Daha bir kaç yıl öncesine kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Kürtçe yapılan konuşmalar tutanaklara "bilinmeyen bir dilde bir takım kelimeler" diye geçiyordu.
Stenograflar talimat üzerine böyle yazıyordu.
"Bilinmeyen bir dil."
İtirazlardan sonra bu ifade değişti.
"Türkçe olmayan bir dilde bir takım kelimeler."
Sözde milletin meclisi, milletin bir bölümünün konuştuğu dili görmezden geldi.
Gelmeye devam ediyor.
*. *. *
Dünyaca ünlü Ermeni asıllı Fransız şarkıcı Charles Aznavour'un cenaze töreni Türk medyasında da haber oldu.
Ama ne haber!
Hürriyet Gazetesi ve NTV'nin haberlerinde şu ifade dikkat çekiciydi.
"Charles Aznavour'un cesedi, Napolyon Bonapart'ın naaşının da yer aldığı Les Invalides Askeri Müzesi'ne defnedildi. Cenaze töreni sırasında obua benzeri üflemeli bir çalgı ile müzik çalındı."
Pes!
Obua benzeri dedikleri üflemeli çalgı, bizim duduk.
Bu toprağın aleti.
Halk müziği çalgısı.
Anadolu'nun çok bölgesinde kullanıyor.
Maalesef Hürriyet ve NTV duduk nedir bilmiyor.
Öğrenmemişler.
Belki dinlememişler bile.
Charles Aznavour'un cenaze töreninde "Duduk" ile çalınan beste de; "Dle Yaman"
O da bu toprağın, Anadolu'nun müziği.
Bestekarı da Anadolu Ermenisi Kütahyalı Gomidas.
Ama ne acı ki, Türk medyasının bundan da haberi yok.
*. *. *
Yaşar Kemal bugün yaşasaydı 85'nci doğum gününü kutlayacaktı.
Onun şu sözü hiç unutulmadı.
"Dünya onbinlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur."
Hürriyet'in haberi hapı yuttuğumuzun resmidir.
Yorum Yap