SOSYALİSTLER, DEVRİMCİLER, DEMOKRATLAR NE İSTER?

  • 31.03.2023 23:50

İki ay önce “İKİ ÜLKE VE BİR MUKAYESE: FAŞİZM YÜZ YIL ÖNCE TARİH SAHNESİNDE” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazı kaleme alındığı esnada, altılı masada sorunlar ortaya çıkmamış, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesinleşmemişti. Mussolini’nin İtalya’da iktidara gelişiyle faşizmin tarih sahnesine çıkışının ve sosyalistlerin gündemine girmesinin yüzüncü yılıydı. (Mussolini’den on yıl sonra, Almanya’da Naziler iktidar olacaktı.) 2023 aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin de yüzüncü yılıydı.  TC kurulmadan 10 yıl önce –Ocak 1913- İttihat Terakki’nin Babı – Ali baskınıyla yaptığı darbe ve 110 yıldır “gizli iktidar” olarak kalışları vb. Bugünkü Millet İttifakı ve Emek-Özgürlük İttifakının  çalışmaları ile devam ediyordu. (İlgilenenler için bu yazının sonunda linkini yeniden paylaşacağım)

O yazıma atıfta bulunma nedenim, şimdiki yazacaklarımla yakından ilgili olması,  aynı şeyleri tekrarlamak istemeyişimdir.

Bugüne dönersek: Gerek millet ittifakını toparlayan Kılıçdaroğlu, gerekse soyalistleri, elinden geldiğince birleştiren HDP’nin çabaları iyi bir noktada birleşti. Kılıçdaroğlu parti içindeki ulusalcılara, altılı masadaki “çatlaklara” rağmen, HDP hiçbir “güç zehirlenmesine” kapılmadan, önümüze muhteşem bir demokratik cephe yarattı. Yakın tarihin çok az yaşanan bir şansını yakaladık. BU COĞRAFYADA –BELKİ DE İLK KEZ- DEMOKRATİK KURALLARIN DIŞINA ÇIKMADAN, YANİ SEÇİMLE GÜZEL BİR GELECEĞE KAPI AÇMAK ÜZEREYİZ! Ortadoğu Coğrafyasından, bu topraklarda yaşayan bizlerin DEMOKRATİK DEĞERLERİNİ TÜM DÜNYAYA DUYURMANIN EŞİĞİNDEYİZ.

Burada –devam etmeden- kısa bir ara vererek, kısaca Hitler’in iktidar oluşuna ilişkin birkaç cümle eklemek istiyorum.

Yıl 1928: Genel seçimlerde Nazi Partisi %2,6 oy alıyor. Yani, eski ifadeyle, “esamesi okunmuyor”

1929 yılı Dünya Kapitalizmin en büyük krizlerinden biridir. Her yeri vurduğu gibi Almanya’yı da vuruyor. Birinci Dünya Savaşı 1915’ten sonra zaten kendini toparlayamamış Almanya’nın bundan nasıl etkilendiğini tahmin etmek zor değil.

Dört yıl sonraki -1932- seçimlerde %37,4 1933’te %43,9 oy alıyor. Ve iktidar oluyor.

Hitler’in iktidara yürüyüşünde yaşanan hatalar diğer yazımda var.

Hiçbir dönem bir birine benzemez. Her dönemin ayrı karakteristiği vardır. Ama bizim şu an yaşadığımız dönemle, o dönemin ÇOK ÇARPICI BİR BENZERLİĞİ VAR.

Bizde de korkunç bir ekonomik yıkım var. Özellikle depremden sonra, savaştan çıkmış bir ülke haline geldik.

Ekonomik yıkım, şu anda İLAVETEN şekillenmeye başlayan HÜDA-PAR, BBP, MHP, AKP’nin iktidarıyla sonuçlanırsa, gerisini politik tarih bilgisi olanlar tahmin edebilir.

Şu anda HDP’den uzak durdukları, hatta düşmanlık bile besledikleri için kendisine dokunulmayan bazı “sosyalistler” bu saldırıların sadece HDP ve Kürtlerle sınırlı kalacağını zannediyorlarsa, Almanya’nın 1933 yılı sonrasına tekrar baksınlar. Willy Brandt bile ülkesinden kaçmak zorunda kalmıştı. Ama onlar safını çoktan seçtiler, bu saatten sonra değişmelerini beklemek illüzyondan ibaret olur.

Bir de Emek ve Özgürlük İttifaki içimde yer aldığını söyleyen, Ama coğrafyanın en yakıcı sorunu olan Kürtler konusunda mecbur kalmadıkça laf etmeyen, üstelik HDP şemsiyesi altında seçimlere kendi adıyla –bağımız- girmek isteyen TİP var. Binlerce insan bu seçim sisteminde, hele hele bu seçimin küçük bir farkla kaybedilmesi durumunda nelerin olabileceğini, açık seçik konuşuyorken, bu “sosyalistlerimizin” –şu ana kadar- umurunda değil.

Oysa aklı başında olan herkes şunda mutabık:

Eğer güçlü bir seçim zaferine imza atamazsak, abartısız, cehennem karanlığına dönebiliriz.

Bir de politik sahneye bakalım.

Kılıçdaroğlu, iğneyle kuyu kazarcasına bir masa kurdu. Masa heyecanla kabul gördü. Cumhurbaşkanlığı Adayı olması onaylandı (Masada yaşanan sorunlara girmiyorum)

Sonra İNCE çıktı ortaya. “İnce ince” o da muhalif kanadın kuyusunu kazmaya başladı. Üstelik bunu ekonomik krizin dibe vurduğu deprem felaketinin toplumun tüm vicdanlı insanlarının yüreğini kanatıp, kabusu haline geldiği, politik saldırıların zirve yaptığı, adaletin tümden rafa kaldırıldığı, iktidar blokunun HÜDA-PAR, BBP gibi sicili bilinen partileri de yanına alarak en gerici cepheyi pekiştirmeye çalıştığı bir dönemde yaptı.

O ve onun gibilerin halkın çektiği acılardan, enkaz altında bırakılan on binlerce insandan, 25 – 30 yıldır cezaevlerinde yatanlardan, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde asgari ücretin 4-5 katına çıkan kiralardan, milyonlarca işsizden vb. zerrece etkilenmediği, şimdiki iktidarın devamı için şeytanla bile işbirliği yapabilecekleri, vicdan ve ahlak kavramlarını sadece demagojik amaçlarla kullandığı sır değildir. Böyleleri için politika halkın çıkarları için çalışmak, iktidar olmak değildir. Kişisel ikballeri içindir. Bu ülke uzun bir süredir artık normal yönetilmiyor. İktidarın dışında herkes bunun farkında, elbette bu kişi de farkında ve bu tutumu çok bilinçli. Ben bu halktan cevabını alacağına inanıyorum.

Ama kimse bana bunca acı ve baskı içinde yaşananlara, bu seçimin tarihsel öneminin dünyanın dört bir yanındaki demokrat vicdanlı insanlar tarafından bilinirken, bizim ülkemizde, VAR OLUŞ NEDENİ, İŞÇİ SINIFI EMEKÇİ HALKLARIN MÜCADELECİSİ OLMASI GEREKEN bir partinin “ben oyları bölme pahasına bile olsa seçimlere kendi adımla gireceğim” demesi, asla affedilir bir tutum olamaz.

Anlaşılan o ki, biz sosyalistler kendi sahamızda bayağı şovmen, bayağı şeyh yetiştirmişiz.

Zaten eskiler ne demişti: ŞEYH UÇMAZ MÜRİT UÇURUR!

(https://www.marmarayerelhaber.com/selami-gurel/101568-iki-ulke-ve-bir-mukayese:-fasizm-yuz-yil-once-tarih-sahnesinde)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.