verdiği öğrencileri ve yakın çevresinden kurduğu milis taburu ile birlikte savaşa katılır. İstanbul'a gittiğinde tanıştığı Enver Paşa'nın emriyle gönüllülerden oluşan bir milis alayı kurduğu da verilen bilgiler arasındadırSavaş sırasında Nursi’nin gönüllü milis taburu Van, Bitlis ve Erzurum’da Ermeni çeteleri ve Ruslar ile yapılan savaşlara aktif olarak katılır. Nursi’nin taburunun Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa tarafından komuta edilen Teşkilatı Mahsusa`nın İran seferine katılan keşif kuvvetleri ile bağlantılı bazı görevlerde bulunduğuna dair ipuçları da bulunmaktadır. Said Nursi'nin yönettiği milis alayının 4 bin kişiden oluştuğu tahmin edilmektedir. Onlara “Keçe Külahlılar“ adı takılmıştı. Öte yandan Bediüzzaman, daha sonra İzmir Milletvekili olarak meclise giren Tahsin Bey`in araya girmesiyle Atatürk ve Fevzi Çakmak tarafından Ankara`ya davet edilmiştir.  Bu davet üzerine Ankara’ya gelen Bediüzzaman burada alkışlarla karşılanır. Bediüzzaman bu olayı şöyle aktarır: “Mustafa Kemal iki defa şifre ile Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey`in vasıtasıyla beni, neşredilen Hutuvat-ı Sitte’ye mükafaten taltif için Ankara’ya celb etti, gittim.”

Tahsin Bey, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Van bölgesindeki önde gelen Ermeni ve Süryani liderlerle görüşür. Onları Osmanlı´nın yanında Rusya´ya karşı savaşa girmeye ikna etmeye çalışır. Ancak başaramaz.

Tahsin Bey,  yaklaşık 17 ay süren Van valiliği dönemini “bütün şakavet (kötülük) yuvalarını temizledim. Bu itibarla çalışmalarım boşa gitmedi. Van`da mutlak bir asayiş sağlandı.“ sözleri ile değerlendirir.  Tahsin Bey Van`da “Tam bu sessizlikten yararlanacakken“ Büyük Dünya Savaşı patlak verir. Ve Erzurum`a yol gözükür. Hatta Tahsin Bey´in bu atanmasının, merkezden doğrudan Bahaeddin Şakir`in isteği yönünde gerçekleştiğine ilişkin iddialar da mevcuttur.


 
Teşkilatı Mahsusa´nın Trabzon-Erzurum-Van hattı

 Birinci Dünya Savaşı´na girilmeden önce ancak Seferberlik ilan edildiğinde İttihat ve Terakki liderleri Teşkilatı Mahsusa faaliyetleri için Trabzon-Erzurum-Van hattına deyim yerindeyse bir çıkartma yaparlar. Amaç, Kafkasya ve İran üzerinden Rusya içlerine operasyonlar düzenleyip, Rusların asker yığmasını sağlamak ve Rusya´da müslümanları isyana teşvik etmek olarak özetlenebilir. Bu hat üzerinde mülki amir olarak özellikle Van Valisi Tahsin Bey, Hakkari Mutasarrıfı Cevdet (Belbez) Bey önemli roller üstlenirler. Bu dönemde Tahsin Bey, Teşkilatı Mahsusa üyesi olarak anılır. ( Bkz: Cemil Koçak, “Ey Tarihçi  Belgen Kadar Konuş!” Bir Teşkilatı Mahsusa Öyküsü“; Erdal Aydoğan, “Teşkilatı Mahsusa“ TBMM 122 nolu yayını, “Türk-Ermeni İhtilafı-Makaleler.“) Bu dönemde Tahsin Bey, Teşkilatı Mahsusa operasyonları çerçevesinde, Bahaeddin Şakir, Ömer Naci, Van Jandarma Kumandanı Kazım Özalp, Çerkes Ethem ve kardeşi Çerkes Reşit ve diğer Teşkilatı Mahsusa liderleri ile birlikte çalışır. Erzurum, Teşkilatı Mahsusa´nın merkezi ve Dr. Bahaeddin Şakir de bir üst amir konumundadır. Merkezi Umumi`de de Dr. Nazım bu işlerin sorumlusu olarak görev yapmaktadır. Bu operasyonlarda İran sınırı ve İran´da birçok katliam yapılır.

 1918 yılı sonlarında Meclisi Mebusan’da Beşinci Şube’de yapılan soruşturma sırasında ifadesine başvurulan Teşkilatı Mahsusa fedailerinden Atıf (Kamçıl),  “Trabzon ile Erzurum valilerinin Teşkilatı Mahsusa`ya girmelerine ve teşkilatın görevlerini aktif olarak desteklemelerine önayak olan Talat`ın kendisiydi“ şeklinde konuşur.

 Tahsin Bey, Birinci Dünya Savaşı`nın başlaması ile birlikte yaklaşık iki ay sonra 30 Eylül 1914`te merkez harekat üssü Erzurum`a tayin edilmiştir. Yerine eski Hakkari Mutasarrıfı ve daha sonra  “Başkale Nalbantı“ olarak anılacak Cevdet (Belbez) Bey getirilmiştir. 1914 Ağustos ayından itibaren üçüncü harekat üssü olan Trabzon`a da Tahsin Bey`in tavsiyesi ile “Sopalı vali“ olarak anılacak  Cemal Azmi getirilmiştir.  

 Tahsin Bey Erzurum´a hareketini şöyle anlatır anılarında: “Van`dan Erzurum`a gelirken, yolumuzda “Rus Kazakları“ da Pasinler ovasına akın ediyorlardı. Azraille pençeleşe pençeleşe, güçlükle Erzurum`a gelebildik. Erzurum valiliğim hep savaşla geçti. Askerlik işiyle çalıştım durdum. Erzurum`un acı düşüşü, memuriyet hayatımın en üzücü ve acıklı bir yaprağını teşkil eder.“ (Tahsin Uzer,  „Makedonya Eşkiyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi“, TTK Basımevi, Ankara, 1979)

 1914 Ağustos ayında Ermeni Taşnak liderleri de kongre için Erzurum´da toplanmışlardır. Dr. Bahaeddin Şakir başkanlığında (Ömer Naci ve Filibeli Hilmi´nin de dahil olduğu) İttihat ve Terakki heyeti, Taşnak liderler ile görüşür. Taşnaklara, Ruslara karşı harekata katılmaları durumunda bazı toprak imtiyazları ve otonomi vaat edildiği bilgisi vardır. Ancak Taşnaklar bunu reddederler. Bahaeddin Şakir, bu reddedilmeden sonra  „bu bir ihanettir“ fetvasını verir. Kongreden dönen Taşnak liderlerin bazıları için öldürülme emri verir.  Erzurum`da Dr. Bahaeddin ve Filibeli Ahmet Hilmi bulunmaktadır. İki Teşkilatı Mahsusa lideri arasındaki mektuplaşmaların birinde, Filibeli Ahmet Hilmi şunları yazar: “ Harici düşmanlarımızın peşine nasıl düşüyorsak, memleket dahilinde de aynı şekilde imha edilmesi lazım halklar olduğu hakikatini gözönünde tutuyoruz.“

 Bu arada Tahsin Bey, Talat Paşa`dan aldığı emir üzerine de gönüllü çeteler kurmakla uğraşacaktır. Tahsin Bey, ordunun iaşesini sağlamakla da görevlidir. Teşkilatı Mahsusa çeteleri bir yandan Rusların cephe gerisinde başarısız eylemlerde bulunurken, Doğu Karadeniz, Erzurum´un kuzeyi ve Van bölgesinde müslüman olmayanlara karşı bir „mıntıka temizliği“ ne girişirler. Özellikle Başkale’de, Saray ve köylerinde, Eleşkirt‘te katliamlar başlar.

 Tahsin Bey, Sarıkamış Bozgunu sırasında orduya erzak temin etmek için çarşaflardan yırtılıp dikilen un çuvallarını tipi ve ayazda 12-17 yaşlarındaki çocukların sırtına vererek dağlara göndermeye kalkar. Çocukların 82‘si yolda donarak ölür, 32‘si de daha sonra zatürreye yakalanarak ölürler. Bu olay ağıtlara konu olur: “Mızıkalar çalınıyor/Asker olan gelsin deyi/Onyedili asker olmuş/Topluyorlar ölsün deyi.”

Sarıkamış bozgunundan sonra Enver Paşa canını zor kurtarır.  “Enver Bardız‘a kaçtı. Ordunun başarıyla savaştığını söyleyerek yalanlar söyledi ve Hadik‘li Kürd Paşa‘nın yardımıyla Pasinler‘e, oradan Erzurum‘a atladı. Katil, bütün evlâtlarını dişlediği, boğup yediği Erzurumluların gözüne gözükmedi. Vali Tahsin Bey‘in sağladığı bir kızağa büzülerek ürkek ve sinsi Sivas‘a defoldu. Bu iki canavar (Enver ve Hafız Hakkı Paşalar) 80 bini aşkın vatan evladını Sarıkamış ormanlarının korkunç derelerinde, Allahuekber dağının ıssız vadilerinde karlara gömdüler ve kaçtılar.” (Bkz: Binbaşı Şerif (İlden) Bey´in anıları)

Erzurum`a odaklandığımızda, politikadaki keskin dönemecin alınmasında Erzurum kilit bir rol oynamaktadır. Bölgede bulunan  İttihat ve Terakki liderleri, Erzurum`da bir toplantıda bir karar alırlar. Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşı`nda Teşkilatı Mahsusa adlı kitabında bu kararı şöyle aktarır:  “Teşkilatı Mahsusa idaresini faal ve verimli kılmak zaruridir. Planların hazırlanması mahalli organlara bırakılmalıdır. Bilhassa Teşkilata uygun metodları onlar tespit etmelidir. Şarka sevkedilecek bu çetelerin, insanların ve müfrezelerin Teşkilatı Mahsusa`nın Şark Şubesi`nin idaresine tabi olmasını istiyoruz.“ Dr. Bahaeddin Şakir geride Filibeli Hilmi`yi Erzurum`da bırakarak İstanbul`a yola çıkar. Çıkış tarihi konusunda Mart 1915 tarihi verilir. Aynı yılın Ağustos ayında tekrar Erzurum`a döner. Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş adlı çalışmasının 3. cildinde, Dr. Bahaeddin Şakir`in İttihat ve Terakki yönetimini, kendilerine “otonomi“ verilmesi konusunda daha doğrusu eylem özgürlüğü verilmesi konusunda ikna ettiğini gösterdiğini belirtir. Bazı tarihçilere, Alman ve diğer ülkelerin gözlemcilerine  göre, Dr. Bahaeddin Şakir`in Erzurum`a dönüşü, tehcirin ilk başlama işaretidir. 

 

1915 Mart ve Nisan ayları

 

Rus cephesinde alınan yenilgilerden sonra, Dr. Bahaeddin Şakir ve Dr. Nazım`ın çabaları sonucu 3. Ordu Komutanlığına atanan Mahmut Kamil Paşa, çektiği telgraflarda, Erzurum, Van ve Bitlis illerinde Ermenilerin çeteler kurduklarını, Sivas, Diyarbakır ve Elazığ`da da aynı gayeyi güttüklerini rapor eder ve bir öneride bulunur: Ermeniler Halep ve Musul bölgelerine gönderilmelidir ve valilere ordu tarafından yapılacak tebliğlerin geciktirilmemesi için yardım edilmesini önerir ve onay bekler.  Bu telgrafın çekildiği günlerde Dr. Bahaeddin Şakir, İstanbul`dadır ve İttihat ve Terakki Umumisi`ni Dr. Nazım ve diğerleri ile birlikte „ikna“ etmeye çalışmaktadır. Tehcir sırasında Sivas 3. Ordu 10. Kolordu komutanı Pertev Paşa (Demirhan), İstanbul Divan-ı Harb-i Örfi Mahkemelerindeki bir raporunda şunları söyler: „Kamil, Ermeni mezalimlerinin en büyük mesulüdür. Rapor verirken küçük vakaları izam (abartıyordu) ediyordu ve mağlubiyetler için Ermenileri suçluyordu. Ben bütün bu mesuliyetlerden azadeyim zira katliamı emreden telgraflar elimde“.

10 Nisan-17 Mayıs 1915 tarihleri arasında  “Van isyanı“ patlak verir. Tahsin Bey, kendisine tehcir emrinin geldiği telgrafa cevaben Talat Paşa`ya Van hakkında şunları yazar: “ Van`da ihtilal olmazdı ve olamazdı. Kendimiz zorlaya zorlaya şu içinden çıkamadığımız kargaşalığı meydana getirdik ve orduyu müşkül mevkiye soktuk.“ Van Valisi Cevdet Bey İran içlerinde Ruslara karşı ağır bir yenilgiye uğramış ve 1915 Mart ayında Van´a dönmüştür. Ermeni tehcirinin uygulamaya konulmasında Van`daki olaylar özel bir önem taşır. Van olaylarında Van Valisi Cevdet (Belbez)`in yaptığı provokasyonların, kışkırtmaların ve adeta Ermenileri “isyan etmek“ zorunda bıraktığı o dönemdeki olaylar incelenmeye değerdir. Cevdet Bey’in politikası, Ermenileri direnmeye teşebbüs edecekleri noktaya kadar kışkırtmaktı. Sonra da bu direnme „isyan“ olarak adlandırılacaktı. (Bkz: Küyerel sitesindeki Van üzerine yazılar)

23-24 1915 Nisan gecesi İstanbul`da tutuklamalar yapılır. 24 Nisan`da tüm vilayet ve mutasarrıflıklara çekilen bir telgraf ile önce Ermenilere seyahat yasağı konur ve Zeytun, Bitlis, Sivas ve Van`daki olaylar bahane edilerek tüm ülke çapında tutuklama ve gözaltı emirleri verilir.  Bu arada Harbiye Nazırı Enver Paşa, tüm ordu komutanlıklarına bir emir göndererek Ermeni örgütlerini kapatma, evrak ve belgelerine el koyma, tutuklama ve silah arama kararlarını iletir. Bu konuda “her türlü önlemin derhal yerine getirilmesini önemle“ ister. 2 Mayıs 1915`te “acil“ ve “gizli“ ibareleri ile ve “bizzat halli“ notuyla tüm bölgelere bir tamim gönderilir. Gayri müslimlerden silah toplanması emri verilir. Özel olarak ta bu kanunun müslümanlardan silah toplamak anlamına gelmediği de belirtilir.

Bu arada sürgünler başlamıştır. Zeytun ve Maraş civarından Konya`ya sürülenlerin yolu değiştirilir ve artık o bölgeye Ermeni gönderilmemesi emredilir. Sürgünlerin rotası olarak Halep`in güneydoğusu ile Der Zor ve Urfa havalisi gösterilir.  Daha sonraki günlerde  örneğin 9 Mayıs`ta Van ve Bitlis valilerine çekilen telgraflarla Van`da meydana gelen olaylar bahane edilerek bu bölgelerden tehcir başlatılır. Ayrıca aynı zamanda 3. ve 4. Ordu komutanlıklarına tebliğ edilen emirlerle, Van ile birlikte Erzurum, Bitlis, Muş, Sason ve civarındaki Ermenilerin boşaltılması emri gönderilir. Ve bu durumun Erzurum valisi Tahsin`e bildirildiği ve hemen ve muntazaman tatbiki istenir.

“cinayetler köy, kasaba ve şehirlere uzak ve  boş alanlarda yapılmalı“

 

Ermeni tehciri sırasında, hemen hemen tüm vilayetlerde, şehir içinde bizzat halkın ve yabancı konsolos ve misyonerlerin gözü önünde katliam yapılmaması konusunda  Talat Paşa`nın özel emirleri vardır. Hatta Talat Paşa, yabancı konsolos ve misyonerlerin olduğu şehirlerde Ermenilere “iyi davranılıyormuş“ gibi görünülmesini emreder. Mayıs 1915´te Dr. Nazım´ında Erzurum´da bulunduğu bir miting sonunda „cinayetlerin cesetlerin çürüyüp salgın hastalıklara neden olabileceği köy, kasaba ve şehirlerde yapılmayıp, uzak, boş alanlarda yapılması“ konusunda karar alındığı bilinmektedir.  (Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Vahakn Dadrian, Kitap 1, sayfa 147, dipnot 115)

Tahsin Bey,  11 Aralık 1918`de Meclis soruşturma komisyonlarında kendisine yöneltilen suçlamalara “ben sorulara belge ve ispatlarla cevap vereceğim“ der. Komisyona sunduğu bir belgeye göre Tahsin Bey, 23 Mayıs 1915 tarihinde kendisine Erzurumlu Ermenileri tehcir etmesi konusunda tamim gönderen Dahiliye Nazırı Talat Bey`in telgrafına ertesi günü yazdığı cevapta “ Ermenilerin sevki, casusluk ve ihtilal gibi esbaba müstenid ise bendenizce bu gayri variddir. Ermenileri dahile sevke teşebbüs etmekle ordunun korktuğu başına gelmiş olur. Kasem ederim ki (yemin ederim ki) Van`da ihtilal olmazdı ve olamazdı. Kendimiz zorlaya zorlaya şu içinden çıkamadığımız kargaşalığı meydana getirdik ve orduyu müşkül mevkiye soktuk.“  (Tehcir ve Taktil“, Divan-ı Harb-i Örfi Zabıtları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 47)  Tahsin Bey´in kendisine sakladığı ve ancak 1918 tarhihinde Komisyon`a ifade verirken ortaya çıkardığı bu belge, şimdiye kadar  resmi veya başka hiçbir kaynakta yayınlanmamıştır. 

 Tahsin Bey, İstanbul´daki Divan-ı Harb-i Örfi mahkemeleri sırasında sadece tanık olarak dinlenir. 2 Ağustos 1919`da  Harput (Mamuretül-aziz) mahkemesi`nde  tanık olarak şu ifadeyi verir:  „Ermenilerin tehciri sırasında Erzurum`da bulunuyordum. Tehcir Dahiliye nazırı emriyle geldi. Mayıs 12`de dahiliyeden emir geldi. Vaziyet-i harbiyesinin  oralarda müsaid olduğunu dahiliyeye yazdım. Cevab gelmedi. Sonra ordu tehcire başlanmasını söyledi. Bunun üzerine Ermenilerden ileri gelenleri çağırdık. Elimizde sarih bir talimatname yoktu. Gelen emirleri tamamiyle kendilerine tefhim ettim. Taktile uğrayan kafileler Teşkilatı Mahsusa namıyla toplananlar tarafından ika  olunuyordu.  Teşkilatı Mahsusa iki kısımdı. Ben Erzurum`dan geldiğim vakit Teşkilatı Mahsusa mühimce bir kuvvet idi. Ve bunlar harbe iştirak ediyorlardı. Ordunun da malumatı vardı. Sonra diğer bir Teşkilatı Mahsusa vardı ki o da Bahaeddin Şakir`in imzasından ibaretti. Yani Teşkilatı Mahsusa Reisi diye öteye beriye telgraf çekerdi. Bu, harb eden Teşkilatı Mahsusa değil idi. Harb eden Teşkilatı Mahsusa Artvin`i, Ardahan`ı almış idi. Bahaeddin Şakir Bey`de bir şifre vardı. Babıali ve Harbiye Nezareti ile muhabere ederdi. Tehcir zamanlarında da ordu ile muhabere ederdi.“ (Tehcir ve Taktil kitabı,s. 161-162)

 Tahsin Bey, sürülen Ermenilerden toplanan menkul eşyaları da Osmanlı Bankası´na depolamıştır. Bu durum yine kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt verirken ortaya çıkar. Miktarı bilinmeyen mücevher, altın, ziynet eşyaları, policeler Maliye Bakanı Cavid Bey´e bizzat Tahsin Bey´in girişimleri sonucu teslim edilmiştir.

 Ayrıca Tahsin Bey hakkında Erzurum ve özellikle Erzincan Devlet Hastanesinde, Ermeniler üzerinde aşı deneyleri yapıldığı iddiaları da vardır. Hatta bu deneyler sonucu elde edilen aşının Tahsin Bey´e yapıldığı da belirtilir. Ancak bu deneylerden haberdar olan Almanlar, böyle bir aşının kendi personeli üzerinde denenmesini reddederler.

 Erzurum şehrinde resmi olarak 27 Mayıs´ta başlayan tehcir 15 Temmuz´da biter. Erzurum şehri tanımından Erzurum vilayetini anlamamak gerektiğini de burada belirteyim. Erzurum vilayetine dahil olan şehir ve kasabalar şunlardır: Erzincan, Bayburt, Bayezıd, Tercan, Hasankale, Kemah, Hınıs, Ardahan, Kars. Erzurum´dan Erzincan istikametine sürülen Ermenilerin sayısının en az 20 bin kişi olduğu varsayılabilir. Tahsin Bey kaba bir hesapla 48 günde Erzurum´u Ermenilerden „temizlemiştir.“ Ara Sarafian,  „Talat Paşa´nın Evrak-ı Metrukesi“ üzerine yaptığı çalışmada, Erzurum vilayetindeki Ermenilerin %97´sinin tehcir edildiği gerçeğini ortaya koyar. Talat Paşa´nın Evrak-ı Metrukesi´nde yaklaşık 125.657 olarak gösterilen Ermeni nüfusu tehcir sonrası 3.364 olarak verilmektedir. Ve bu gerçeğe eklenebilecek sadece şudur:  En çok ve en büyük kitlesel katliamlar Erzurum vilayetinde Bahaeddin Şakir komutasındaki Teşkilatı Mahsusa birlikleri ve çeteleri tarafından yapılmıştır.  Bahaeddin Şakir 1915 yaz aylarında Erzurum´dan Antalya Mutasarrıflığına bir telgraf çeker ve Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Sivas, Trabzon havalisinde tek bir Ermeni kalmamak üzere Musul ve Der Zor taraflarına sevk edildiklerini belirterek, Antalya´da durum nedir diye sorar. Gerçekten de 1915 yaz aylarında Erzurum vilayetinde Ermeni hemen hemen hiç kalmamıştır. 

 Erzurum-Erzincan arası ile Erzincan-Malatya arasında sürgüne gönderilen Erzurum ve Trabzon/Gümüşhane Ermenileri alenen Bahaeddin Şakir komutasındaki Teşkilatı Mahsusa tarafından katledilmişlerdir.

 1915-16 yıllarında, Osmanlı Silahlı Kuvvetler Baştabibi Süleyman Numan`ın  yardımcısı Alman Profesör George Mayer`in şu sözleri belki de Tahsin Bey konusunda gerçeğe en yakın değerlendirme olabilir: „“Bu vali ya herkesi ahmak yerine koyuyor ya da kötü sonuçları `örtbas etmek` için kendisinden böyle davranılması isteniyor.“ 

 ( 2.bölümden başlıklar: Erzurum’un yakılması, Şam valiliği, Malta’ya sürgün, Malta’da İT’ye dair, Meşrutiyet’in ilk şehitleri)

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums